Öz Ortodoksluk doktrinleri ve emanetleri
ORTODOKS EĞITIM VE TERAPÖTIK -
AZİZ PEDERLERİN SESİ

 

ORTODOKSLUKTA TINSEL
( spirituel ) MÜCADELE

 

 

Aziz Silouane’in ruhsal deneyimine dayalı bu yazısını yayımlamaktan çok mutluluk duyuyorum. Onun yazıları çogu kez ilk hıristiyanlığa giren kişilere eğitsel  öğreti olarak tavsiye edilinir, keza herkese yöneliktir ve ayné şekilde Ortodoks öğretisinin özünü de gösterir. Starets Silouane Rus kökenlidir.1866’da doğdu ve 1938’de keşiş olduğu Aynaroz’da Rab’de uyumuştur. (Not: Ortodoks kilisesinin öğretisine göre insan dünyada beden olarak öldüğü zaman canı doğrudan Tanré’nın vaat ettiği ebedi yaşama girer.) Onun öğretisi çöl ve filokalik babaların geleneğine kaydolunur. ( Filokali= fransizcada « philocalie » güzellik bilimi anlamina gelir.) Ortodoks öğretisi tümüyle buna dayanmaktadır. Kutsal Yazılardan itibaren Allah’ı tanımaya tasvir etmeye çalışan azizler tarafından deneyimlenmiş yazıları içerir.

AZİZ SİLOUANE GÖRE TİNSEL MÜCADELE ( Combat Spirituel ) :

Rabbimiz İsa Mesih’i izleyenler tinsel bir savaşa girerler. Kutsal Ruh’un inayetinin uzun bir deneyiminin kutsallara bu savaşı yürütmeyi öğretmiştir. Kutsal Ruh onlara kılavuzluk eder ve onları aydınlatır, onlara düşmanlarını yenme gücünü verir. Keza Kutsal Ruh’tan yoksun olan can bu mücadeleye bile başlayamaz. Düşmanlarının kim olduklarını nerede olduklarını ne anlar ne de bilebilir.

Ne mutlu biz Hıristiyan Ortodokslara (buradaki Ortodoks sözcüğü Allah’ı arayışlarında yüreklerinde samimi olanlara yöneliktir), keza Allah’ın inayetiyle yaşıyoruz . Bize mücadele etmek kolaydır: Rab bize acıdı ve bize kilisemizde yaşayan Kutsal Ruh’u verdi. Tek bir şey bize acı çektirir: insanlar arasında herkesin Allah’ı tanımadıkları, O’nun bizi ne kadar sevdiğini bilmedikleri … Bu sevgi dua edenin canénda kendini işittirir ve Kutsal Ruh cana kurtuluşundan tanıklıkta bulunur. Mücadelemiz her gün ve her saat devam eder.

İnsan kardeşine sitemlerde bulunursa, onu yargılayıp yada günah işlerse kendi öz baréşını kaybeder. Hiçliğe (vanité : sivrilme istegi, parlama isteği anlamında) boyun eğersen yada kendini kardeşinin üstünde görürsen inayeti kaybedersin. Aklına pis bir düşünce gelirse ve hemen onu ret etmezsen canén Allah sevgisini ve duada ki güveni kaybedecektir. Kutreti yada parayı seversen, Alah sevgisini hiç bir zaman tatmayacaksındır. Kendi öz iradeni uygularsan düşmanca yenilmiş olursun. Eğer kardeşine kin kusarsan, buda senin Allah’tan koptuğunu ve kötü bir ruhun seni sardığını gösterir.

Fakat kardeşine iyilik yaparsan, o zaman vicdan rahatlığını bulacaksındır. Kendi öz iradeni silersen, düşmanları kovabileceksindir ve canénda baréşı elde edeceksindir.

Kardeşine günahlarını (hatalarını) affedersen ve düşmanlarını seversen o zaman kendi öz günahlarının affını alacaksın ve Rab sana Kutsal Ruh’un sevgisini tanımayı nasib edecektir.

Kendini tümüyle alçaltacağın zaman (Alçak gönüllü olma anlamında) , Allah’ta kusursuz sevinç ve bereket bulacaksın.

Can alçakgönüllü ve Tanrésal Ruh’ta onda var olduğu zaman, o zaman insanın ruhu Allah sevgisinin mutluluğunda uzayıp gider. Can Allah’ın merhametini hissetiği vakit hiç bir şeyden, dünyada ki hiç bir kötülükten korkmaz, fakat Allah önününde daima alçak gönüllü olmayı ve kardeşini sevmeyi arzular. Fakat can övüngenliğe (hiçliğe) düşerse, bayramı son bulur, keza inayet onu terketmiştir, bununla birlikte temizlikle dua edemez, fakat kötü düşünceler geri dönerler ve ona acı çektirirler.

Niçin insan yeryüzünde elem çeker, sıkıntılara uğrar ve kötülükler geçirir ?

Alçakgönüllü olmadığımız (Rab’bin tarzında) için acı çekeriz. Kutsal Ruh alçakgönüllü canda yaşar ve ona özgürlüğü, baréşı, sevgiyi ve mutluluğu verir.

Kardeşimizi sevmediğimiz için acı çekeriz. Rab şöyle demiştir: “birbirlerinizi seviniz ve benim öğrencilerim olacaksınız.” Kardeşimizi seversek Allah sevgisi bize gelir. Allah sevgisi büyük bir tatlılıktır; Bu Kutsal Ruh’un bir armağanıdır ve doluluğu içindeki bu armağanı ancak Kutsal Ruh yoluyla biliriz. Fakat ılımlı bir sevgide vardır, buna eğer insan, Mesih’in emirlerini yerine getirmeye çabalayıp, Allah’tan korktuğu vakit, kazandığı sevgi denir ve bu da iyidir. İnsan her gün kendini iyilik yapmaya ve tüm gücüyle Mesih’in alçakgönüllülüğünü öğrenmeye çabalamalı.

Rab şöyle demiştir : “Size baréşımı (esenliğimi) veriyorum.” (Yuhanna 14,27). Mesih’in bu baréşını Allah’tan istemeli ve Rab onu isteyene verecektir. Onu kazandığımız vakit göz kulak olup onu içimizde yetiştirmeliyiz.

Büyük acıları içinde Allah’ın iradesinden vazgeçen Tanrésal merhameti bilemez. Bir felâkete uğradığın vakit kendini zayıflamaya, bitkin düşmeye bırakma, fakat hatırla ki Rab sana inayetle bakıyor. Düşünceyi (niyeti) kabul etme: (Not: burada ki düşünce yada niyet sözcüğü Yunanca da ‘’Logismos’’ anlamındadır ve bilinç alanında şeytanca bir etkinin aldığı biçimi belirtmek için ve kimi zamanda inayetin yararlı eylemini belirtmede çileci babaların kullandığı teknik terimdir) Ben günah işlerken Rab bana bakacakmıdır? Keza Rab doğası gereği iyiliktir; fakat sen inançla Allah’a dön ve İncil’in kaybolan Oğlu gibi şöyle seslen: “Oğlun olarak çağrılmaya lâyık değilim.” O zaman BABA’ya ne kadar değerli olduğunu ve canénın tanımlanmaz bir sevinç duyacağını göreceksindir.

İnsanlar alçakgönüllülüğü öğrenmezler ve okşanan gururlarından dolayı Kutsal Ruh’un inayetini de alamazlar ve böylece tüm dünya acı içine sürüklenir. Fakat insanlar Allah’ı tanıyıp onun ne kadar merhametli, alçakgönüllü ve tatlı olduğunu bilirlerse, tüm dünyanın yüzü bir saat içinde değişecektir ve bütün insanlar sevgi ve baréşla dolacaktır. Rab bize tövbeyi buyurmuştur ve tövbe yoluyla her şey düzeltilecektir. Tövbeyle günahların affını elde ederiz. Tövbemiz’den dolayı Kutsal Ruhun inayeti geri gelir ve böylece Allah’ı tanırız. Eğer birisi baréşı kaybedip acı çekerse, tövbe etsin ve Rab ona baréşını yeniden verecektir.

Bir halk yada devlet acı çekiyorsa herkesin tövbe etmesi gerekli ve o zaman her şey Allah tarafından yeniden düzeltilecektir.

Tüm mücadelemizin amacı alçakgönüllülüğü bulmaktır. Düşmanlarımız gururdan düştüler ve bizi kendi düşüşleri içine çekerler. Fakat biz kardeşler, kendimizi alçaltalım ve o zaman daha şimdiden Rab’bin bu dünyadaki izzetini göreceğiz, keza Rab alçakgönüllülere kendini Kutsal Ruh yoluyla tanıtır.

Tanrésal sevginin tatlılığını tadan bir can tümüyle yeniden yenilenir ve bambaşka olur. O can Rabbini sever tüm gücüyle gece ve gündüz ona yönelir. Belli bir ana kadar dingin kalır, daha sonra dünya için acı çekmeye başlar.

Bütün insanların tövbe edip cennete ulaşması için merhametli Tanré cana kâh Allah’ta huzur kâh tüm dünya için acılı bir yürek verir. Kutal-Ruh’un tatlılığını bilen can herkes için ayné bilinci ( vicdanı ) özler. Keza Kutsal Ruh’un tatlılığı cana bencil olmasına müsade etmez, fakat ona yürekten taşan sevgi verir.

Bizi ilk seven ve bizim için acı çeken Rab’bi o halde sevelim. Rab’bi bize inayet vermeye zorlayan şeyi sizden saklamayacağım. Uzunca da yazmayacağım, fakat sizden şunu istiyorum: “Birbirlerinizi sevin”, ve o zaman Rab’bin merhametini göreceksiniz. Kardeşimizi sevelim ve Rab bizi sevecektir. Birine düşmanlıkla bakıyorsan Rab’bin seni sevdiğini düşünme; Ah İşte o zaman seni seven cinlerdir, çünki onların hizmetçisi oldun; fakat geç kalma, tövbe et, Rab’den kardeşini sevme gücünü dile ve o vakit canénda baréşı göreceksin.

Bütün gücünüzle Rab’den alçak gönüllülük ve kardeş sevgisi isteyiniz ve kardeşimiz uğruna dilenen sevgiye karşılık olarak Rab bize inayetini bedavaca verecektir. Kendi içinde şöyle bir deneme yap: bir gün Allah’tan kardeşin için sevgi dile ve bir başka günde sevgisiz yasa ve o zaman farklılığı göreceksin. Sevginin ruhsal armağanları besbellidir: “Canda baréş ve sevinç” ve tüm insanlar senin için çok değerli dostlar olacaktır; soluyan her şey için, her türlü yaratık için ve komşun için bolca gözyaşları dökeceksin.

Sık sık basit bir kurtuluş uğruna, can kendi içinde onduran (sağlığa iyi gelen) bir değişim hisseder ve tam tersine düşmanca tek bir bakış uğruna ise inayeti ve Tanré sevgisini kaybeder. O zaman Tanrésal baréşın yeniden canéna geri gelmesi için çabucak tövbe et.

Rab’bi seven ve ondan alçakgönüllülüğü öğrenen can ne mutludur. Sıkı sıkıya Allah’a umut bağlayan alçakgönüllü canı Rab sever. Her an onun merhametini hisseder, hatta insanlarla sohbet ettiği vakit bile o herşeyden önce sevdiği Rab’le meşguldür. Can, düşmanlara karşı uzun mücadelesinden dolayı her şeye alçakgönüllüllüğü tercih eder ve düşmanlara kendisini kardeşleri uğruna sevgisinden dolayı yoksun bırakmayı müsade etmez.

Tüm gücümüzle kardeşimizi sevmeye ve canımızı alçatmaya çalışırsak zaferimiz sigorta olmuş demektir, keza Rab inayetini özellikle kardeşimizin sevgisi uğruna verir.

Deneyim yoluyla Kusal-Ruh’un inayetinin bolluğunu tanıdım, fakat bu halde kalamadım. Gençlik yıllarım boyunca kötü yaşayışımdan ve aziz ermişimin (Direk üzerinde yaşamış olan Aziz Simeon) örneğini izlemediğimden dolayı üzüntü duyuyorum. Onun yaşamı hayran olunacak bir yaşamdı; Rab ona göründüğü vakit henüz yedi yaşındaydı; Rab’bi hemen tanıyıp ona şu soruyu sormuştu: ‘”Ya Rab sen nasıl haça gerildin?’’  Rab kollarını gerer ve ona şunu der; “İşte böyle haça gerildim, fakat onu bizzat ben kendim istedim ve sende hergün benimle haça geril’’.

Tüm yaşamımız boyunca kendimizi iyilik yapmaya zorlamalıyız ve herşeyden önce başkalarına günahlarını affetmek gerekli, ki o zaman Rab bizim günahlarımızı hatırlamayacaktır ve bize Kutsal Ruh’un inayetini verecektir.

Henüz daha dünyadayken seve seve ve kolayca affediyordum ve bana hakaret edenler için isteyerek dua ediyordum; fakat manastıra geldiğim zaman ve henüz daha çırak iken büyük bir inayet aldım ve bu inayet bana düşmanlarımı sevmemi öğretti.

İncil yazarı Aziz Yuhanna der ki Allah’ın emirleri ağır değildir, fakat kolaydır. Bu emirlerin yerine getirilişi yanlızca sevgi sayesinde kolaydır, fakat insanın sevgisinde Tanré sevgisi yoksa her şey zordur. Bunun için sevgiyi koru ve onu kaybetme. Kuşkusuz o yeniden bulunabilinir, fakat o sevgi  o zaman çok sayıda göz yaşları ve uzun süren dualar ödülüne ancak verilir, fakat sevgi olmaksızın yer yüzünde yaşamak zordur. Kin ve nefret duyguları ile kalmak konusuna gelince bu da canén ölümüdür  ki Allah bizi bundan korusun!

Rab’bin ziyaret ettiği ve inayetiyle doldurduğu can herhangi bir nedenden dolayı bu inayeti kaybederse büyük bir acıya maruz kalır ve inayeti yeniden bulmayı özler. Ah o zaman İşte, gece ve gündüz kendisine acıması için Rab’be yakarsın ve yeniden üzerine onun inayeti yayılsın! Kim iç çekmelerini, göz yaşlarını yada diz çökmelerini tasvir edebilir? Ve bir çok kez veya uzun yıllar boyunca can, tattığı bu inayeti arayarak elem çeker, ki ona büyük mutluluklar yapmıştır. Ve olur ki Rab canı, onun sadıklığından emin olmak için, uzun bir dönem boyunca tecrübeye koyar, fakat can tanıdığı bu tatlılığı kendinde hissetmeyerek yeniden ona susuz kalır, alçakgönüllüce bekler ve molasız ateşli bir sevgiyle Rab’be doğru yükselir.

İnayet halinde iken Allah’ı sevmek ve gece gündüz dua etmek kolaydır. Fakat bilgeli insan (ruhsal) kuraklığa da katlanır; Sıkı sıkıya Allah’tan umut bekler ve umudunu yanıltmayacağını bilir; fakat Allah ona zamanında gerekli olan her şeyi verecektir. Tanrésal inayet bazen hızlıca gelir, bazen de uzun dönem verilmez; fakat bilgeli insan kendini alçaltır, komşusunu sever ve haçını sabırla taşır; bunun yoluyla , kendini Allah’tan koparmaya çalışan düşmanlarına galip gelir.

Bulutlar gibi günahlar da Tanrésal merhametin ışığını kapattıkları vakit can Tanré’ya susuz olsa bile iktidarsız ve güçsüz kalır, tıpkı kafesine kapanmış ve yeşermiş ağaçlıkları özleyen fakat Allah’a övgü ezgilerini özgürce söylemek için uçamayan bir kuş gibi.

Rabbin yolunu bilmeyerek uzun zaman acı çektim; fakat şimdi çok sayıda tecrübelerden geçmiş bir çok yıllardan sonra ve Kutsal Ruh’un inayeti sayesinde Allah’ın iradesini tanıdım. Rabbin emrettiği her şeyi doğrulukla yerine getirmek gerekli (Matta 28,20), keza Allah’ı göreceğimiz göklerin krallığına götürecek yol budur. Bununla birlikte, Allah’ı gördüğünü sanmayacaksın, fakat kendini küçült (alçakgönüllü olma anlamında) ve ölümünden sonra acıdan biteceğin Rab’bi bekleyeceğin yer olan hapse atılacağını düşün. Biz ağlarsak ve canımızı alçartırsak, Tanrésal inayet bizi korur, fakat biz ağlamaları ve alçakgönüllülüğü terk edersek, kendimizi şehvetler ve düşünceler (niyetler) yoluyla baştan çıkarmak tehlikesiyle karşı karşıya bulunuruz. Alçakgönüllü canén şehveti yoktur ve bunuda arzulamaz, fakat temiz bir ruhla dua eder; tersine kibirli bir ruh düşüncelerden ve hayallerden uzak değildir ve hatta onun başına cinleri görmek ve onlarla konuşmak bile gelir. Size bunu yazıyorum, çünki bizzat bende ayné bu talihsizliğe düşmüştüm.

Tüm insanlara yakarıyorum: Tövbeye başvuralım ve o zaman Allah’ın merhametini göreceğiz. Şehvetleri olanlar ve onlara bel bağlayanlar size yalvarıyorum: bu sizde alçakgönüllülüğü ve tövbeyi ortadan kaldıran övüngenliğin zevki olduğu gibi gururuda içinizde yaratacaktır, ve mutsuzluk oradadır, keza alçakgönüllü olunmaksızın düşmanlarımızı yenemeyiz.

Bizzat ben kendim iki kez yanıldım. İlk defa düşman bana bir ışık gösterdi ve düşünce bana dedi: “kabul et, bu inayettir”. İkinci kez rüyeti kabul ettim ve bundan dolayı da çok acı çektim. Arife sonunda “ her nefes Allah’a şükretsin” diye söylenirken kral Davut’un nasıl Allah’ın övgüsüne bir ilâhi söylediğini duydum. Koroda duruyordum ve bana öyle göründü ki ne kubbe ne de tavan var ve göğün açık olduğunu görüyordum. Bundan da dört ruhi adama bahsediyordum, fakat hiç kimse bana benimle alay eden düşman olduğunu söylemedi. Bizzat kendimde cinlerin ( Şeytanların ) Allah’ı izzetlendiremeyeceğini düşünüyordum ve sonuç olarak bu kötü düşünceler düşmandan gelmiyordu. Fakat hiçliğin övüngenliğin yanıltısı içimi kemiriyordu ve yeniden cinleri görmeye başladım. O zaman yanılmış olduğumu kabul ettim; yüreğimi tümüyle ruhsal babama (pére spirituel) açtım ve ondan benim için dua etmesini yakardım ve onun duaları sayesinde şimdilik kurtuldum ve sürekli olarak Allah’tan bana alçak gönüllülüğün ruhunu vermesini yalvarıyorum. Eğer biri bana “Allah’ tan ne diliyorsun, hangi armağanı istiyorsun” diye sorduğunda ona şu yanıtı veriyordum: “Her şeyden daha fazla Rabbin hoşuna giden alçakgönüllülüğün ruhunu.” Kısır Meryem alçakgönüllülüğü sayesinde Allah’ın Annesi oldu ve bütün kutsallardan daha fazla yerde ve gökte izzetlenir. O şöyle demiştir: İşte Rabbin hizmetçisi, sözüne göre bana olsun! Ve hepimiz de kutsal Meryemin örneğini izlemeliyiz.

İki kez ruhsal yanılgı içinde oldum; ilk defa henüz daha manastırda çırak  iken deneyimsizlik yoluyla ve o zaman Rab bana hemen merhamet etmişti. İkinci defa gurur yoluyla olmuştu ve o vakit Rab’bin beni ruhsal babamın dualarıyla iyileştirmesinden önce uzun bir dönem çok ızdırap çektim. Buda belli bir rüyeti kabul ettikten sonra vuku bulmuştu. Bu rüyet konusunda da yüreğimi dört ruhi adama açmıstım, fakat onlardan hiç biri bana bu rüyetin düşmandan geldiğini söylemedi. Yine de hiçliğin (övüngenliğin) düşüncesi bana sürekli olarak saldırıyordu. Fakat daha sonra bizzat kendim hatamı anladım, çünki cinler bana yanlızca geceleyin değil hatta gündüzleri bile görünmeye başlıyorlardı. Canım onları görüyordu, fakat korkmuyordu, çünki Tanrésal inayetin varlığını hissediyordum. Ve böylece çok uzun yıllar boyunca cinler tarafından çok acı çektim. Eğer Rab bana onu Kutsal Ruh yoluyla tanımamı müsade etmemiş olsaydı ve Allah’ın çok kutsal Annesine başvurmamış olsaydım kurtuluşumdan umutsuzluğa düşmüş olurdum. Fakat şu anda eylemlerime göre yerde ve cehennemde sıkıntılara lâyık olmama rağmen canım sıkı sıkıya Allah’ın merhametine güveniyor.

Uzun zaman başıma geleni anlayamadım. Kendime şunu diyordum: ben kimseyi yargılamıyorum, kötü düşünceleri kabul etmiyorum, bağımlılığı (obéissance) doğruca yerine getiriyorum, kendimi besinle sınırlıyorum, durmaksızın dua ediyorum, o halde niçin cinlerin bana gelme aléşkanléğı oldu? Görüyorum ki bir yanılgıdayım, fakat niçin olduğunu tahmin edemiyordum. Dua ettiğim zaman bir an onlar (cinler) kayboluyordu, fakat daha sonra yeniden geliyorlardı ve uzun zaman canım bu mücadele içinde oldu. Yeniden yüreğimi ruhi babalara açtım. Onlar sessizdiler, bende şaşırmıştım.

Bir gece hücremde otururken, cinler hücremi doldurarak yeniden geldiler. Yoğun biçimde dua ediyordum. Rab onları kovdu, fakat yeniden geldiler. O zaman ikonalar önünde diz çökmek için kalktım, fakat cinlerle sarılmıştım. Onlardan biri önümde duruyordu, o haldeki ikonalar önünde secde edemiyordum, keza cinin önünde secde kılmam anlamına gelecekti. O zaman yeniden oturdum ve şöyle dedim: “Ya Rab temiz bir ruhla sana dua etmek istediğimi biliyorsun, fakat cinler bana engel oluyorlar. Onların benden uzaklaşması için ne yapmam gerektiğini bana söyle.”Ve canıma Rabbin şu yanıtını aldım: “Gururlular daima cinler tarafından acı çekeceklerdir.’’ Şöyle dedim: “Ya Rab sen merhametlisin, canım seni tanıyor, canımın alçakgönüllü olması için ne yapmam gerekir?” Ve Rab canıma şu yanıtı verdi: “RUHUNU CEHENNEMDE TUT, FAKAT UMUDUNU YİTİRME .”

Ey Allahın merhameti! Allah”ın ve insanların önünde iğrencim, fakat Rab beni aydınlatır, beni sever ve beni iyileştirir. Bizzat kendisi canıma alçakgönüllüğü ve sevgiyi, sabrı ve boyun eğmeyi öğretir ve üzerime tüm iyiliklerini yayar.

Bu çağdan beri ruhumu cehennemde tutarım ve karanlık ateşte yanarım; Rabbi özlerim, onu ağlayarak arar ve şöyle derim: “Yakında öleceğim ve cehennemin karanlık hapsinde ikamet kuracağım, orada yanlızca ben yanacağım ve Rab’bi sabırsızlıkla bekleyeceğim ve ağlayacağım: canımın tanıdığı sen Rab’bim neredesin ?”. Ve bu düşüncenin bana büyük bir yararlılığı oldu: Ruh’um temizlendi ve canım hidayet buldu.

Şaşılacak şey: Rab bana ruhumu cehennemde tutmayı ve umutsuzluğa düşmememi emretti! O bize çok yakındır: “İşte dünyanın sonuna kadar sizinleyim”, ve yine “sıkıntı gününde beni çağır; seni kurtarırım ve bana izzet vereceksin.” ( Matta 28 , 20 ve Mezmur 49 , 15 ).

Rab bir cana dokunduğu vakit, o yepyeni olur, fakat bu bunun deneyimini yapan için ancak anlaşılabilir olur. Kutsal Ruhu almayan gökte olanı bilemez , fakat bu Ruh Rab tarafından yeryüzüne verilmiştir.

Kim, gece ve gündüz bıkmaksızın yönelmeyi ve Rab’bi tanıma sevincini tasvir edebilir? Ah biz hıristiyanlar ne kadar mutlu ve ayrıcalıklıyız! Allahı tanımaktan daha değerli bir şey yoktur ve onu tanımamaktan da daha da kötü bir şey yoktur. Fakat bununla birlikte, tanımamasına rağmen iman eden de mutludur. Rab’bin bana öğrettiği gibi davrandım ve canım Allah’ta hidayet buldu ve şimdi gece ve gündüz Allah’tan Mesih’in alçakgönüllüllüğünü diliyorum. Ah, Mesih’in alçakgönüllüğü, seni tanıyorum, fakat onu elde edemiyorum. Onu Allah’ın inayeti yoluyla biliyorum, fakat tasvir edemiyorum. Onu parlak ve en değerli inci gibi arıyorum. O cana tüm dünyadan daha fazla hoş ve yumuşaktır. Onu deney yoluyla tanıdım. Ve bundan şaşırtmayınız. Kutsal Ruh yeryüzünde içimizde yaşar ve bizi aydınlatır. Bize Allah’ı tanımayı mümkün kılar. Bize Rab’bi sevmeyi ve Allah’ı düşündürmeyi sağlar. Söz’ün armağanını bize verir. Bize Allah’ı izzetlendirmeyi nasib eder. Bize sevinç ve büyük coşku verir. Kutsal Ruh bize düşmanlara karşı mücadele etme ve onları yenme gücünü verir.

Alçakgönüllülük sayesinde can Allah’ta hidayet bulur. Fakat bunu koruması için uzun bir öğrenme dönemine ihtiyacı vardır.  Alçakgönüllülükte kök salmadığımız için bu hidayeti kaybederiz . Beni de düşmanlar çok yanılttılar. Şöyle düşünüyordum: canım Rab’bi seviyor, ne kadar iyi ve ne kadar bizi sevdiğini biliyor. O halde nasıl olur da kötü düşünceler aklıma gelirler? Ve Rab’bin beni aydınlatacağı güne dek kendimi onda yeniden bulamadım; O zaman kötü düşüncelerin gururdan geldiğini kabul ettim.

Deneyimsiz bir keşiş cinler tarafindan çok acı çeker. Onlar ona saldırdığı vakit o onların önünden kaçar, fakat onlar onu yeniden izlerler. Senin de başına bezer bir şey geldiği zaman, korkma ve kaçma; kendini alçalt ve şöyle de: “Ya Rab ben büyük günahkara merhamet et”. Fakat sen korkakça kaçarsan, onlar seni dipsiz derinliklere dek ardından kovalarlar. Cinlerin sana saldırdığı anda Rab’bide sana umudunu Allah’a bağlayıp bağlamadığını görmek için baktığını hatırla. Şeytanı açıkça göremesen bile, ateşiyle seni yaksın ve ruhunu kul köle etsin, sen korkma, fakat sıkı sıkıya Allah’tan umut bekle ve de: “Ben herkesten daha kötüyüm” dedikten sonra bil ki düşman senden uzaklaşacaktır.

Kötü bir ruhun sende etken olduğunu hissediyorsan, hatta o zaman bile kendini yılmaya bırakma, fakat kendi kendine günahlarını itiraf et ve tüm yüreğinle Allah’tan alçakgönüllü bir ruh dile. O zaman, alçakgönüllülüğünün derecesine göre kendinde inayeti hissedeceksindir; Canén tümüyle alçakgönüllü olacağın vakit, kusursuz baréşı bulacaksın. Ve insanın tüm yaşamı boyunca yürüttüğü savaş budur.

Kutsal Ruh youluyla Rab’bi tanıdıktan sonra can yanılgıya düşerse korkmasın. Fakat, Allah’ın sevgisini hatırlayarak ve düşmanlarla mücadelenin gururundan ve övüngenliğinden dolayı müsade edildiğini bilerek, kendini alçaltsın, Rab’den canénı iyileştirmesini dilesin. Rab canı iyileştirir, bazen çabucacık, bazen de yavaşca. Ruhsal babasına güveni olan ve kendi kendine bel bağlamayan “söz dinleyen öğrenci” ise düşmanların kendisine neden olduğu her tür kötülükten çabucacık iyileşir; fakat söz dinlemeyen kusurlarını hiç bir zaman düzeltemeyecektir.

Canén düşmanlara karşı mücadelesi mezara dek devam eder. Ve alışılmış savaşta insan yanlızca bedeni ödürürse, savaşımız daha tehlikeli ve daha zor olur, çünki orada telef olabilecek candır.

Gururumdan dolayı Rab, düşmanı iki kez canım cehennemde bulunacak ölçüde saldırmasına bıraktı. Can kararlı biçimde yürekliyse yenik düşmeyeceğini demeyi cesaret ediyorum.  Fakat korkaksa ebediyen telef olmakla karşı karşıyadır. Benim gibi ayné betbahtlığa düşeceklerin niyetine şunu yazıyorum: yürekli olunuz, Allah’a sarsılmaz bir güveniniz olsun ve düşmanlar size direnç gösteremeyeceklerdir, keza Rab onları yenmiştir. Allah’ın inayeti yoluyla Rab’bin bize iylikle özen gösterdiğini ve tek bir duanın, tek bir iyi düşüncenin Allah’ın önünden kaybolmadığını keşfettim. Sık sık bize Rabbin bizi dinlemediği görünür. Bunun nedeni de şudur ki gururlu olduğumuzdandır ve bu da yararlı değildir. Gururu kendi içinde ayırt etmek zordur, fakat Rab gururlu insanı kendini alçaltıncaya dek güçsüzlüğünde çırpınmaya bırakır. Fakat can alçakgönüllü olduğu zaman, düşmanlar yenilmiştir ve can Allah’ta derin bir hidayet bulmuştur.

İki kez Kutsal Ruh’taydım ve iki kezde ezici bir günah işlemeye tabi tutulmuş büyük bir sınanma içinde oldum. Başka bir defa gururdan dolayı Kutsal Ruhun beni terkettiğine ve kendimi bir insan bedeninde bir hayvan gibi hissettiğime katlandım. Allah’ı hatırlıyordum, fakat canım bir hayvanın ki gibi bomboştu. Tövbe etmeye başladım ve inayeti yeniden geri geldi. Bu da üç gün sürdü.

Ayné şekilde dua anında bedenimde miydim yada beden dışındamı olup olmadığımı bilmek yetkisi verildi, fakat canım Allah’ı izliyordu. Ve şimdi Kutsal Ruh’ta olmanın ve ondan yoksun olmanın ne anlama geldiğini deneyim yoluyla biliyorum.

Hey kardeşler, sizler, kendisinde Kutsal Ruh’u taşıyan ve sonra onu kaybeden canın kaygısını ah bir anlayabilesiniz! Bu kaygı korkunçtur. O zaman can kendini derin bir üzüntüde ve tasvir edilemez bir sıkıntıda bulur. Bu, cennetten çıkarılan Adem’ in sıkıntısıdır.

Kim cenneti kavraya bilir? İçinde Kutsal Ruh’u taşıyan ancak onu kısmi olarak bile bilir; gerçektende cennet Kutsal Ruh’un egemenliğindedir, ve Kutsal Ruh yerde ve gök yüzünde aynédır.

Şöyle düşünüyordum: “Ben iğrencim ve her çeşit cezayı hak ediyorum ”. Fakat cezalar yerine Rab bana Kutsal Ruh’ u verdi. Ey Kutsal Ruh sen yeryüzünde olan herşeyden daha fazla tatlı ve yumuşaksın. Bu göksel besindir; Canén sevincidir. Kutsal Ruh’un  inayetini  algılanabilir tarzda sahip olmak istiyorsan, o zaman kendini aziz babalar gibi alçalt. Abba Poemen öğrencilerine şöyle diyordu: “Çoçuklarım bana inanınız ki, şeytan neredeyse ben de oraya atılacağım”. İskenderiye de yaşayan bir kunduracı şöyle düşünüyordu: “Herkes kurtulacak, yanlızca ben telef olacağım ”; Rab aziz Antuan’a bu kunduracının ölçüsüne varamadığını esinledi. Aziz pederler cinlere karşı büyük bir mücadele yürüttüler ve kendilerinin alçakgönüllü bir görüşe sahip olmasına alıştılar ve bunun için Rab onları sevdi. Ve Rab bu sözlerin gücünü anlamamı sağladı. Ben de canımı cehennemde tuttuğum zaman canım baréş içinde oldu; fakat onu unuttuğum zaman Allah’ın hoşuna gitmeyen düşünceler yeniden gelirlerdi.

Şöyle düşünüyordum: “Topraktan, günahlı topraktanım”. Fakat Rab bana uçsuz güzelliğini gösterdi ve beni kayrasıyla doldurdu; Ruh’um sevinç buluyor, çünki herşeye rağmen Rab beni seviyor. Bu yüzden canım doymak bilmeksizin onu özlüyor ve Onu bulacağım zaman canıma şöyle diyeceğim: o halde ona bak, başına daha kötü bir şeyin gelmemesi korkusuyla onu kaybetme. Keza can Kutsal Ruh’un inayetini kaybettiği zaman büyük acılar çeker.

Bana inanınız, canımın tanıdığı Rab’bin yüzü önünde yazıyorum. İnayeti korumak için sürekli olarak kendini alçaltmak gerekir. İşte Rab kendine hizmet edenlere merhametle alçakgönüllüğü öğretir. Aziz Antuan çöl babalarının en yücesi, en kusursuzu olduğunu düşünüyordu, fakat Rab onu Thébes’li Paul’a yöneltdi ve Antuan kendisinden daha eski ve daha kusursuz olanı gördü.

Aziz Zozimas kendisine çoçukluğundan beri keşiş olduğunu ve kendine yeni bir şey öğretebilecek kimsenin olamayacağını söylüyordu, fakat Mısır’lı Meryem tarafından aşağılandı onun ölçüsüne ulaşmaktan uzak olduğunu gördü. Zadonks’lu Tikon aziz epikopas (18.Yüzyıl Rus Episkoposu) kendisine bir tokat atan ve ona “şişman” diyen bir Mesih düşmanı tarafından aşağılandı. Merhametli Rab kutsalları sonuna kadar alçakgönüllü kalmaları için küçültür. Bize gelince kendimizi daha fazla alçaltmamız gerekir. Ben de gece ve gündüz Allah’tan Mesih’in alçakgönüllüğünü dilerim umudum onu kazanmaya aç. Bu Kutsal Ruh’un en üstün armağanıdır. Mesih’in alçakgönüllülüğünde sevgi, baréş, yumuşaklık, kanaatkarlık, sözdinlerlik, büyük hoşgörü vardır ve tüm erdemler onda toplanır.

Kendi içinde Kutsal Ruh’un inayetini taşıyan ve onu koruyan alçakgönüllü bir can Tanrésal görünüme dayanabilmek için gerekli gücünü verir. Fakat az inayeti olanı rüyet onu yere düşürür, keza kendi içinde inayetin gücü yetersizdir.

Böylece Thabor dağında Rab’bin yüzü değiştiği zaman Musa ve İlyas peygamberde ayakta duruyorlardı ve onunla konuşuyorlardı, fakat havariler yere kapandılar; fakat daha sonra Rab’bin inayeti onlarda arttığı vakit, onlar da Rab’bin görünüşü sırasında ayakta kalabildiler ve ayné şekilde onunla konuşabildiler.

Böylece Aziz Serge’de (Bir Rus Aziz) Allah’ın Annesi ona göründüğü vakit ayakta durabildi, çünki Kutsal Ruh’un büyük bir inayetini taşıyordu, fakat öğrencisi Michée yere düştü ve Allah’ın Anne’sine bakamadı. Sarovlu Serafim’de Kutsal Ruh’un büyük bir kayrasına sahipti ve Allah’ın Anne’si ona göründüğü vakit ayakta durabilmişti, fakat öğrencisi yere düştü, keza az inayeti vardı.

Can kendi içinde inayeti taşırsa, cinleri görürken bile onlardan korkmaz, çünki kendisinde Tanrésal inayetin varlığını hisseder.

Şimdi gecenin dördüncü saati. Bir sarayda ki gibi hücremde sevgi ve baréş içinde oturmuş bulunuyorum ve yazıyorum. Fakat büyük inayet geldiği vakit yazmaya muktedir olamıyorum.

 

BÜYÜK BİLİM:

 

Biz yeryüzünde yaşadıkça, bize düşmanlara karşı mücadele etmeyi öğrenmek gerekiyor. Her şeyin en zoru Allah sevgisi yoluyla bedeni köreltmek ve kendi-öz sevgimizi yenmektir. Öz sevgiyi yenmek için mutlaka sürekli olarak kendini alçaltmak gerekir. BU BÜYÜK BİR BİLİMDİR ve onu çabucacık elde edemeyiz.

İnsan kendini bütün varlıklardan daha kötü sayıp ve kendini cehenneme yargılaması gerekir. Bunu yoluyla can alçakgönüllülüğü bulur, sevincin doğduğu tövbenin gözyaşlarını elde eder. Canénı şöyle düşünmeye alıştırmak iyidir. “Cehennem ateşinde yanacağım” . Fakat ne yazık ki bunu anlayanlar nadirdir. Çokları umutsuzluğa düşerler ve bu da onların kayboluşlarına neden olur. Sertleşirler, ne dua ederler ne okurlar ne de Allah’ı bile düşünmek isterler.

İnsan kendi kendini yargılamalı, fakat Allah’ın sevgisinden merhametinden umutsuzluğa düşmemek kaydıyla. Kırılmış ve alçakgönüllü bir ruh kazanmalı ve o zaman tüm düşünceler kaybolacaktır ve ruh temizlenecektir. Fakat bu pratikte, insan canénı ezmemesi için kendi öz sınırlarını bilmesi gerekir. Kendini tanımayı öğren ve canéna gücünün dışında yük yükleme.

Tüm canların ayné direnişi yoktur: kimileri bir taş gibi kuvvetlidir, fakat bazıları duman gibi zayıftır. Dumana benzeyen gururlu canlardır. Nasıl ki rüzgar dumanı alıp götürürse düşmanda gururlu canları istediği yere çeker, çünki onların sabırları yoktur ve kolayca şeytan tarafından yanılmaya bırakılırlar. Fakat alçak gönüllü canlar Rabbin emirlerini korurlar ve sarsılmazcasına orada tutunurlar tıpkı dalgaların kendisine kırıldığı denizdeki kaya gibi. Onlar kendilerini Allah’ın iradesine terketmişlerdir, ruhları hep onu seyreder ve Rab onlara Kutsal Ruh’un inayetini verir.

Emirlere göre yaşayan her an ve her saat canénda inayeti hisseder. Fakat inayetin gelişini keşfedemeyen insanlar da vardır.

Allah sevgisini bilen şöyle diyecektir: “Emirleri korumadım. Gece gündüz dua etmeme ve her tür iyi işi yerine getirmeye çalışmama rağmen Allah’ı sevme emrini bununla birlikte gözlemlemedim. Yanlızca az rastlanır durumlardadır ki Allah’ın emrine ulaştım, fakat canım sürekli olarak onda durmak istiyordu”. Yabancı düşünceler ruhuma girdiği zaman zekam Allah’la başka bir nesne arasında paylaşılıyordu; Bu da Allah’ı tüm zekamızla ve tüm yüreğimizle sevme emrinin bütünlüğü içinde yerine gelmediğini gösterir. Fakat Ruh başka düşünceler yoluyla dalgın olmaksızın Allah’a sığındığı vakit, ilk emir, hatta kusurlu olmasına rağmen, gözlemlenir.

Allah uğruna sevgide bir çok dereceler vardır. Kötü düşüncelere karşı mücadele eden Allah’ı ölçüsünde sever Günaha karşı mücadele eden Allah’tan kendisine günah işlememe gücü vermesini diler, fakat zayıflığından dolayı yine günaha düşer, bundan elem çeker ve tövbe eder; Ruhunun ve canénın derinliğinde inayeti taşır, fakat tutkuları henüz yenilmiş değildir. Tersine tutkuları yenilmiş olan bununla birlikte artık mücadelesi yoktur, fakat günaha düşmemek için kendi üzerinde yanlızca dikkatli bir uyanıklık icra eder; Böyle bir insan büyük bir inayet almıştır ve kendinde bunun varlığını hisseder. Fakat bedeninde olduğu kadar canéndada inayetinin varlığını hisseden kusursuz bir insandır; Eğer bu inayeti korursa, bedeni kutlu kılınacaktır ve kutsal kalıntıya dönüşecektir.

 

Ceviren Dursun GÜRSOY

  

27-4-2013 tarihinde yazéldé.

27-4-2013 tarihinde güncellenmiştir.

SAYFA BAŞINA DÖN