Öz Ortodoksluk doktrinleri ve emanetleri

ÁĆİĆLERİN HAYAT HİKAYELERİ

 

DİN ÖĞRETMENİ AZİZ GRİGORİOS

 

 

Aziz Grigorios 324 (I.s.) yılında Kapadokya’nın Nazianzo köyünde (bugünkü Sivrihisar) dünyaya geldi. Ailesi oldukça zengin ve kültürlüydü, kısacası aristokrat bir ailenin çocuğuydu. Babasının adıda kendisininki ile aynıydı. Baba Grigorios putperest bir insandı. Putlara tapardı. Karısı ise Mesih İsa’ya çok bağlı bir insandı. Grigorios’un babası Mesih İsa’yı karısından öğrendi. Devamında bilgi edindi ve vaftiz oldu.  İlerleyen zaman içerisinde önce papaz sonra da Nazianzo bölgesinin Piskoposu oldu. Genç Grigorios ise annesini örnek alarak Hristiyanlığa uygun bir şekilde büyüyordu. İnançlı, becerikli, çalışkan ve din yolunda süratle ilerliyen bir insandı Grigorios. Kutsal kitabı inceleyip dua etmeyi çok severdi. İskenderiye ve Kayseri’de ilahiyat, sözcülük ve Yunanca üzerine eğitim gördü.

Grigorios okumayı ve öğrenmeyi çok seven bir insandı. O kadar eğitimli bir insan olmasına rağmen felsefe, edebiyat ve tıp okumaya da karar verdi.  Amacına kavuşmak için yola çıktı. Ancak yolculuk sırasında hava birdenbire bozuldu ve denizde korkunç bir fırtına çıktı. Bunun üzerine yolcular panik içerisinde geminin yükünü hafifletmek için eşyalarını denize atmaya başladılar. O sırada genç Grigorios diz çökerek göz yaşları içerisinde Tanrı’ya onları bu vahşi fırtınadan kurtarması için dua etmeye başladı. İşte o anda birdenbire mucizevi bir şekilde fırtına durdu. Bu olayı görenler hemen Tanrı’ya şükrettiler ve Grigorios’un Tanrı’sına inandılar.

Grigorios Atina’da Vasilios’u tanıdı ve dostlukları hayatlarının sonuna kadar devam etti. O dönemde Hristiyanlar büyük yaşta vaftiz oluyorlardı; dolayısıyla aziz Grigorios eğitimini tamamlayıp memleketine döner dönmez vaftiz olmak için can atıyordu.

Vaftiz olduktan sonra yakın arkadaşı Vasilios ile birlikte Pontus (Karadeniz) bölgesine yerleşti. İkisi de İri nehrinin yakınlarında (Yeşil Irmak) insanlardan uzak bir şekilde kendilerini Tanrı’ya adadılar. Tanrının emirlerini yerine getiretek huzur ve mutluluk içinde hayatlarını tek başlarına insanlardan uzak sürdürüyorlardı. Ayrıca nehirden su taşıyıp odun kesiyorlardı ve gerekli olan tüm işleri yapıyorlardı. Boş olan vakitlerinde Kutsal kitabı inceliyor ve Tanrı’ya dualarla şükrediyorlardı. Bu durum bayağı bir süre böyle devam etti ta ki Grigorios babasından bir mektup aldı. Mektupta babası ondan Nazianzo bölgesine geri dönmesini ve ona Piskoposluk görevinde yardımcı olmasını isteyene kadar.

Babasının isteğine uyarak aziz hemen memleketine geri döndü. Hristiyanlar onu sevgi ve saygı içerisinde karşıladılar.Onun dindarlığını gördükleri zaman ise ona din adamı olmasını ısrarla önerdiler. Grigorios önce böyle büyük ve kutsal bir görevi üstlenmeyi red etti ancak halkın ve ailesinin yoğun baskısı altında önce diakoz daha sonrada papaz oldu. Ve o zamandan sonra halka Hristiyanlığın sevgisini ve içtenliğini anlatmaya başladı. Ayrıca putperestlere karşı yoğun bir karşı koyma mücadelesi içerisinde idi. İncil’in kutsallığını ve mesajlarını insanlara anlatırken bir diğer yandan da Kral Ualis ile İulianoyu sürekli kontrol ediyordu. Tanrı’nın Nazianzo halkına vermiş olduğu bu aziz insan için halk Tanrı’ya sürekli şükrediyordu.

İ.s. 372 yılında Vasilios Griorios’a Sasimon bölgesinin piskoposu olmasını önerdi. Grigorios önce böyle kutsal ve zor bir görevi kabul etmek istemedi ancak daha sonra kabul etti. Piskopos olur olmaz o bölgenin piskoposu Antimos’un düşmancıl davranışlarıyla karşılaştı. Bunun üzerine her zaman barış taraftarı olan Grigorios oradan ayrılma kararı alarak tekrar babasına yardımcı olmak için memleketine döndü. Orada bir ilahiyat okulu açtı ve okulda Hristiyanlığın gerçeklerini mühendislere rahiblere halka ve daha bir çok eğitim görmüş kişiye anlatmaya beşladı. Bir diğer yandan fakiri ve zengini onun eğitip öğrettiklerine hayrandılar çünkü zenginler Hristiyanlığı öğreniyor fakirler ise derman buluyorlardı. Herkes ona saygı gösteriyordu. Ancak çok kısa bir süre sonra , önce babası  daha da sonra annesi vefat etti. Ve bunun üzerine Grigorios yakınlarda bir manastıra giderek tarikatçılara karşı metinler yazdı ve uzun bir süre orada dua etti.

Bu arada İstanbul sahte tarikatçıların merkezi haline gelmişôé. Kral Ualis Arion tarikatı taraftarıydı ve bu nedenle İstanbul’daki tüm Hristiyan Kiliselerini kendi tarikatından olanlara verdi. Onlar da Ortodoks Hristiyanlara çok kötü davranıyorlardı.

İ.S. 379 senesinde Antakya’da konsil yapma kararını aldılar. Bu konsile Grigorios’ta davet edilecekti. Ancak davet edilmesindeki öncelikli amaç İstanbul’da yaşayan Hristiyanlara destek olmasıydı. Grigorios İstanbul’a vardığında Hristiyanlar bu zayıf ve kuvvetsiz gözüken adamın kendilerine yardımcı olabileceğini zannetmiyordu. Lakin tam tersi oldu. Grigorios bu kutsal göreve başlamıştı bile. Hergün yüzlerce kişi onun sayesinde Hristiyan oluyor, aşka dinlere inananlar onun konuşmalarını ve anlattıklarını duydukları zaman hemen Hristiyan olmak istiyorlardı. Bunun üzerine diğer din adamları Grigorios’tan cesaret alarak onlarda Hristiyanlığı anlatmaya ve tarikatların yalancılığından bahsetmeye başladılar.

Tarikatlara inananlar topluluğu Hristiyanların birlik içerisinde ilerlediğini gördüğü zaman cinayet işlemekten çekinmediler. Büyük cumartesi gecesi askerler Diriliş Kilisesine saldırarak bir çok Hristiyanı öldürdüler ve bununla yetinmeyip Grigorios’u ve daha bir çok kişiyi taşladılar. Ancak kısa bir dönem sonra Kral öldü ve tahta büyük Teodosios geçti. Bu Kral Selanikte imzaladığı bir antlaşma ile Ortodoksları birinci Ekümenik konsilin gerektirdiği şekilde resmi olarak tanıdı. Böylece bütün Kiliselerin Ortodoks Hristiyanlara geri verilmesi emrini vererek Grigorios’u İstanbul Başpiskoposu ilan etti. Böylece 27 Aralık 380 zamanında Hristiyanlar tarafından azizin Başpiskoposluk Kilisesine girişi olarak tanındı. O gün geldiği zaman bir çok insan Kilisenin dışında toplanarak azize sevgi gösterisinde bulundu. Sahte dinlerin kırk yıllık işgalinden sonra en sonunda İstanbul serbestti. Artık daha önceden olduğu gibi bir Hristiyan şehri idi. Bu olayın olduğu gün hava bulutluydu. Ama aziz ve Kral Kiliseye girdikleri anda kara bulutlar dağıldı ve bir anda gökyüzü  parlak güneşle aydınlandı. İnançlı insanlar bu olayı sahte dinlerin yani tarikatların Ortodoksluk karşısında dağıldığı şeklinde yorumladılar.

Kalabalığın içinde birde Arion tarikatı inananı bulunuyordu. Yüz şekli sertti ve tavrından birini aradığı belli oluyordu. Ancak azizle göz göze geldiği anda ürktü. Hemen yanına giderek diz çöktü ve ağlamaya başladı:

Tanrının azizi ben Arion tarikatı  taraftarıyım. Gelip seni öldürmem istendi benden. Affet beni ! İşte bıçak ! Ancak ne varki yanına geldiğimde yüzün parlıyordu... Dayanamadım geldim ve sana söyledim.

O anda temiz kalpli aziz büyük bir sevgi ile ona şöyle dedi:

Tanrı affetsin. Yalnızca Ona inan ve Ortodoks ol.

Grigorios Başpiskopos olarak temiz ve Tanrı’ya sadık kalarak yaşadı. Yaklaşık yirmi sene sonra ikinci konsil oldu. Ancak bazı Piskoposların geç davet edilmesi ve karşıt görüşlerin çok fazla olması nedeniyle azize karşı düşmancıl bir tavır takındılar. Bunun sonucunda Hristiyan Kilisesinin içinde kıskançlıklar ve kavgalar meydana gelmeye başladı. Ve bununda sonucunda aziz karşı koyacağı yerde kavgaların durması için istifa etti. Büyük Teodosios azizin bu davranışına ve kararına çok üzülmesine rağmen istifasını kabul etti.

Aziz 382 yılında Arianzo bölgesine dőnerek hayatının geri kalan bölümünü barış ve Tanrı’ya bağlı kalarak yaşadı. Orada bugüne kadar elimizde kalmış olan eserler yazdı. Sonunun geldiğini anladığı zaman kutsandı ve neyi var neyi yoksa fakirlerin ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için hepsini Kiliseye bağışladı. Aziz 62 yaşındayken gözlerini hayata yumdu. Kısa bir süre sonra vucudu İstanbul’da bulunan Aya Sofya Kilisesine konuldu. Azizin kutsal vucudu şu anda Yunanistan’ın Kavala şehrinde ki  Nea Karvali bölgesindeki Kilise de bulunmaktadır. Azizin yortusu Kilisemiz tarafından gözlerini dünyaya yumduğu gün olan 25 Ocak ta kutlanmaktadır.

Azizin memleketi olan bugünkü Sivrihisar kőyünde Kızıl Kilise adındaki mabetin restorasyonu oluyor.

Gerveli’de ise eskiden onun adına inşaa edilen kilise, günümüzde camii olarak kullanılmaktadır.

 

 

 

24-01-2013 tarihinde yazéldé.

24-01-2013 tarihinde güncellenmiştir.

SAYFA BAŞINA DÖN