Birçok
insan Hıristiyanlığın karakterini
ilk
çağlardan
bu yana
bilinen birçok
felsefe ve
dinden biri
olarak görür.Hıristiyanlığın
günümüzde kullanıldığı
anlamda bir
felsefe olmadığı kesindir.Felsefe bir
düşünce sistemi
oluşturur ve
bu da çoğu durumda
hayat ile
hiçbir ilişki
bulundurmaz.Hıristiyanlık ile
felsefe arasındaki
en belirgin
fark felsefenin
insan düşüncesi
olması, Hıristiyanlığın ise
Tanrının vahiyi
olmasıdır.İnsanın bir
buluşu değildir,
Tanrının insan
Kendini açığa
çıkarmasıdır.İnsan mantığının Hıristiyanlığın gerçeklerini
bulması imkansızdı.İnsanın kelimeleri
yetersiz olduğu yerde
ilahi insan
Kelimesi, Tanrının mesihi
ve Tanrı Kelimesi
ortaya çıktı. İlahi Devrim zamanla felsefi
terimlerle formüle edildi, fakat yine de felsefe
olmadığı vurgulanması gerekir. İlahi insan
Kelimesinın kılıfıları zamanla felsefeden
alındı.
Isaiah 3,1 yorumlayan Aziz Yuhanna Chrysostom: "Rabbe
bak, Kutsanmışların Rabbi, Kudüs'ten ve
Yahuda'dan alıp götürür... kudretli adam ve
asker, hakim ve peygamber,kâhin..." şunu
gözlemler: "Kâhini engin zekası ve tecrübesi
aracılıyla geleceği tahmin edebilen biri olarak
adlandırır.Bu kâhinlik peygamberlikten ayrı
birşeydir: peygamber kendini kenara koyarak
ilahi esinlenme altında konuşur, tıpkı zeki
birinin normalde yaptığı gibi kendi zekasını
çalıştırır ve gelecekteki birçok olayı mecbur
yapar.Fakat aralarındaki fark büyüktür: insan
zekasını ilahi lütuftan ayıran fark. "[1].
Böylece spekulasyonlar (veya felsefe) ayrı
birşeydir, peygamberlik ya da peygamber sözü
teolojileri ayrı birşeydir. Şekillendirme insan
eylemidir, ikincisi ise Kutsal Ruhun vahiy.
Patristik yazılarda ve özellikle de Aziz
Maksimusun öğretisinde, felsefe ruhani hayatın
başlangıcı anlamına gelir.Ancak kendisi "pratik
felsefe" terimini kullandı ve bununla kalbin
ihtirastan arınmasını ifade eder.Bu da ruhun
Tanrıya olan yolculuğunun ilk aşamasıdır.
Yine de Hıristiyanlık din olarak Kabul edilemez,
en azından didin günümüzde ifade edildiği
anlamda değil.Tanrı genelde bulunduğu yerden
insanların tarihini yönetir ve dünyaya zayıf ve
hastalık içinde gelen insandan hoşnutluk talep
eder olarak gösterilir.Tanrı ile insanı ayıran
bir duvar vardır.Bu insanın üstünden gelmesi
gerektiği birşeydir ve din oldukça etkili bir
yardımcıdır. Çeşitli dini törenleri bu amaç için
kullanılmaktadır.
Başka bir bakış açısına gore insan evrende sayıf
hisseder ve bu zayıflıkta ona yardım edecek
güçlü Tanrıya ihtiyaç duyar.Bu görüşe göre
Tanrı insanı yaratmaz, tersine insan Tanrıyı
yaratır.Din insanın Mutlak Tanrı ile olan
ilişkisine tasarlanır, bu da "Ben ile Mutlak Sen
arasındaki" ilişkidir.Yine de birçok kişi dini
insanların ümitlerini geleceğe taşıması
anlamında çevrildiğini kabul eder. Bu şekilde
kuvvetli güçler insana din anlamında baskı yapar.
Fakat Hristiyanlık bu yorumlardan ve teorilerden
daha üsütündür. O doğal dinlerde genelde
verilen kavramlar ve tanımlar ile birlikte ele
alınamaz. Tanrı Mutlak Varlı değildir, insan ile
organik iletişimde olan yaşayan Kişidir.Dahası
Hristiyanlık basitçe sorunu ertelemiyor veya
zamanın ve tarih sonrası cennet krallığının
zevkini beklemiyor. Hristiyanlıkta gelecek şu
anda yaşanıyor ve Tanrının krallığı bu hayatta
başlar. Patristik yorumlara göre Tanrının
krallığı Üçlübirliği Tanrının lütfudur ve
yaradılmamış Işığın görüşüdür.
Biz Ortodokslar tarihin veya zamanın sonunu
beklemiyoruz. Hristiyanlığı yaşayarak tarihin
sonu ile buluşmak için ilerliyoruz, böylece
Hz.İsanın ikinci dirilişinden sonra beklenen
hayatı zaten yaşıyoruz. Yeni teolog Aziz Symeon
yaradılmamış ışığı gören ve Tanrı ile bütünleşen
biri olarak, Hz.İsanın İkinci dirilişini
beklemediğini, onu şu anda yaşadığını söyler.
Böylece ebedi olan bizi zamanın her anında
kucaklar. Bu şekilde geçmiş, şu an ve gelecek
bir bölünmez bütünlük içinde esas olarak yaşar.
Buna yoğunlaştırılmış zaman denir.
Ortodoksluk insanların afyonu olarak
karakterize edilemez, .ünkü sorunu ertelemez.
Hayat önerir, biyolojik hayatı dönüştürür ve
toplulukları kutsar ve dönüştürür. Ortodoksluğun
Kutsal Ruhla ve doğru şekilde yaşandığı yerde, o
Tanrı ve insanın ilahi ve dünyevi, yaşayan ve
ölünün birliğidir. Bu birlikte hayatımızda
kendilerini gösteren tüm sorunlar gerçekten
çözülür.
Ancak kiliseye üyelik hasta insanlar ve ruhani
yaşama yeni başlayanları da dahil ettiğinden,
bunlardan bazıları Hristiyanlığı yukarıda tarif
edilen şekilde bir din olarak anlamaları
beklenebilir. Görütünün arınması olan
Baptislik ile başlar ve Tanrı ile birlik olan
benzerlik gerçekleştirmeyi amaçlayan çileci
yaşam ile devam eder. Neyse Hristiyanlıktan bir
din olarak bahsederken bile, bunu belirli
gerekli varsayımlar ile yaptığımız
anlaşılmalıdır.
Birincisi Hristiyanlık başlıca bir kilisedir.
Kilise İsanın vücudu anlamına gelir. Yeni
Ahitte Hristiyanlığın kilise olarak
adlandırıldığı birçok yer var.İsanın sözlerini
hatırlatalım: Sen Petersın ve bu kayanın
üzerine kilisemi inşa edeceğim (Matt. 16:18).
Havari Paulun Koloselilere sözleri de: Ve o
vücüdun, kilisenin başıdır (1:18). Onun müriti
Timothye ise: böylece yaşayan Tanrının
kilisesi ve gerçeğin direği ile temeli olan
Tanrının evinde nasıl davranışlar yapman
gerektiğini bileceksin (1 Tim., 3, 15). Bu
İsanın basitçe cennette hayat sürüp tarih ile
insanların hayatlarını yönlendirdiği anlamına
gelmez, O bizimle birleşiktir. O insan doğasını
varsaydı ve yüceltti. Böylece Hristiyanlıkta
yüceltilmiş insan doğası Babanın sağ elindedir.
Bu şekilde Hristiyanlık bizim hayatımızı ve biz
de Mesihin üyeleriyiz.
İkinci tahmin Hristiyanlığın amacı yüceltmenin
kutsal durumuna ulaşmaktır. Tanım benzerlik,
yani Tanrıya benzemek ile tanımlanır.Ancak bu
benzerliğe ulaşmak için, Tanrının görüntüsüne
erişebilmek ve bu görüntü ateşi değil de yaşam
veren ışığı alması için, önceden arınma
olmalıdır. Bu arınma ve iyileşme Kilisenin
işidir. Hristiyan olan biri önceden hayat veren
arınma olmadan ibadete katılırsa ve dahası bu
ibadet eylemleri de insanın arınmasına karşı
amaçlı ise, o zaman o kişi kilisede yaşamıyor
demektir. Öyle ise arındığımızda, özellikle de
şifamızı gördüğümüzde, dinden bahsedebiliriz. Bu
da İsa nın kardeşi Jamesin sözleri ile
uyumludur: Aranızdan herhangi biri dindar
olduğunu düşünüyorsa ve dilini dizginlemiyor da
kendini kalbini kandırıyor ise, bu kişinin
dindarlığı boştur. Tanrı ve Babamız önünde saf
ve yozlaşmamış din şu dur: yetim ve dulları zor
zamanlarında ziyaret etmek ve birbirimizi
dünyadan lekesiz tutmaktır (Jas. 1:2627).
Bu kaçınma bize Hristiyanlığın ne felsefe ne de
doğal din olmadığını,başlıca iyileşme olduğunu
iddia etme hakkını verir. Bu Tanrının birlik ve
topluluğuna katılabilmeleri için kiliselerin
ihtirasları iyileştirmesidir.
İyi Samaritan meselesinde Tanrı bize birkaç
gerçeği gösterdi. Samaritan hırsızlar arasında
düşmüş, onu yaralı ve yarı ölü bırakan adamı
görür görmez "ona acıdı ve yağ ve şarap dökerek
gitti yaralarını sardı ; kendi hayvanına
bindirdi ve onu hana getirip ona baktı" (Luk.
10:33f). İsa yaralıyı tedavi etti ve onu konağa,
Kilisenin Hastanesine getirdi. Yuhanna İsa
adamın hastalıklarını iyileştirir hekim olarak,
Kilise de Hastane olarak gösterilir.
Bu benzetmenin analizinde az önce vurguladığımız
hakikatleri Aziz Yuhanna Chrysostomun sunması
çok karakteristiktir . Adam "Cennetten şeytanın
aldatmacasına ve hırsızların arasına düştü,
bunlar şeytan ve düşman güçleridir.Katlandğı
yaralar onun çeşitli günahlarıdır. Davidin
dediği gibi "Benim yaralarım aptallığım yüzünden
tiksindirici ve iltihaplanmıştır". (Ps. 38:5).
"Her bir günah, çürükler ve yaralar
getiriyor".The Samaritan yaralı adamı
iyileştirmek için cennetten yeryüzüne inen
Mesihin kendisidir. Yaralar için şarap ve yağ
kullandı. Yani "kanı ile Kutsal Ruhu
karıştırarak, adama hayat verdi ". Bir diğer
yoruma göre, " yağ rahatlatıcı kelime getirir,
şarap kanı durdurucu losyon sağlar, dağınık akla
konsantrasyon getiren talimat ". Onu kendi
hayvanının üzerine bindirdi: "Kendi ilahi
omuzlarına o bedeni alarak, Cennetteki Babamıza
doğru kaldırdı ". Bunun üzerine iyiliksever
Samaritan, Mesih adamı "bu evrensel Kilisenin
harika ve geniş hanın içine" ulaştırdı.Onu hancı
olan Havari Pavlusa verdi ve "Paul ile yüksek
rahipler ve öğretmenler ve her bir kilisesinin
bakanlarına "söyle dedi: "Kiliseye verdiğim
öteki ulusların halkı ile ilgilenin. Adamlar
hasta ve günah ile yaralı, onlara alçı koyarak
iyileştirin, bunlar Tevrat ve İncil'de tavsiye
edilen ve ikaz yoluyla tavsiye edilen
peygamberlik sözleri ve İncil öğretileridir".
Yani Aziz Yuhanna Chrysostoma göre Paul
Tanrı'nın kiliselerinin onayladığı biri "ve
manevi ikaz yoluyla bütün insanları iyileştirir,
her biri için de ekmek dağıtmı sunar "[2].
Aziz Yuhanna Chrysostomun bu benzetmenin
yorumuna göre açıkça bellidir ki Kilise günahı
olan hastaları iyileştiren Hastanedir, Havari
Pavlus gibi piskoposlar ve rahipler ise
Tanrının halkının şifacılarıdır.
Bu gerçekler İncilin birçok yerinde de
görülür.Efendimiz dedi ki : "Sağlıklı olanların
değil, hasta kişilerin hekime ihtiyacı var"(Matt.
9:12). Tıpkı İsanın ruhların ve bedenlerin
hekimi olduğu gibi " ve ona çeşitli hastalıklar
ve eziyete uğramış olanları, şeytanın ele
geçirdikleri, epileptikler ve felçlileri
getirirler; o da onları iyileştirdi"(Matt.
4:23f). Havari Paul insanın bilince, özellikle
de basit olanların, zayıf olduğunun farkındaydı
: "Böylece kardeşlerine karşı günah işlediğin
zaman ve onların zayıf bilincini yaraladığında,
"İsa'ya karşı günah işlerisn"(I Cor. 8:12).
Vahiy Kitabı Evangelist Johnun Tanrı2nın
tahtından ilerleyen hayat suyunun nehrini
gördüğünü söyler "Nehrin öteki tarafında hayat
ağıcı bulunuyordu ve ağıcın yaprakları
ulusların iyileşmesi içindi"(Rev. 22:lf).
Böylece Kilisenin işi tedavi etmektir.
İnsanların hastalıklarını iyileştirmeyi amaçlar,
özellikle de onlara eziyet eden ruhun
hastalıklarını.Bu Kilisenin Pederlerinin ve
İncilin temel öğretisidir. Bu bölümün devamında
ve bundan sonraki diğer bölümlerde de Pederlerin
birçok pasajında gerçekleri ortayaçıkaracaktır.
Yuhanna tekrar Kilisenin zorunluluğunu
vurgulamak istiyorum.Peder ve profesör olan
Yuhanna Romanidasa yazılarında bu konuya
değindiği için çok minnettarım. Onun neptik
Pederlerin öok iyi bir okuyucusu olduğuna eminim,
özellikle de Philokalia içindeki yazılarda,
böylece Kilisenin de gerçek anlamını kavramış
olduğuna da eminim.Çağımızda Hıristiyanlık bir
felsefe veya entellektüel teoloji ya da kültür
ve popüler gelenek adetleri ve davranışları
olarak gösterilirken, kendisi bu öğretiyi tedavi
edici öğreti olarak sunar.
Tam olarak şöyle der: "İsaya önceden iyileşme
olmadan inanmak, inanç değildir.Yuhanna
doktoruna çok güvenen bir hastanın asla onun
tavsiye ettiği tedavi yöntemlerini kullanmaması
durumu ile aynı zıtlık bulunur. Eğer Yahudilik
ve halefisi Hıristiyanlık ilk kez yirminci
yüzyılda ortaya çıkmış olsaydı bunlar muhtemelen
din olarak değil de psikiyatiye ilişkili tıbbi
bilim olarak karakterize edilirdi. Toplum
üzerinde kısmen çalşan kişiliğin hastalıklarını
tedavi etme başarıları ile geniş etkiye sahip
olacaktı.Hiçbir şekilde kahince Yahudilik ve
Hıristiyanlık madde ve kötülükten oluşan sözde
bir dünyadan kaçış veya riyakarlık içineki bu
sözde dünyadan güven ve başarının bir sözde
manevi dünyasına geçiş için söz veren ve çeşitli
sihir yöntemleri ve inançları kullanan din
olarak kabul edilemez"[3].
Bir diğer çalışmada aynı professor söyle der: "Patristik
gelenek ne sosyal felsefedir ne de etik
sistemdir, dini dogmatism da değildir:
iyileştirici bir tedavidir. Kalbinin içinde
durmaksızın dua eden ruhsal enerji herkesin
sahip olduğu ve iyileştirmeye ihtiyacı olan
fizyolojik araçtır.Bu aracı ne felsefe ne de
pozitif veya sosyal bilimlerin hiçbiri
iyileştiremez.Bu sadece Pederlerin neptic ve
münzevi öğretimi ile yapılabilir.Bu nedenle
iyileştirilmemiş olanlar genelde bu aracının
varlığından bile haberdar değillerdir"[4] .
Bu şekilde Kilisede bizler hastalıklılara ve
azizlere ayrılırız, yani iyileştirme tedavisi
yapılıyor olanlara ve iyişemiş olanlara.Pederler
insanları ahlaki veya ahlaksız ya da ahlak
yasalarına göre iyi veya kötüye categorize
etmezler.Bu ayrım yüzeyseldir.Derinlerde
insanlık ruhunda hastadır ve iyileşme
sürecindedir veya iyileşmiştir die ayrım
yapılır.Aydınlanma durumunda bulunmayan herkes
ruhunda hastadırOrtodoks yapan şeyler sadece
iyi niyet, iyi karar,ahlak ve Ortodoks
Geleneğine bağlılık değildir, aynı zamanda
arınma, aydınlanma ve yüceltmedir.Liturjik
metinlerin de tanıklık ettikleri gibi, Kilisenin
mistik hayatının amacı bu iyileştirme
aşamalarıdır "[5].
2.
Tedavi Amaçlı Teoloji Bilimi
Şu ana kadar söylenenlerden Hıristiyanlığın
prensip olarak tedavi eden bilim olduğu açıktır,
bu da iyileştirici yöntem ve tedavidir.Aynısı
teoloji için de söylenebilir.Bu bir felsefe
değildir.Ortodoks teolojisi açık bir şekilde bir
yandan terapinin bir meyvesi, diğer yandan
terapiye giden yol olduğunu gösterir.Bu bir
diğer deyişle iyileşmiş olanlar ve Tanrı ile
birliğe kavuşmuş olanlar teologlardır ve sadece
onlar Hıristiyanlara tedavi 'yerine' nasıl
ulaşacaklarını gösterebilirler.Böylece teoloji
terapinin hem meyvesi hem de yöntemidir.
Bu gerçekleri daha net bir şekilde görebilmek
için şu ana kadar söylenenleri biraz açmak
gerekir.Teoloji ve teologlar ile ilgili Kutsal
Pederlerin öğretilerini aktarmamız gerek.
Bence Aziz Gregory Nazianzen ile başlamak
gerekir.Kilise ona Teolog ünvanını boşuna
vermemiştir.Onun ünlü teolojik metinlerinde
teolojınin, yani Tanrı ile ilgili konuşmanın
herkes için olmadığını, çünkü bu o kadar da ucuz
ve basit bir konu olmadığını yazar.Bu iş
herkesin yapabileceği birşey değildir, "sadece
sınanmış ve Tanrının vizyonunun ustalığını
aşmış ve daha önceden bedenen ve ruhen arınmış
olanlar içindir".Sadece uygulamadan teoriaya ,
yani arınmadan aydınlanmaya geçmiş olanlar Tanrı
ile ilgili konuşabilirler.Bu da ne zaman olur?
"Bu bizim tüm dış kirlenme veya bozukluklardan
olduğumuzda ve içimizdeki kuralları yönetenin
kötü niyetli şeylerle kafası karışık olmadığında
gerçekleşir". Böylece aziz şöyle tavsiye verir:
"Bunun için Tanrıyı tanımak için hafiflemede
içten olmak gerekir"[6].
Çilekar Neilos teolojiyi dua edenlere, esas akli
faaliyetle dua edenlere ilişkilendirir.Kutsal
Pederlerin öğretilerinden, kalbin lütuflu dua
edeni elde eden herkes Tanrının vizyonun ilk
aşamasına girmiş bulunduğu iyi bilinir, buna
göre dua eden herkes Tanrı ile duygu ortaklığına
sahiptir ve bu insanın Tanrı hakkındaki manevi
bilgisidir. Bu şekilde Aziz Neilos şöyle der: "Eğer
bir teolog iseniz gerçekten dua edersiniz,
gerçekten dua ederseniz de bir teologsunuz"[7].
Aziz Yuhanna Climacus kendi manevi hoş 'Ladder'
inde birçok yerde teolojiyi sunar. "Tam saflık
teolojinin temelidir.Bir insanın algıları
Tanrıya mükemmel bağlı ise, o zaman Tanrının
dediği gizemli bir şekilde gizemli açık hale
gelir.Fakat bu tür bir birliğin olmadığı yerde,
Tanrı hakkında konuşmak son derece zordur"[8].
Aksine Tanrıyı gerçekten bilmeyen biri Onun ile
ilgili sadece "olasılıklar içinde" bahseder[9].
Gerçekten de patristik öğretilerine göre Tanrı
hakkında varsayımlar içinde bahsetmek çok
kötüdür, çünkü bu kişiyi yanılgıya götürür. Aziz
"şeytanların teolojisi" içimizde nasıl
geliştiğini bilir.Daha önce Kutsal Ruhun
araclığı ile arınmamış övünen kalplerde
temizlenmemiş iblisler bize "kutsal yorumlanmada
ders verirler"[10].Bu
nedenle tutkunun kölesi "teoloji ile uğreşmamalı"[11].
Azizler " düşünmeden ilahi şeyleri" aldılar ve
Pederlere göre onlar teolojik olarak Aristocu
düşünme yolu ile bakmadılar, "Havarilerin şekli"
olan Kutsal Ruhun çalışması sayesinde yaptılar.
Eğer bir kişi arzulardan temizlenmemiş ise,
Tanrı ile sohbet edemez veya onun hakkında
konuşamaz, çünkü "kavramlar oluşturan bir akıl
teoloji yeteneğine sahip değildir". Azizler "Ruh
tarafından yazılan" teolojiyi yaşadılar.
Aynı öğretiyi Günah Çıkaran Papaz Aziz
Maximusun çalışmalarında da buluyoruz.Bir kişi
arzulardan temizlenme ve tövbe olan patrik
felsefe ile yaşadığında , "o manevi anlamda
gelişir". Teoriayı tecrübe ettiğinde, "o ruhani
bilgi açısından gelişir".Birinci duruumda o
erdem ve kötü alışkanlıklar arasında ayrım
yapabilir; ikinci durumda ise teoria " manevi ve
maddi şeylerin iç niteliklerine katılıma yol
açar".Aziz Maximus teoriada insanın "sevgi
kanatları üzerinde taşınırken, ilahiyat lütufun
ona verilmiş" olduğunu ve "Kutsal Ruhun yardımı
ile onun Tanrının niteliklerini mümkün
olabildiği kadar fazla farketmekttiğini"
söyler.Tanrı bilgisi olan teoloji teoriaya
ulaşmış birinin gözleri önüne serilir.Başka bir
yerde aynı Peder herzaman "iç yaşama odaklanan"
birinin sadece ölçülü, sabırlı, nazik ve
alçakgönüllü hale gelmediğini, aynı zamanda "tefekkür,
teolojik açıdan bakmayı ve dua edebilecektir"[13].Yuhanna
da teoloji teoria ve dua ile yakından
ilişkilidir.
Arınmanın ürünü olmayan bir teolojinin, 'uygulama'
olmayanın şeytani olduğunu vurgulamak gerekir.
Aziz Maximusa göre "uygulama olmayan bilgi,
şeytani teolojidir"[14].
Aynı görüşe sahip olan Aziz Thalassion insanın
aklı basit inançla başlar ise, "nihayetinde aklı
aşan bir teolojiye kavuşacaktır ve bu da
görünmezin yüksek türü ve görüşün aralıksız
inancı tarafından karakterize edilir"[15].Teoloji
mantığın ötesindedir, bu Tanrının insana
kendini açığa çıkarmasıdır ve Pederler bunu
teoria olarak adlandırır.Yuhanna da
teoloji başlıca Tanrının görünümüdür.Başka bir
yerde aynı aziz gerçek sevginin manevi bilgiye
yol açtığını ve "bunun tüm arzuların arzusu olan
teoloji lütfu tarafından başarıldığını" yazar [16].
Aziz Diadochosun Photiki öğretisinde, teoloji
Kutsal Ruhun sunduğu en büyük hediye olarak
gösterilir.Tanrının tüm lütuf hediyeleri "kusursuzdur",
"fakat kalbimizi herhangi birşeyden daha fazla
ısıtan ve Onun iyiliğine taşıyan şey teolojidir".
Teolojide "Tanrının lütfunun ilk tohumları ile",
"ruhun üzerine en büyük hediyeleri serpilir"[17].
Havari Paula göre Kutsal Ruh bir kişiye manevi
bilgi verir, diğerine ise bilgelik verir(I Cor.
12, 8). Bunu yorumlayarak Aziz Yuhanna manevi
bilginin insanı Tanrı ile birşeştirdiğini, fakat
onu bildiklerini dışa vurmaya itmediğini söyler.
Hesychiayı seven ve Tanrının lütfu ile
aydınlanmış olup, "ancak Tanrı ile ilgili
konuşmayan" keşişler de var. Bilgelik en nadir
hediyelerden biridir, Tanrı bu hediyeyi ifade
etme yeteneğine sahip ve geniş zekaya sahip
olanlara verir.Bu nedenle Tanrı bilgisi "dua, derin
bir sükunet ve tam tarafsızlık ile gelir,
bilgelik ise Kutsal Ruhun üzerine mütevazı
meditasyon ve hepsinin üzerinde Tanrının lütfu
ile gelir"[18].Teoloji
armağanı insan ile işbirliği içinde Kutsal
Ruhnun işidir, çünkü Kutsal Ruh bu tür
bilgileri doğal olarak arayan içindeki eğitim
merkezinden ayrı, insanın içinde gizemlerin
manevi bilgilerini gerçekleştirmez"[19].
Aziz Gregory Palamasın öğretisindeTanrıyı
görenler düzgün teologlar olanlardır ve teoloji
teoria dır. "Tanrı ve Onun öğretileri hakkında
bilgi bulunur, bu teoloji adı verdiğimiz
teoriadır..."[20].
İnanç konularında bilgi
ve deneyime
sahip olmayıp
onları " kendi muhakemelerine
göre
öğreten
ve tüm
kelimeleri aşan
İyiliği
kelimelerle göstermeye çalışan
biri,
açıkça tüm
duyularını kaybetmiştir."
Kendi çılgınlığında
"Tanrının düşmanı
haline gelmiştir"[21].Dahası hiçbir
çalışması
olmayan, yani
önceden arınmaya
tabi olmayan
insanlar, kutsal
bir insan
ile karşılaşmışlar ve
onu dinlemişlerdir,
fakat daha
sonra onlar "kendi
anlayışlarını
oluşturmaya çalışırlar"
ve hem
kutsal kişiyi
reddederler hem
de kendilerini
gururla yükseltirler[22].
Bütün bunlar
teolojinin tamamen
insanın iyileşmesinin meyvesi
olduğunu ve
rasyonel bir
disiplin olmadığını
gösterir.Sadece arınmış
olan veya
en azından
hala arınıyor olan
biri,
tarifsiz gizemlere
ve büyük gerçeklerin
içine sokulabilir
ve insanlara
iletmek için
vahiy ve
daha fazlasını
alabilir.Bu
nedenle Ortodoksda
patristic geleneği olan
teoloji ruhani
pederle bağlantılı
olup tanımlanmıştır
ve ruhani
peder de
mükemmel ilahiyatçıdır.Tanrıdan gelen şeyleri
tecrübe eden
ve böylece
manevi çocuklarına hatasız
yol gösterebilecek
kişidir.
Peder Yuhanna Romanides karakteristik olarak
şöyle yazar: "Gerçek Ortodoks teoloğu, aydınma
yolu veya daha fazla görüş yolu ile Tanrının
enerjilerinin birazı ile ilgili doğrudan bilgiye
sahip olan biridir.Kendisi bunları doğrudan
peygamberler, elçiler,azizlerden veya kutsal
kitaplardan,Pederlerin yazılarından ve Ekümenik
ile Yerel Konseylerin eylemleri ve kararları ile
de biliyor olabilir.Teolog bu doğrudan ya da
dolaylı manevi bilgi ve görüş aracılıyla,
Tanrının eylemleri ile özellikle de şeytanlar
ve iblisler gibi yaratıkların eylemleri arasında
nasıl ayrım yapacağını net bir şekilde bilen
biridir.Ruhların ayırt etme armağanı olmadan,
Kutsal Ruhun veya şeytanlar ile iblislerin
eylemi olup olmadığını test etmek mümkün
değildir.
Dolayısıyla ilahiyatçı ve
ruhani peder
aynı
şeydir. Franco-Latin modelinden
sonra inanç doktrinlerinin
kavramsal bir
anlayış arayışı içinde düşünen
ve konuşan
bir kişi,
kesinlikle bir
ruhani peder
değildir ve
de kelimenin
asıl anlamında
bir ilahiyatçı denemez.
İlahiyat mantık,
matematik, astronomi,
kimya gibi
soyut bilgi
veya uygulama
değildir, tersine
lojistik ve
ilaç
gibi tartışmalı
bir karakteri
vardır.
İlki
savunma konuları ve
bedensel delme
aracılığıyla saldırı, silah
dağıtım stratejileri, tahkimatlar ve
savunma ile
saldırı
planlarıyla
ilgiliyken, ikincisi
sağlık ve
sağlığa kavuşma
uğruna zihinsel
ve fiziksel
hastalıklara
karşı
mücadele
ediyor.
Düşmanın yöntemlerinden
ve Mesih'in
mükemmelliğinden
haberdar olmayan
bir ilahiyatçının,
kendi mükemmelliği için düşmana
karşı
mücadele
etmesi ve
de rehberlik
etme ve
diğerlerini iyileştirmesi de
mümkün değildir.
Bu tıpkı
hiç
savaş sanatı
eğitimi almadan
yada savaşmadan,
sadece resepsiyonlarda
ve gösteriş
yerlerinde görkemli ve
parlak üniformalar
içinde ordunun
güzel ve
muhteşem
görünüşüne
önem
vermiş olan
bir general
olmak veya
general olarak çağırılmak gibidir. Bu
tıpkı
cerrah olarak
boy gösteren
kasap gibi
veya hastalıkların nedenlerini
ve tedavilerini
bilmeden bir
doktorun pozisyonuna
sahip olmak
gibidir. "[23].
3.
Terapi nedir
Hıristiyanlığın ve
ilahiyatın öncelikle
tedavi bilimi
olduğunu söylediğimize göre,
şimdi de
tedavisi nedir
kısaca
özetlemek
gerekir. Kendi teoloji ve ibadet ile Ortodoksluk bizde neyi tedavi
eder?
Ruhun terapisi aslında zihnin terapisi ve
özgürleştirilmesi demektir. İnsan doğası
Tanrıdan uzak yollara düştüğünde 'hasta' olur.
Hastalık ağırlıklı olarak zihnin esareti ve
çöküşüdür. Tanrıyı terketmek geçmişten kalan
bir günahtır, ilahi lütfü kaybetmek ve bu da
zihnin körlüğü, karanlığı ve ölümü ile
sonuçlanır.Şunun daha doğru olduğunu
söyleyebiliriz, "insanın düşüşü ya da kalıtsal
günaha sahip olma durumu: a) onun akli
faaliyetle ilgili gücünün selâmetle çalışmasının
başarısızlığı veya hiç çalşmamasıdır, b) beyin
fonksiyonları ile ve genel olarak vücudu ile
gücünün karışıklığıdır, ve c) zihinsel acı için
ve etrafındaki koşullara bağımlılık sonuçları
oluşturur . Herkes zihin gücünün farklı
derecelerde düşüşünü tecrübe etmiştir, çünkü bu
gücün işlev yapamadığı veya ortalamanın altında
olduğu bir otama maruz kalıyor... Zihin gücünün
düzgün çalışmaması insan ile Tanrı ve insanların
arasında kötü ilişkilere sebep olur.Aynı zamanda
kendi kişisel güvenliğini ve mutluluğunu
güçlendirmek için bireylerin hem Tanrıyı hem de
düşen kişiyi kullanmasıyla sonuçlanır"[24].
Tanrının lütfunun bu kaybı adamın zihnini
uyuşturdu; onun tüm doğası hasatalandı ve o bu
hastalığı soyundan gelenlere de aktardı.Ortodoks
öğretiminde bu günah verasetini anladığımız
şekildir.Pederler Aziz Paulun "bir adamın
günahıyla birçok adam günahkar yapıldı" (Rom.
5,19) sözünü yasal açdan değil, 'tıbben'
olduğunu yorumlarlar. Bu insan doğasının
hastalıklı hale gelmesidir. İskenderiyeden Aziz
Cyril bu durumu şöyle yorumlar: "Adem günaha
düştüğünde ve kötülüğe batınca, birden saf
zevkler içeri daldı ve ormanın kuralı
üyelerimize fırladı. Böylece doğa Ademin
itaatsiliği ile hastalandı.Daha sonra çoğu
günahkar oldu, Ade mile dost ihlalci gibi değil
, nlar ozaman yoktu bile, fakat onlar günah
yasasının altında kalan doğanın parçası olarak
günahkar oldular.... Ademdeki insan doğası
itaatsizlik bozulması yoluyla hasatalandı ve
böylece ihtiras içine girmiş oldu"[25].Başka
bir yerde aynı Peder kök simgesini
kullanıyor.Ademin aracılığıyla ölüm tüm insan
ırkına geldi "tıpkı bir bitkinin kökü
yaralandığında, ondan gelen tüm genç bölüler
çürüdüğü gibi"[25].
Azis Gregory Palamas karakteristik olarak şöyle
der: "Tanrıya karşı isyan eden zihin hayvani
veya şeytani hale gelir ve doğanın kurallarına
karşı isyan etmek, başkalarına ait olanı arzular..."[27]
Kutsal vaftiz olan "Tanrı'nın doğum ritüeli"
sayesinde, insanın zihni aydınlanır, günah ve
şeytana olan kölelikten serbest bırakılır ve
Tanrı ile birleşir. Vaftiz töreni bu nedenle
aydınlanma die anılır. Fakat ondan sonra günah
nedeniyle zihin tekrar karartırıl ve uyuşturulur. Patristik
yazılar her günahın ve her ihtirasın zihni
körelttiğini açık hale getiri.
Ladderden Aziz Yuhanna kötü iblislerin "ruhumuzu
karartmaya" çalışıyor die yazar. Özellikle de
iffetsizlik iblisi "bize yol gösteren
zihinlerimizi karartarak, insanları" sadece deli
birinin düşünebileceği şeyleri yapmaya iter[28].
Bir diğer bölümde dikkat insan zihninin doğasına
çevrilir.Yuhanna genelde karatma konusu
ele alınır.Aziz Maksimus şunu öğretir: " Tıpkı
vücudun dünyası farklı şeylerden oluştuğu gibi,
zihnin dünyası da farklı kavramsal görüntülerden
oluşur.Vücüt kadın vücudu ile zina yaptığı gibi,
zihin de kendi vücudunun resmini oluşturup kadın
kavramsal görüntüsü ile zina yapar"[29].Bu
zihnin karanlığı ve düşüşüdür.
Bir diğer yerde aynı Peder şunu öğretir: "vücut
maddi şeylerle günah işlerken ve kendine
kısıtlamayı öğretmek için bedensel erdemleri
varken, aynı şekilde zihin tutkulu kavramsal
görüntüler aracılığıyla günah işlerken, ona
talimat verecek ruhun erdemlerine sahip"[30].Bu
gerçek gösteriyor ki zihnin düşüşü tüm ruhsal
yapıda karışıklık yaratır. Izdırap ve ajitasyon
oluşturur ve genel olarak kişiyi düşüşünün tüm
acıklıyla yaşamasını sağlar.Böylece bizi
bezdiren çoğu sorun bu iç hastalıktan gelir.Bu
nedenle psikoterapistler çok fazla yardımcı
olamaz, sadece İsa zihnin ihtiras yoluyla
körelmesini onarabilir
Tekrar Aziz Maksimus zihnin safsızlığı ve düşüşü
nedir açıklamaya çalışır ve dört şeyden
oluştuğunu yazar: "birincisi yanlış bilgiye
sahip olmaktır; ikincisi evrensellerin herhangi
birine karşı cahil olmaktır..; üçüncüsü tutkulu
düşüncelere sahip olmaktır; dördüncüsü ise
günaha onay vermetir"[31].
Böylece zihnin terapiye ihtiyacı vardır, bu
Pederlerin zihni hızlandırmak ve arındırmak
olarak adlandırdıkları terapidir.
Tanrı'nın ve Havarilerin öğretilerinde zihnin ve
kalbin arındırılması konusunda çok şey
söylenmiştir. Bu kez dış saflık ve bakımsız iç
saflık konusunda çok dikkatli olan Ferisilere
atıfta bulunarak, Tanrı söyle dedi: "Kör
Ferisiler, ilk önce kabın ve tabağın iç kısmını
temizleyin, böylece onların dışı da belki temiz
olur" (Matt. 23, 26). Kudüsdeki Havariler
toplantısında Peter, Hıristiyan Uluslarının
sünnet olma ve Eski Ahit'in yasalarını tutma
sorunu ile yüzleşerek, söyle dedi: "Kalbi bilen
Tanrı bize yaptığı gibi onlara Kutsal Ruhu
vererek onları kabul etti ve bizimle onlar
arasında hiçbir ayrım yapılmadı, imanla
kalplerini arındırdı. " (Acts 15, 8f).Havari
Paul Korint Hıristiyanlarına şöyle tavsiye etti:
"Tanrı korkusu kutsallığının
mükemmelleştirerek,beden ve ruhun tüm
kirliliklerinden arınalım" (2 Cor. 7, 1).İsanın
kanı "ölü işlerden vicdanını temizlemeli" (Heb.
9, 14).Aynı şekilde tekrar bu Havari müridi
Timotyye yazarken, "saf bir vicdanla" inanç
gizemini bizim tuttuğumuzu onaylamaktadır. (1
Tim. 3, 9). Havari Peter da birbirine karşı olan
aşkın saf bir kalbin meyvesi olduğunun
farkındadır ve şöyle der: "Birbirinizi saf kalp
ile birbirinizi tutkulu bir şekilde sevin" (1
Pet. 1, 22).
Bu yüzden zihnin ve kalbin arındırılması
gereklidir. Patristik teolojide bu ikisinin
birleştirildiğini bilsek de zihin ve kalpten
bahsediyoruz.Ancak bu konuya başka bir bölümde
geri döneceğiz.
Aziz Maximus ruhsal hayatı üç aşamaya ayırır. Bunlar
pratik felsefe, doğal teoria ve mistik
teolojidir.Maximusun öretimine göre "onun
kurtuluşa kişisel yaklaşım öğretisi üç temel
bölüme ayrılır: 1) 'pratik felsefe' veya
uygulama 2) 'doğal teoria' veya sadece teoria ve
3) 'mistik teoloji' veya sadece
teoloji.Birincisi kişiyi tutkularından arındırır
ve erdemleri ile onu donatır; ikincisi zihnini
gerçek bilgi ile aydınlatır; üçüncüsü ise onu
yüksek mistik tecrübe ile taçlandırır, bunu Aziz
Maximus 'coşku' olarak adlandırır.Bu üç bölüm
insanın kişisel kurtuluş yolunun temel
aşamalarını oluşturur[32].
Aslında birçok Pederin ruhsal hayatın bu üç
aşamasını ayırdığını belirtmek gerek: pratik
felsefe veya kalbin arındırılması, doğa teoria
veya zihnin aydınlanması, mistik teoloji veya
teoria aracılıyla Tanrı ile birlik.
Patristik yazılarda bulunan bir diğer bölüme
göre ruhsal hayat uygulama ve theoria olara
ayrılır.Bu bir öncekinin açık bir şekilde tersi
değildir, aslında aynı şeydir.Uygulama zihnin
arınmasıdır, theoria ise aydınlanması ve Tanrı
ile birliğidir.Her şekilde uygulama theoria,
Tanrının görüşü öncesinde gelir. "Uygulama
theorianın patronudur"[33]. Daha
analitik olarak "uygulamada vücudun oruç ve gece
ibadetinden oluştuğu, ağızın ise mezmur okuma
sanatından oluştuğu söz konusudur.Fakat dua
mezmur okuma sanatından, sessizlik de
konuşmaktan daha iyidir.Eller ile ilgili durumda,
uygulama onların ses çıkartmadan yaptıklarıdır..."[34]. "Theoria
zihnin vizyonudur; olmuş ve olacak olanlara
şaşırmak ve anlamaktır."[35]
Şüphesiz Aziz
Mksimusun öğretimine
göre,
theoria uygulamadan
bağımsız değildir.
"Uygulama theoriasız güvende
değildir, theoria
da uygulamasız
doğru değildirUygulama
için zeki, theoria
için etkili
olunmalı...".Maksimus
"daha eğitimliler
durumunda theoria
uygulamadan önce
geldiğini, basit
insanlarda ise
uygulama önce
geldiğini" vurgular.Ancak
her iki
durumda da, bunlar
aynı
sonuca götürür, insanın arınması
ve kurtuluşu[36].
Aslında
ruhun arınmasından bahsederken, esas
olarak onu
tutkulardan serbest
bırakmaayı kastediyoruz[37],
veya bunun
yerine tutkuları dönüştürmeyi.Ayrıca
arınma insanoğlunun
"düzenli gelişmesidir",
bu da
zihnin aydınlanmasına yol
açar.Böylece arınma
sadece negative
değil aynı zamanda
pozitiftir. Saf bir ruhun nitelikleri "kıskançlıktan yoksun zeka, hasetten
arınmış istekler ve görkemli Efendimiz için
ebedi bir aşktır"[38].
Bir diğer deyişle eğer kıskançlık ile motive
edilmiş isek,isteklerimiz haset içeriyorsa ve
Tanrıya olan aşkımız ebedi değil ise, bu
kalbimizin arınmış olmadığı anlamına gelir.
İdrak Tanrının süretinde olan şeydir.Bu surety
günah ile kirlettik ve artık temizlenmeli.Bu
nedenle Abba Dorotheos şunu talep eder: "Görüntümüzü
onu aldığımız zamanki gibi saf yapalım..."[39].Aklımızı
arındrana kadar zahmet ve dayanılmaz acıya
katlanmak zorunda kalacağız, o "it et pazarını
koklar ve kargaşaya yol açar"[40].Eğer
bir insan günah işlememek için mücadele ediyorsa
ve tutkulu düşüncelere karşı savaşıyorsa, o
savaşta aşağlanmış ve paramparça olur, "fakat
mücadelenin acıları azar azar onu arındırır ve
onu doğal duruma geri getirir"[41].
Ancak insanın çabasının yanında, Kutsal Ruh
inmez ise, ölü akıl arındırılamaz ve hayata geri
çevrilemez, çünkü "sadece Kutsal Ruh aklı
arındırabilir. "[42].
Her şekilde insan iradesi ve ilahi lütfun
birlikte çalışması sırasında , zihin
arındırılmış olur, ondan sonra aydınlatılır,
çünkü " arınmanın olduğu yerde aydınlanma da
vardır"[43].Arınmadan
sonra bir kişi zihnini günah tarafından
kirletimekten korursa, onun zihni aydınlatıcı ve
aydınlatılmışdır.
Bu nedenle aklın korunması " ışık üretme,
aydınlanma üretme, ışık verme ve ateş taşıma" [44] olarak
adlandırılabilir.
Kısaca insanın çaresi aklın, kalbin ve
görüntünün arınması, aklın ezeli ve orijinal
güzelliğine onarılması ve biraz daha fazlası
olarak Tanrı ile birliğidir diyebiliriz. Kutsal
Ruh'un ibadethanesi haline geldiğinde, tedavinin
başarılı olduğunu söyleriz.Bu tedavi edilmişler
Tanrının azizleridir.
4.
Terapi Yöntemi İyileştirici Tedavi
Hıristiyanlığın ne olduğunu, Ortodoks
teolojisinin karakterinin ne olduğunu ve
terapinin nasıl birşey olduğunu öğrendiğimize
göre, şimdi Ortodoks inancının yöntemi olan
terapötik tedavi yöntemine bakmamız gerek.Eğer
sorunu bulduysak, şimdi de kalbin arınmasına
ulaşmak için yöntemlerin envanterini yapmamız
gerek, çare de budur.Eğer farkındalık getirmeyip
onları uygulamazsak, yüksek halleri
listelememizin bir anlamı yoktur.
Ruh nasıl tedavi edilir?
İlk önce doğru imanı vurgulamamız gerekiyor.Bzi
Ortodokslular inancın korunmasına büyük önem
veririz, çünkü biliyoruz ki inanç bozulduğunda,
tedavi de otomatik olarak bozulmuş olur.Daha
öncesinde teolojinin bir ilaç olarak
yorumlanması gerektiğini vurgulamıştık.Tıp
bilimi çeşitli tedavi yöntemleri ile kişiyi
sağılığına kavuşturmak için ona rehberlik
ederken, hedefinde sağlıklı bir kişi
bulunur.Teoloji için de aynı şeyi
söyleyebiliriz.Teoloji Kilisenin ruhsal sağlık
için öğretimidir, fakat aynı zamanda hasta
olanların da tedavi edilmesi için izlemeleri
gereken yolu da öğretir.Bu nedenle biz
Ortodokslular öğretiyi bzulmadan korumaya büyük
önem veririz.Sadece öğretinin bozulmasından
korktuğumuzdan değil, aynı zamanda tedavi
olasılığını ve böylece de kurtuluşu
kaybedebilmekten korkarız.Üstelik " Palamas ve
Barlaam arasındaki çatışma bir çğretiden çok
metodolojik temeldir. Barlaam kendini metafizik
ve metafizik epistemolojisi ile mantığa adadı,
Palamas ise ampirik doğrulama ve onaylamayı ve
bunların kanıtlanabilir sonuçlarını kendine
temel olarak aldı. "[45]
İyileştirilebilmesi için, bu kişinin hasta
olduğunu hissedebilmek önemlidir. Hasta bir kişi
hastalıklarının farkında olmadığında, doktora
yönelmez.İyileşmenin ilk adımlarından biri
kendini tanımaktır. Aziz Maksimusun öğretisi
şöyledir: İnsan doğasının zayıflıklarını
öğrenen bir kişi ilahi gücü tecrübe etmesidir
ve bu ilahi güç aracılığı ile birşeyleri elde
etmek için istekli olması ile başka şeyleri elde
etmiş olmasıdır[46]. Şamın Peteri gece dua
edenin büyük değerini şöyle tanımlar: Ahlaki
erdemlerin uygulaması gün içerisinde olanların
meditasyonu ile gerçekleştirilir.Biz günün
karmaşasındagerçekleşen sorunlar üzerinde
meditasyon yaparken, gecenin sessizliğinde
işlediğimiz günahların farkında olup onların
üzerinde kederlenebiliriz [47]. Sadece
durumumuzun farkında olduğumuzda bu konuda
üzülebiliriz.
Günümüzde birçok Hıristiyanın manevi
durumlarından haberdar olmadıkları tartışmasız
bir gerçektir.Bizler "günahlarımız içinde ölüyüz"
ve bunu sadece algılamamakla kalmayıp aynı
zamanda Kutsal Ruhun hediyelerine sahip
olduğumuzu ve erdemleri süslenmiş olduğumuzu
düşünürüz.Ne yazık ki bizi hastalıklı hale
getiren bu kendi kendine tatmin kurtuluşun
çalışmasını da yıkar.İsa kendini haklı çıkaran
birine nasılkonuşur?Biz tıpkı Efendimizin
zamanında hekime gerek görmeyen riyakar
gibiyiz.Dağılmasını hissetmeyen ve iç dünyasının
gelişmesi mümkün olmayan kalpte, tövbe veyas
tutma armağanı nasıl gelişir?
Hasta olma duyusu ile bağlantılı olarak aynı
zamanda kendi kendini suçlamanın büyük armağını
olan "kendi kendini kınama" da olmalıdır.Ruhta
alçakgönüllük olduğunu gösterir, çünkü "kendi
kendini suçlama her zaman alçakgönüllülükle
ilişkilendirilir"[48].Kendi
kendini kınama ruhun üzerine yerleştirildiğinde
manevi bir yüktür ve "iç kişiliğimiz olan
kalbimizin içindeki faydalı şarabı, ezer,presler
ve ortaya çıkarır.İletişim böyle bir şaraptır."
Kendi kendini kınama da onu karakterize eden yas
tutma ile birlikte zehirleri ezer ve kalbi en
büyük sevinçle doldurur[49].
"Kendimizi herzaman kınamalı ve eleştirmeliyiz
ki, bilinçli aşağlamalardan gibi bilinmeden
işlenen günahlardan koruyalım"[50].
Fakat hast olma duyusunun farkında olmak tek
başına yeterli değil.Her durumda terapist de
gereklidir.Terapist ruhani rahiptir.O ilk önce
kendi rahatsızlıklarından iyileştirilmiştir veya
en azından iyileşmek için mücadele ediyordur,
daha sonra o da kendi manevi çocuklarını
iyileştirir (Lk. 4, 23). Şeytanın araçlarını
aşmış biri güvenle ruhani çocuklarına yol
gösterebilir.Manevi sağlık adı verilen büyük
hazineyi bilen birisi başkaların da iyileşmesine
yardımcı olabilir.İdrakına kavuşmuş herhangi
biri başkaların da onu bulmasına yardımcı
olabilir. "Gerçek hekim ilk önce kendini
iyileştiri ondan sonra da kendisinin iyileştiği
bu hastalıklardan diğerlerini de kurtarır."[51].
Birçok çağdaş Hıristiyan rahipleri En Yüksek
Makamın bakanları ve çeşitlibürokratik işlemler
için yardımcı olan kilisenin yetkilileri,farklı
ayinlerin gerçekleştirilmesi veya Kutsal Tapınma
kutlamak için gerekli olan ve bu şekilde
ruhlarının ihtiyacını tamin eden ya da
geleneksel bir görevi yerine getiren kişiler
olarak algılar.Onlar sihir yapan sihirbazlar
olarak değerlendirilirler!Ancak biz biliyoruz ki,
Tanrı'nın lütfu sihirli veya mekanik değil de
kutsal dır.Hatta buna değmeyen bir rahibin bile
ayinleri gerçekleştirebildiği doğrudur,fakat
bunlar iyileştiremezler.Günahların bağışlanması
ayrı birşeydir, iyileştirme ise ayrıdır.Çoğu
Hristiyan resmi itiraf veya Ayine resmi katılım
ile tatmin olurlar, hatta bazen resmi Katılım
dışında başka hiçbirşey istemezler.Onlar
ruhlarının iyileşmesini gerçekleştirmezler.Fakat
rahipler,ruhani pederler sadece Birliği
kutlamazlar aynı zamanda insanları
iyileştirirler de.Onlar ihtirastan iyileşmenin
yolu için sağlam bilgiye sahipler ve bunu da
ruhani çocuklarına öğretirler.Tutsaklıktan nası
özgür kalacaklarını ve akıllarının nasıl
esaretten serbest bırakılacağını onlara
gösterirler.
Kutsal Pederlerin manevi babalığı gördükleri
şekil şçyledir.Papaz aynı zamanda hekimdir de. .
"Hekim vücudu ve ruhu sağlam olan ve onlarda
yara bandına ihtiyacı olmayan kişidir"[52].Ladderın
Aziz Johnu rahiplerin iyileştirme yapabilmesi
için yapmaları gerekenler konusunda oldukça iyi
bir örnektir:
" Ey harika adam, yara bantları, ilaçlar, jilet,
göz merhemleri, süngerler,kan alma ve
koterizasyon aletleri,uyku ilacı,merhem, bir
bıçak, bandajlar ve bulantıya karşı bir şey
al(yaraların kokusundan iğrenme için).Eğer
bunları almazsak , bilimimizi nasıl
uygularız?Bunun hiçbir yolu olmaz, çünkü
hekimler ödemelerini sözler için değil
yaptıkları için alırlar
"Yara bandı vücudun tutkuları olan dış tutkular
için çaredir.İlaç iç tutkular için çaredir ve
görünmez kirliliği temizlemek içindir.Jilet
ısıran aşağlamadır, fakat kibrin çürüklerini
arındırır.Göz merhemi öfke ile görgelenen ruhun
gözünü temizlemek içindir. Kan alma görünmeyen
kötü kokuyu çekmek içindir.Kan alma aleti
hastanın kurtuluşu için en iyi, yoğun ve kısa
bir çözümdür.Sünger kan almadan sonra hekimin
nazik, alçak gönüllü ve hassas kelimeleri ile
hastayı iyileştirmek ve tazelemek içindir. Koterizasyon
günahkara tövbesi için ona sevgi ile belli bir
süre için verilen kural ve bir kefarettir.Merhem
hastaya birkaç kelime veya koterizasyon sonra
bazı küçük teselliler ile sunulan yatıştırıcıdır.
"Uyku ilacı insanın yükünü kaldırmamızdr ve
bağlılık aracılıyla ona huzur verip uykusundan
uyandırmamız ve de körlüğüne kutsal erdemler
vermemizdir.Bandajlar boş gurur ile zayıflamış
olanları bağlama ve güçlendirilmesi içindir.En
son araç buçaktır, bu da bozulmuş bir üyeyi
kesip atmak için bir cümle veya hükümdür ve ruhu
ölü bir vücut bunun diğerlerine de yayar.
"Mübarek ve taktire değer 'tiksintili olmayan'
hekimler ve çobanlar arasındaki
tarafsızlıktır.İlki bulantı sorunu olmadan
kokudan kurtulmak için durmaksızın
çalışır.İkincisi ise her ölü ruhu hayata geri
çevirebilir"[53].
Fr. Yuhanna Romanides şöyle yazar: " Tıbbi ve
patristik biliminde çaresi olan onaylama
deneyiminin başarılı tekrarlanması her bilimin
gerçeğidir.Tıpkı iyileşmeyen ve nasıl
iyileşeceğini bilmeyen birinin hekim olduğunu
söylemek nasıl bir saçmalık ise, aynı şekilde en
azından aydınlanma aşamasında olmayan,
aydınlanmanın ve yüceltmenin ne olduğunu
bilmeyen ve de bunlara nasıl ulaşıldığını
bilmeyim iyileştiremeyen birinin teolog olduğunu
kabul etmek de anlamsızdır"[54].
Peder Yuhanna de şöyle yazar: "Terapinin bu
aşamaları sırasında hastalara yol gösteren
terapistlerin üstünde piskoposlar ve rahipler
geldiği varsayılır,ilki genelde manastırdan
gelenlerdir.Ancak günümüzde, Hesychasma karşı
yıkıcı neo-Helenik propagandanın birbuçuk yüzyıl
sonrasında bu tür ruhban sınıfı
nadirdir.Areopagite Dionysius tarafından tarif
edilen bu tür rahiplik neredeyse yokoldu"[55].
Terapist bir rahip aynı zamanda ruhani
kardeşlerine ortodok yolunu tavsiye eder, bu da
ortodoks bağlılığının bir şeklidir.Bu nedenle
bundan sonrasında bu noktaya değinmek istiyorum,
yani hasta birinin ruhsal iyileşmeye erişebilmek
için ruhani pederinin rehberliğinin altında
izlemesi gereken yöntem.
Kısmen çileciliğe de değinmek isteriz. "Kendi
kendini control etme ve seginin, sabır ve
sessizliğin güçlü uygulaması içimizde gizlenen
ihtirasları yokedecektir"[56].
Yeni Teolog Aziz Symeonun öğrencisi olan
Nicetas Aziz Stethatos bu çileci uygulamayı
anlatır.İnsanın beş duyusu vardır, bu nedenle
çileci uyhulama da beş tanedir: gece ibadeti, çalışma,
dua, kendini kontrol etme ve ve hesychia.Çileci
tüm beş duyuyu beş uygulama ile şu şekilde
kombine etmeli: görüş ile gece ibadeti, işitme
ile çalışmayı,koklama ile duayı, tat ile kendi
kendini kontrolü ve dokunma ile hesychia.Bu
bağlantıları yapmakyı başardığında, "ruhunun
aklını hızlıca arındırır ve bu arıtma onu sakin
ve açık görüşlü yapar"[57].
Kısaca cileliği uygulamanın Tanrının
kurallarını uygulamak,Onun emirlerini korumak
olduğunu söyleyebiliriz. Bu çaba ile insanın
iradesinin Tanrının iradesinin arkasında ikinci
sıraya koymak ve bununla değişmiş olmaya çilelik
denir.Kutsal Pederlerimizin öğretilerinden tüm
İncilin "kurtuluş emirlerinden" oluştuğunu çok
iyi biliriz.Kutsal Kitapda olan herşey
Tanrının emridir, bu da kurtuluş arayanlar
tarafından muhafaza edilmelidir.Bu Hazreti
ısa'nın matta ıncilinde geçen sözlerinde açıkça
görülür (Matt. 5,112).
Kendi ruhsal fakirliğimiz için bakmamız
gerektiği anlamında Tanrının emri "Ruhunda
fakir olanlar kutsanmşlardır" şeklindedir.Bu da
ruhsal perişanlığımızı deneyim etmemiz
gerektiğidir. "Yas tutanlar kutsanmıştır"
şeklindeki Tanrının emir içimizde olan ihtirası
perişanlığımızın üzerine ağlamamız içindir. "Doğruculuktan
sonra aç ve susuz kalanlar kutsanmıştır"
şeklindeki Tanrının emir Onunla birleştikten
sonrası için açlık ve susuzluk içindir. "Kalpte
saf olanlar kutsanmıştır" şeklindeki İsanın
emir kalplerimizi arındırmak içindri.O "kutsanmış"
derken tıpkı Onun şunu söylemesi ile aynıdır: "Doğruluk
için yoksul ol,kederli ol ve susuz kal" ve
benzeri.
Bu şekilde İsanın emri sürekli dua, Kutsal
Tapınmayı kutlama, aklın dikkati olan sakınma,
kalbin saflığı ve benzeri şeklindedir. " Yasa
kutsaldır ve emir kutsal ve adil ve iyidir"(Rom.
7,12).Sevginin müridi Evangelist Yuhanna
Hıristiyanları şöyle vurgular: "Şimdi bu şekilde
Onun emirlerini muhafaza edersek Onu bildiğimizi
biliyoruz.Onu bildiğini söyleyip Onun emirlerini
muhafaza etmeyen yalancıdır ve gerçek onun
içinde yoktur.Ancak Onun sözünü muhafaza eder ,
gerçekten Tanrı sevgisi onda mükemmelleşmiş.Bu
şekilde Onda olduğumuzu biliriz(1 Jn. 2, 35).
Aynı Evangelist yetkili olarak şunu vurgular: "Tanrı
sevgisi bunun içindir, Onun emirlerini muhafaza
etmemiz içindir" (1 Jn .5, 3).
Areopagite Aziz Dionysiosa göre "Bizim
hiyerarşimizin sebebi mümkün olduğu kadar bizi
Tanrıya benzetmek ve bizi Onunla birleştirmel
içindir.Fakat Kutsal Kitap bize buna sadece emirlerin en
sevgi dolu gözetimi ve ilahi hizmetlerin
uygulanması ile erişebileceğimizi öğretir"[58]. Aziz
Gregory Palamas yaratılan şeyler için bilginin
erdemli işler yapmaktan geldiğini öğretir.Bu
erdemli ilerin ne olduğu ona sorulduğunda şöyle
cevap yazar: "Tanrı ile birlik ve Onun gibi
olmak"[59].Erdemli
işler yapmak emirleri muhafaza etmekle
bağlantılıdır. Hesychast aziz bu Tanrı sevgisini
şöyle de anlatır "sadece ilahi emirlerin
mukaddes uygulanması aracılıyla gelir"[60].
Bunun devamında gelende Tanrının emirleri ile
ilgili Pederlerin söylediklerinden bahsetmek
isterim. "Kutsal Kitap emirlerinin tüm amacı
aklın dağılmasından ve nefretten
özgürleştirmektir"[61].Bunlardan
iç sahiplik elde eden birisi, onlarda Tanrıyı
bulur"[62].
Tanrının emirlerini muhafaza etmek hislere
kapılmamayı oluşturur. Ruhun hislere kapılmaması
manevi bilgiyi korur"[63].
Tanrının emirlerine itaat "ölünün dirilişidir"[64].
Sinaiden Aziz Gregory Kutsal Vftiz töreninde
elde ettiğimiz Kutsal Ruhun iki ana çalışma
yollarını açıklarken, emirleri muhafaza etmenin
bunlardan biri olduğunu vurgular. "Emirleri ne
kadar muhafaza edersek, o kadar açıkça Kutsal
Ruh görkemli ışığını üzerimize tutar"[65].
Bütün bunlar çileli hayatın ruhun iyileşmesi ve
onarılması için ne kadar önemli olduğunu
gösterir. Daha önce de dediğimiz gibi çileli
hayat öncelikle Kurtarıcım İsanın emirlerini
muhafaza etmektir.
Tropariada Kilisesi'nde şarkı söylediğimizi
dediğimiz gibi,ruhsal iyileşmemizi etkileyen
temel emirler" oruç, gece ibadeti ve duadır".
Eğer sadaka vermek ruhun teşvik gücünü
iyileştiriyorsa ve dua da aklı arındırıyorsa,
oruç da duygusal arzuları soldurur[66]
ve bu şekilde ruh Tanrıya tamamen iyileşmiş
sunulur. Oruç aynı zamanda vücudu
mütevazileştirir: "Gıda yoksunluğu keşişin
vücudunu alçaltır"[67].Ancak
aşırı oruç sadece vücudu zayıflatmakla kalmaz,
aynı zamanda "ruhun tefekkür yeteneğini
konsantre olması için keyifsiz ve isteksiz yapar"[68].
Ladderden Aziz Yuhanna oruç ile ilgili
karakteristik konuşur: "Oruç tutmak doğaya
zorlama uygulamaktır.Bu damage hoşnut eden
herşeyi ortadan kaldırmak ile ilgilidir.Oruç
arzuyu sonlandırır, kötü düşünceleri çürütür,
kişiyi şeytani düşlerden özgürleştirir.Oruç
duayı saf ruhu aydınlanmış, zihni dikkatli ve
körlükten kurtulmayı yapar.Oruç pişmanlık, alçakgönüllülük ve neşeli tövbenin
kapısıdır,çene çalmanın sonu, sessizlik için bir
fırsat,itaatin bekçisi,uykunun
aydınlatılması,vücudun sağlığı,hırslara
kapılmamanın ajanı,günahların azalması,gerçekten
Cennetin zevkidir"[69].
Bütün bu bahsettikleri bir taraftan orucun
kapsamını gösterir ve diğer taraftan da
çabalayan ruha getirdiği meyveleri belirtir.Bu
nedenle tüm azizler oruç tutmayı severdi.Bir
kişinin tövbe etmeye başladığında kendi isteği
ile oruç tutmaya başladığını söylemek çok
önemlidir, bu orucun dua ve tövbe ile birlikte
gittiğini gösterir.
Oruç kesinlikle bir son değil de bir araçtır, bu
"kendi kendine kısıtlama isteyenler için eğitim
aracıdır"[70],
fakat onsuz arzuyu yenmek ve hislere kapılmamayı
elde etmek neredeyse imkansızdır.Ladderden Aziz
Yuhanna bu konuda nettir.Yahudiler kendilerini
Firavundan kurtardıktan sonra, acı otlar ve
mayasız ekmek yediler ve sonra Fısıh Bayramını
deneyim ettiler, bu şekilde oruç ve tevazu
yoluyla iç Firavunlardan özgür olacağız: "Kendini
kandırmamalısın.Sürekli acı otlar ve mayasız
ekmek yemeden, zahmetin acı otlarını yiyip ve
katı oruç yapmadan, Firavundan kaçamazsın ve
göksel Fısıh Bayramını göremezsin; ve zihinin
mayasız ekmeği mütevazı yapılır"[71].
Kilisenin belirlediği oruçları tutmamız ve etin
taleplerine tam memnuniyetini sağlamamaya
çalışmak önemlidir.
Orucun yanı sıra iyileşmenin bir diğer yolu gece
ibadetidir. Terapinin önemli yöntemlerinden biri
olan gece ibadetini yaparak, insan arzularından
arınır ve iyileşir. Efendimiz geceleri nasıl dua
edeceğimizi öğretti.O kendisi dağda gecelerini
geçirdi. "Kalabalıkları da gönderdikten sonra,
dağya kendi başına dua etmeye gitti.Gece
olduğunda da orada yalnızdı" (Matt. 14, 23).
Kutsal Pederler gece ibadetinin yararlarını
kendi hayatlarında tecrübe ettiler.Aziz İsaac
kendi çileci yazılarında şöyle söyler: "Zeki
akıl ile gece ibadetlerinde azmeden bir keşiş et
ile kaplanmış gözükmeyecektir, bunun için
gerçekten meleksi durum işidir. " Gece ibadeti
uygulaması ile uğraşan ve ustalaşan bir ruh "
Cherubim gözlerine sahip olacaktır, o her zaman
gök görüşlerine gözünü dikecek ve onları
farkedecek"[72].
Ladderdan Aziz Yuhanna tüm karakteristik
inceliği ile uyanık keşişin modelini ve gece
ibadetinin yararlarını sunar: "Uyanıklık aklı
temiz tutar. Uyuklama ruhu kör eder. Uyanık
keşiş zina ile savaşır, fakat uyuyan onunla
yaşamayı gider. Uyanıklık şehvetin söndürülmesi,
fantezilerden kurtulma,ağlamaklı göz, yumuşak ve
nazik yapılmış bir kalp, ölçülü
düşünceler,sindirilmiş gıda, ehlileştirilmiş
tutkular,bastırılmış ruhlar, dilin kontrolü ve
boş hayallerin kovulmasdır.Uyanık keşiş
düşüncelerin balıkçısıdır ve gecenin
sessizliğinde onları kolaylıkla gözlemleyebilir
ve yakalayabilir"[73].
Dua etmek de gece ibadeti ile birlikte gider.Bu
ruhun hastalıklarını iyileştiren mükemmel
yöntemdir.Dua yoluyla ruha daha fazla lütuf
gelir.Fakat "Tedavi için bir yöntem olarak
Hesychia" bölümünde gelirken, akli faaliyetle
ilgili dua ile aklı özgürleştirmek ve Tanrıyı
görmek için kullandığımız yöntemi ele almak
gerekir.Sebebi bunu insanın kurtuluşu için en
önemli araç olarak kabul etmemizdir.
Ruhun her arzusunu iyileştirmek için başka
tedavi yöntemleri de var.Fakat bunlarla daha
sonra "Ortodoks Patoloji" bölümünde uğraşacağız.
Muhtemelen okuyucu kalbin gözü için merhem olan
(cf. Rev. 3,18) tüm tedavi yöntemlerinin sadece
keşişler tarafından uygulanabileceğini
düşünüyordur.Bu kesinlikle doğru değildir.Herkes,
hatta dünyada yaşayanlar bile, Mesihin
buyrukları ile yaşayabilir. Dua, tövbe, yas,
pişmanlık, oruç, nöbet, ve benzeri Mesihin
emirleridir bu da herkesin bunlara göre
yaşayabileceği anlamına gelir.İsa insanlar için
mümkün olmayan şeyleri söylemedi. Aziz Gregory
Palamas kalbin arınmasından bahsederek, "hatta
evli yaşam sürdürenlerin bu saflığa ulaşması
imkansız olduğunu, fakat sadece çok büyük
zorluklarla mümkün olduğunu"[74] vurgular.Herkes
ilgili ayarları yaparak İncile göre yaşamını
sürdürebilir.
Dahası piskopos ve bir ilahi Liturji var ise, bu
kurtuluşun mümkün olduğu anlamına gelir.Kilise
neden vardır ve neden çalışır?Üstelik herkes
için İsanın emirlerinin uygun bir uygulaması
vardır.Patristik literatürde bu tür durumlar
vardır.Kendileri iyileşmiş olan Pederler idrak
etme lütfunu kazanmşlardır ve ker bir bireyi
kendi yolunu bulması için öğüt verirler, bu da
aslında Ortodoks geleneğinin yoludur.
Ladderden Aziz Johnbu kokuda karakteristiktir.
Bize ruhunda pişman ve mütevazi olan bir
hastanın umutsuzluğa kapılması için hekimin
onursuzluğunu ve dürtüsünü gördüğünden bahseder.
Aynı zamanda bir diğer "akıllı" ruhani hekimin "kibirli
bir kalbin" üzerinde onursuzluk bıçağı ile
çalıştığını ve bu şekilde ondaki tüm şeytani
kokuları boşalttığını gördüğünü söyler.Ayrıca
aynı hasta adamın kendi kirliliğini itaat ilacı
ile tedavi ettiğini gördüğünü ve bazen de "ruhunun
hasta gözünü" sükunet ve sessizlik ile
iyileştirdiğini gördüğünden bahseder[75].Yuhanna
aynı hasta adamın bir keresinde itaate, başka
bir keresinde ise sükünet ve sessizliğe ihtiyacı
olduğu açıkça görülür.Uygun ilaç uygun zamanda
verilmelidir.
Bu zeki itirafçı aynı zamanda şöyle der: "Bir
adamın ilacı, başkasının zehri olabilir." Dahası
aynı kişi için aynı hazrılık bir durumda ilaç
olabilir, başla bir durumda ise zehir
olabilir.Uygun zamanda verildiğinde ilaç görevi
görür, fakat yanlış zamanda bir zehirdir[76].
Bu nedenle tekrar seçici Ortodoks terapisti (hekim-itirafçı)
tedaviyi ayarlamak ve uygun tedavi yönlendirmeyi
vermek için önemli olduğunu vurgularız.
Bundan sonraki kısımda çeşitli çileci
pratiklerin ve uyum için büyük bir olasılığın
olduğunu açıkça görülen bazı pederlerin
sözlerinden alıntılar yapmak istiyorum.
Birisi Aziz Anthonye şunu sorar: " Birinin
Tanrıyı memnun etmesi için ne yapması gerekir?
" O da şöyle cevap verir: "Nereye gidersen git
gözlerinin önünde Tanrıyı bulundur, ne
söylersen söyle ve ne yaparsan yap Kutsal Kitabı
şahidin olsun ve nerede bulunursan bulun hızla
uzaklaşma.Bu üçünü muhafaza et ve korunmuş
olursun"[77].
Bir diğer Peder Abba Nitheroese sorar: "Yapabileceğim
iyi iş ne dir?" O da şöyle cevap verir: "Tüm
eylemler eşit değil midir?Kutsal Kitap
Abrahamın misafirperver olduğunu ve Tanrının
onunla olduğunu söyler.David alçakgönüllüydü ve
Tanrı da onunlaydı.Elias iç huzuru severdi ve
Tanrı onunlaydı.Bu nedenle Tanrıya göre ruhunun
istediğini yap ve kalbini koru"[78].
Thebesden Joseph söyle der: "Tanrının gözünde
üç şey onaylanmıştır; birincisi bir adam hala
hastayken ve cezbedici şeyler üzerine gelirken
onları minnettarlıkla karşılamasıdır; ikincisi
biri tüm yaptıklarını tamamen Tanrının
varlığında yürütüyorsa insani hiçbir şeyi
dikkate almaması; üçüncüsü ise birinin manevi
bir pedere kendi iradesi ile tam bir vazgeçme
için başvuru yapmasıdır.Bu üçüncüsü gerçekten
yüce bir taç kazandırır."Ardından da şunu
vurgular: "Ben kendim için hastalığı seçtim"[79].
Aynı şekilde Abba Peomen söyle demiş: Eğer üç
kişi aynı yerde ise ve içlerinden biri tamamen
iç barışı korursa ve ikincisi Tanrıya
hastalıkta şükrederse ve üçüncüsü saf bir
zihinle hizmet ederse, bu üçü aynı işi yaparlar"[80].
Bütün bu örneklerden insanın çabalamasının
ortak olduğu, fakat çabalama şekillerinin farklı
olduğu görünür.Ne yaparlarsa yapsınlar hepsi de
Tanrının sözünü ve emirlerini muhafaza etmeli
ve hepsi de kalplerinin saflığını korumalı.Yine
de ruhani pederin yapabileceği çeşitli
uygulamalar vardır.
Terapötik tedavi içinde kutsal birliği
listelemememiz bir eksiklik olarak Kabul
edilebilir.Fakat bizim Komünyonu, İsa'nın Eti
ve Kanını komünyonu, insan için vazgeçilmez
olarak kabul ettiğimizin altını çizmeli ve
vurgulamalıyız.Tanrı şunu vurguladı: "İnsanın
Oğlunun etini yemeniz ve kanını içmeniz
haricinde, içinizde yaşam yoktur"(Yuhanna 6,
53).Fakat kutsal Komünyonun öncesinde arınma ve
hazırlanma geldiği iyi bilinir.Eğer Yuhanna bahsettiğimiz terapi ilk önce gelmiyorsa, o
zaman İsanın Etini ve Kanını almak "yargı ve
kınamaya doğrudur".Eklesioloji ve eskatoloji
tedavi edici eğitim olmadan anlaşılamaz.Biz
Kutsal Komünyonu küçümsemiyoruz, fakat çileci
uygulama ve tedavinin değerini vurgulayarak
Komünyonun harika hediyesini yüceltiyoruz.Diğer
taraftan yazdıklarımızın başlıca amacı Kutsal
Komünyon'u hafif ve yaşam haline gelebilmesi
için, mihrap ile biten kesin yolu net hale
getirmektir.
Umarım bu kelimeler Hıristiyanlığın tedavi edici
bilim olduğunu açık şekilde göstermiştir.Hasta
insanı iyileştirir.Bu hastalık açıkça zihinde
olur. Kilise öğretimi, ibadeti,iradesi ve
ayinleri ile birlikte aklı özgürleştirir ve onu
Kutsal Ruhun ibadethanesi haline çevirir.Tedavi
edici şekil tüm azizler tarafından onaylanmış ve
uygulanmıştır.Bu Tanrıya götüren tek yoldur.
Bence geleneğin kaybolması, tedavi yönteminin ve
asıl terapistlerin kaybı ile eşdeğer görülebilir.
Ortodoks Geleneğine geri dönüş aslında bu iki
temele geri dönüştür.
[1]Commentary
on Isaiah. SC 304
p. 154
[2]PG
62, col.755757
[3]J.
Romanides: Jesus Christ the life of the world.
(A talk in Greek translation), p. 28f
[4] J.
Romanides: Romaioi i Romioi Pateres tis
Ekklisias. Vol.1, p. 22f. In Greek
[5] Ibid.
p. 27
[6] Gregory
the Theologian. Or.27, 3. NPNFns, vol.7, p. 285
[7] Evagrius.
Philokalia 1, p. 62, 61
[8] Ladder.
Step 30. CWS p. 288
[9] Ibid.
[10] Ibid.
p. 250
[11] Ibid.
p. 262
[12] Philok.2,
p. 69, 26
[13] Ibid.
p. 108, 64
[14] PG
91, 601 C. Letter 20, to Marinos the Monk
[15] Philok.2,
p. 330, 80
[16] Ibid.
p. 328f, 62
[17] Philok.l,
p. 275,67
[18] Ibid.
p. 254f, 9
[19] St.
Maximus the Confessor. Philok.2, p. 239,16
[20] Triads.
1.3,15
[21] Ibid.
1,3,12
[22] Ibid.
3,1, 32. CWS p. 87
[23]Romanides:
Dogmatic and Symbolic Theology... p. 85f. In
Greek.
[24] Romanides.
Jesus Christ the Life of the World, p. 23. In
Gk.
[25] Commentary
on Epistle to the Romans. PG 74, 788f
[26] Ibid.
785
[27] Homily
51,10. EPE 11,
p. 114f. In Gk.
[28] Ladder.
Step 15. CWS p. 185
[29] Philok.
2, p. 91, 53
[30] Ibid.
p. 76,64
[31] Ibid.
p. 88,34
[32] The
monk A.Rantosavlievits: The Mystery of Salvation
according to St. Maximus the Confessor, p. 122.
In Gk.
[33] Gregory
the Theologian. Or.40, 37. NPNFns, vol.7, p.
374, 37
[34] Ilias
the Presbyter. Philok. 3, p. 34, 4
[35] Isaac
the Syrian. Epistle 4. Gk.ed.Spanos, p. 384 (not
in ET)
[36] PG
90,14331437
[37] St.
Thalassios. Philok.2, p. 317, 78
[38] St.
Diadochos of Photike. Philok.l, p. 258,19
[39] Instructions
16, 171. SC p.466. CS p. 223
[40] Ladder.
Step 1. CWS p. 75
[41] Dorotheos. SC p.412,
144. CS p.
197
[42] Diadochos
of Photike. Philok.l, p. 260, 28
[43] Gregory
the Theologian. Or.39, 8. NPNFns, vol.7, p. 354
[44]Hesychios
the Priest. Philok.l, p. 192,171
[45] J. Romanides:
RR vol.1, p. 18. In
Gk.
[46] Philok.2,
p. 72, 39
[47] Philok.3,
p. 261
[48] St.
Gregory Palamas. To Xeni. Gk.Philok.4, p. 108,
line 27
[49] Ibid.
p. 109, lines 1014
[50] Ladder.
Step 25, CWS p. 226
[51] Thalassios.
Philok. 2, p. 328, 44
[52]St.
Yuhanna of the Ladder. To the Shepherd. Moore
1979, p. 232f
[53] Ibid.
[54] J.
Romanides: RR vol.1,
p. 18f In Gk.
[55] Ibid.
p. 27
[56] Thalassios.
Philok.2, p. 319, 8
[57] Practical
chapters, Ch. 91
[58] Ecclesiastical
Hierarchies, ch.2. CWS
p. 200
[59] Gregory
Palamas. Triads. 2,
3, 74
[60] Ibid.
2,3,77
[61] Maximus.
Philok.2, p. 107, 56
[62] Isaac
the Syrian. Ascetical Homilies, p. 42
[63] Thalassios.
Philok.2, p. 314, 25
[64] Ibid.
p. 328, 48
[65] Gk.Philok.4,
p. 67, 3
[66] Maximus.
Philok.2, p. 61, 79
[67] Sayings
of the Desert Fathers, p. 68, 2
[68] Diadochos
of Photike. Philok.l, p. 266, 45
[69] Ladder.
Step 14. CWS p. 169
[70] Diadochos.
Philok.l, p. 267, 47
[71] Ladder.
Step 14. CWS p. 169
[72] Isaac
the Syrian. Ascetical Homilies, p. 101
[73] Ladder.
Step 20. CWS p. 196
[74]To
Xeni. Gk.Philok.4, p. 2022
[75] Ladder.
Step 27. CWS p. 233
[76] Ibid.
[77] Sayings
of the Desert Fathers p. 2, 3
[78] Ibid.
p. 130, 2
[79] Ibid.
p. 94,1
[80] Ibid.
p. 144, 29