Aziz Silouane’in ruhsal deneyimine dayalı bu
yazısını yayımlamaktan çok mutluluk duyuyorum.
Onun yazıları çogu kez ilk hıristiyanlığa giren
kişilere eğitsel öğreti olarak tavsiye edilinir,
keza herkese yöneliktir ve ayné şekilde Ortodoks
öğretisinin özünü de gösterir. Starets Silouane
Rus kökenlidir.1866’da doğdu ve 1938’de keşiş
olduğu Aynaroz’da Rab’de uyumuştur. (Not:
Ortodoks kilisesinin öğretisine göre insan
dünyada beden olarak öldüğü zaman canı doğrudan
Tanré’nın vaat ettiği ebedi yaşama girer.) Onun
öğretisi çöl ve filokalik babaların geleneğine
kaydolunur. ( Filokali= fransizcada « philocalie
» güzellik bilimi anlamina gelir.) Ortodoks
öğretisi tümüyle buna dayanmaktadır. Kutsal
Yazılardan itibaren Allah’ı tanımaya tasvir
etmeye çalışan azizler tarafından deneyimlenmiş
yazıları içerir.
AZİZ SİLOUANE GÖRE TİNSEL MÜCADELE ( Combat
Spirituel ) :
Rabbimiz İsa Mesih’i izleyenler tinsel bir
savaşa girerler. Kutsal Ruh’un inayetinin uzun
bir deneyiminin kutsallara bu savaşı yürütmeyi
öğretmiştir. Kutsal Ruh onlara kılavuzluk eder
ve onları aydınlatır, onlara düşmanlarını yenme
gücünü verir. Keza Kutsal Ruh’tan yoksun olan
can bu mücadeleye bile başlayamaz. Düşmanlarının
kim olduklarını nerede olduklarını ne anlar ne
de bilebilir.
Ne mutlu biz Hıristiyan Ortodokslara (buradaki
Ortodoks sözcüğü Allah’ı arayışlarında
yüreklerinde samimi olanlara yöneliktir), keza
Allah’ın inayetiyle yaşıyoruz . Bize mücadele
etmek kolaydır: Rab bize acıdı ve bize
kilisemizde yaşayan Kutsal Ruh’u verdi. Tek bir
şey bize acı çektirir: insanlar arasında
herkesin Allah’ı tanımadıkları, O’nun bizi ne
kadar sevdiğini bilmedikleri … Bu sevgi dua
edenin canénda kendini işittirir ve Kutsal Ruh
cana kurtuluşundan tanıklıkta bulunur.
Mücadelemiz her gün ve her saat devam eder.
İnsan kardeşine sitemlerde bulunursa, onu
yargılayıp yada günah işlerse kendi öz baréşını
kaybeder. Hiçliğe (vanité : sivrilme istegi,
parlama isteği anlamında) boyun eğersen yada
kendini kardeşinin üstünde görürsen inayeti
kaybedersin. Aklına pis bir düşünce gelirse ve
hemen onu ret etmezsen canén Allah sevgisini ve
duada ki güveni kaybedecektir. Kutreti yada
parayı seversen, Alah sevgisini hiç bir zaman
tatmayacaksındır. Kendi öz iradeni uygularsan
düşmanca yenilmiş olursun. Eğer kardeşine kin
kusarsan, buda senin Allah’tan koptuğunu ve kötü
bir ruhun seni sardığını gösterir.
Fakat kardeşine iyilik yaparsan, o zaman vicdan
rahatlığını bulacaksındır. Kendi öz iradeni
silersen, düşmanları kovabileceksindir ve
canénda baréşı elde edeceksindir.
Kardeşine günahlarını (hatalarını) affedersen ve
düşmanlarını seversen o zaman kendi öz
günahlarının affını alacaksın ve Rab sana Kutsal
Ruh’un sevgisini tanımayı nasib edecektir.
Kendini tümüyle alçaltacağın zaman (Alçak
gönüllü olma anlamında) , Allah’ta kusursuz
sevinç ve bereket bulacaksın.
Can alçakgönüllü ve Tanrésal Ruh’ta onda var
olduğu zaman, o zaman insanın ruhu Allah
sevgisinin mutluluğunda uzayıp gider. Can
Allah’ın merhametini hissetiği vakit hiç bir
şeyden, dünyada ki hiç bir kötülükten korkmaz,
fakat Allah önününde daima alçak gönüllü olmayı
ve kardeşini sevmeyi arzular. Fakat can
övüngenliğe (hiçliğe) düşerse, bayramı son bulur,
keza inayet onu terketmiştir, bununla birlikte
temizlikle dua edemez, fakat kötü düşünceler
geri dönerler ve ona acı çektirirler.
Niçin insan yeryüzünde elem çeker, sıkıntılara
uğrar ve kötülükler geçirir ?
Alçakgönüllü olmadığımız (Rab’bin tarzında) için
acı çekeriz. Kutsal Ruh alçakgönüllü canda yaşar
ve ona özgürlüğü, baréşı, sevgiyi ve mutluluğu
verir.
Kardeşimizi sevmediğimiz için acı çekeriz. Rab
şöyle demiştir: “birbirlerinizi seviniz ve benim
öğrencilerim olacaksınız.” Kardeşimizi seversek
Allah sevgisi bize gelir. Allah sevgisi büyük
bir tatlılıktır; Bu Kutsal Ruh’un bir
armağanıdır ve doluluğu içindeki bu armağanı
ancak Kutsal Ruh yoluyla biliriz. Fakat ılımlı
bir sevgide vardır, buna eğer insan, Mesih’in
emirlerini yerine getirmeye çabalayıp, Allah’tan
korktuğu vakit, kazandığı sevgi denir ve bu da
iyidir. İnsan her gün kendini iyilik yapmaya ve
tüm gücüyle Mesih’in alçakgönüllülüğünü
öğrenmeye çabalamalı.
Rab şöyle demiştir : “Size baréşımı (esenliğimi)
veriyorum.” (Yuhanna 14,27). Mesih’in bu
baréşını Allah’tan istemeli ve Rab onu isteyene
verecektir. Onu kazandığımız vakit göz kulak
olup onu içimizde yetiştirmeliyiz.
Büyük acıları içinde Allah’ın iradesinden
vazgeçen Tanrésal merhameti bilemez. Bir
felâkete uğradığın vakit kendini zayıflamaya,
bitkin düşmeye bırakma, fakat hatırla ki Rab
sana inayetle bakıyor. Düşünceyi (niyeti) kabul
etme: (Not: burada ki düşünce yada niyet sözcüğü
Yunanca da ‘’Logismos’’ anlamındadır ve bilinç
alanında şeytanca bir etkinin aldığı biçimi
belirtmek için ve kimi zamanda inayetin yararlı
eylemini belirtmede çileci babaların kullandığı
teknik terimdir) Ben günah işlerken Rab bana
bakacakmıdır? Keza Rab doğası gereği iyiliktir;
fakat sen inançla Allah’a dön ve İncil’in
kaybolan Oğlu gibi şöyle seslen: “Oğlun olarak
çağrılmaya lâyık değilim.” O zaman BABA’ya ne
kadar değerli olduğunu ve canénın tanımlanmaz
bir sevinç duyacağını göreceksindir.
İnsanlar alçakgönüllülüğü öğrenmezler ve okşanan
gururlarından dolayı Kutsal Ruh’un inayetini de
alamazlar ve böylece tüm dünya acı içine
sürüklenir. Fakat insanlar Allah’ı tanıyıp onun
ne kadar merhametli, alçakgönüllü ve tatlı
olduğunu bilirlerse, tüm dünyanın yüzü bir saat
içinde değişecektir ve bütün insanlar sevgi ve
baréşla dolacaktır. Rab bize tövbeyi buyurmuştur
ve tövbe yoluyla her şey düzeltilecektir.
Tövbeyle günahların affını elde ederiz.
Tövbemiz’den dolayı Kutsal Ruhun inayeti geri
gelir ve böylece Allah’ı tanırız. Eğer birisi
baréşı kaybedip acı çekerse, tövbe etsin ve Rab
ona baréşını yeniden verecektir.
Bir halk yada devlet acı çekiyorsa herkesin
tövbe etmesi gerekli ve o zaman her şey Allah
tarafından yeniden düzeltilecektir.
Tüm mücadelemizin amacı alçakgönüllülüğü
bulmaktır. Düşmanlarımız gururdan düştüler ve
bizi kendi düşüşleri içine çekerler. Fakat biz
kardeşler, kendimizi alçaltalım ve o zaman daha
şimdiden Rab’bin bu dünyadaki izzetini göreceğiz,
keza Rab alçakgönüllülere kendini Kutsal Ruh
yoluyla tanıtır.
Tanrésal sevginin tatlılığını tadan bir can
tümüyle yeniden yenilenir ve bambaşka olur. O
can Rabbini sever tüm gücüyle gece ve gündüz ona
yönelir. Belli bir ana kadar dingin kalır, daha
sonra dünya için acı çekmeye başlar.
Bütün insanların tövbe edip cennete ulaşması
için merhametli Tanré cana kâh Allah’ta huzur
kâh tüm dünya için acılı bir yürek verir.
Kutal-Ruh’un tatlılığını bilen can herkes için
ayné bilinci ( vicdanı ) özler. Keza Kutsal
Ruh’un tatlılığı cana bencil olmasına müsade
etmez, fakat ona yürekten taşan sevgi verir.
Bizi ilk seven ve bizim için acı çeken Rab’bi o
halde sevelim. Rab’bi bize inayet vermeye
zorlayan şeyi sizden saklamayacağım. Uzunca da
yazmayacağım, fakat sizden şunu istiyorum:
“Birbirlerinizi sevin”, ve o zaman Rab’bin
merhametini göreceksiniz. Kardeşimizi sevelim ve
Rab bizi sevecektir. Birine düşmanlıkla
bakıyorsan Rab’bin seni sevdiğini düşünme; Ah
İşte o zaman seni seven cinlerdir, çünki onların
hizmetçisi oldun; fakat geç kalma, tövbe et,
Rab’den kardeşini sevme gücünü dile ve o vakit
canénda baréşı göreceksin.
Bütün gücünüzle Rab’den alçak gönüllülük ve
kardeş sevgisi isteyiniz ve kardeşimiz uğruna
dilenen sevgiye karşılık olarak Rab bize
inayetini bedavaca verecektir. Kendi içinde
şöyle bir deneme yap: bir gün Allah’tan kardeşin
için sevgi dile ve bir başka günde sevgisiz yasa
ve o zaman farklılığı göreceksin. Sevginin
ruhsal armağanları besbellidir: “Canda baréş ve
sevinç” ve tüm insanlar senin için çok değerli
dostlar olacaktır; soluyan her şey için, her
türlü yaratık için ve komşun için bolca
gözyaşları dökeceksin.
Sık sık basit bir kurtuluş uğruna, can kendi
içinde onduran (sağlığa iyi gelen) bir değişim
hisseder ve tam tersine düşmanca tek bir bakış
uğruna ise inayeti ve Tanré sevgisini kaybeder.
O zaman Tanrésal baréşın yeniden canéna geri
gelmesi için çabucak tövbe et.
Rab’bi seven ve ondan alçakgönüllülüğü öğrenen
can ne mutludur. Sıkı sıkıya Allah’a umut
bağlayan alçakgönüllü canı Rab sever. Her an
onun merhametini hisseder, hatta insanlarla
sohbet ettiği vakit bile o herşeyden önce
sevdiği Rab’le meşguldür. Can, düşmanlara karşı
uzun mücadelesinden dolayı her şeye
alçakgönüllüllüğü tercih eder ve düşmanlara
kendisini kardeşleri uğruna sevgisinden dolayı
yoksun bırakmayı müsade etmez.
Tüm gücümüzle kardeşimizi sevmeye ve canımızı
alçatmaya çalışırsak zaferimiz sigorta olmuş
demektir, keza Rab inayetini özellikle
kardeşimizin sevgisi uğruna verir.
Deneyim yoluyla Kusal-Ruh’un inayetinin
bolluğunu tanıdım, fakat bu halde kalamadım.
Gençlik yıllarım boyunca kötü yaşayışımdan ve
aziz ermişimin (Direk üzerinde yaşamış olan Aziz
Simeon) örneğini izlemediğimden dolayı üzüntü
duyuyorum. Onun yaşamı hayran olunacak bir
yaşamdı; Rab ona göründüğü vakit henüz yedi
yaşındaydı; Rab’bi hemen tanıyıp ona şu soruyu
sormuştu: ‘”Ya Rab sen nasıl haça gerildin?’’
Rab kollarını gerer ve ona şunu der; “İşte böyle
haça gerildim, fakat onu bizzat ben kendim
istedim ve sende hergün benimle haça geril’’.
Tüm yaşamımız boyunca kendimizi iyilik yapmaya
zorlamalıyız ve herşeyden önce başkalarına
günahlarını affetmek gerekli, ki o zaman Rab
bizim günahlarımızı hatırlamayacaktır ve bize
Kutsal Ruh’un inayetini verecektir.
Henüz daha dünyadayken seve seve ve kolayca
affediyordum ve bana hakaret edenler için
isteyerek dua ediyordum; fakat manastıra
geldiğim zaman ve henüz daha çırak iken büyük
bir inayet aldım ve bu inayet bana düşmanlarımı
sevmemi öğretti.
İncil yazarı Aziz Yuhanna der ki Allah’ın
emirleri ağır değildir, fakat kolaydır. Bu
emirlerin yerine getirilişi yanlızca sevgi
sayesinde kolaydır, fakat insanın sevgisinde
Tanré sevgisi yoksa her şey zordur. Bunun için
sevgiyi koru ve onu kaybetme. Kuşkusuz o yeniden
bulunabilinir, fakat o sevgi o zaman çok sayıda
göz yaşları ve uzun süren dualar ödülüne ancak
verilir, fakat sevgi olmaksızın yer yüzünde
yaşamak zordur. Kin ve nefret duyguları ile
kalmak konusuna gelince bu da canén ölümüdür ki
Allah bizi bundan korusun!
Rab’bin ziyaret ettiği ve inayetiyle doldurduğu
can herhangi bir nedenden dolayı bu inayeti
kaybederse büyük bir acıya maruz kalır ve
inayeti yeniden bulmayı özler. Ah o zaman İşte,
gece ve gündüz kendisine acıması için Rab’be
yakarsın ve yeniden üzerine onun inayeti
yayılsın! Kim iç çekmelerini, göz yaşlarını yada
diz çökmelerini tasvir edebilir? Ve bir çok kez
veya uzun yıllar boyunca can, tattığı bu inayeti
arayarak elem çeker, ki ona büyük mutluluklar
yapmıştır. Ve olur ki Rab canı, onun
sadıklığından emin olmak için, uzun bir dönem
boyunca tecrübeye koyar, fakat can tanıdığı bu
tatlılığı kendinde hissetmeyerek yeniden ona
susuz kalır, alçakgönüllüce bekler ve molasız
ateşli bir sevgiyle Rab’be doğru yükselir.
İnayet halinde iken Allah’ı sevmek ve gece
gündüz dua etmek kolaydır. Fakat bilgeli insan (ruhsal)
kuraklığa da katlanır; Sıkı sıkıya Allah’tan
umut bekler ve umudunu yanıltmayacağını bilir;
fakat Allah ona zamanında gerekli olan her şeyi
verecektir. Tanrésal inayet bazen hızlıca gelir,
bazen de uzun dönem verilmez; fakat bilgeli
insan kendini alçaltır, komşusunu sever ve
haçını sabırla taşır; bunun yoluyla , kendini
Allah’tan koparmaya çalışan düşmanlarına galip
gelir.
Bulutlar gibi günahlar da Tanrésal merhametin
ışığını kapattıkları vakit can Tanré’ya susuz
olsa bile iktidarsız ve güçsüz kalır, tıpkı
kafesine kapanmış ve yeşermiş ağaçlıkları
özleyen fakat Allah’a övgü ezgilerini özgürce
söylemek için uçamayan bir kuş gibi.
Rabbin yolunu bilmeyerek uzun zaman acı çektim;
fakat şimdi çok sayıda tecrübelerden geçmiş bir
çok yıllardan sonra ve Kutsal Ruh’un inayeti
sayesinde Allah’ın iradesini tanıdım. Rabbin
emrettiği her şeyi doğrulukla yerine getirmek
gerekli (Matta 28,20), keza Allah’ı göreceğimiz
göklerin krallığına götürecek yol budur. Bununla
birlikte, Allah’ı gördüğünü sanmayacaksın, fakat
kendini küçült (alçakgönüllü olma anlamında) ve
ölümünden sonra acıdan biteceğin Rab’bi
bekleyeceğin yer olan hapse atılacağını düşün.
Biz ağlarsak ve canımızı alçartırsak, Tanrésal
inayet bizi korur, fakat biz ağlamaları ve
alçakgönüllülüğü terk edersek, kendimizi
şehvetler ve düşünceler (niyetler) yoluyla
baştan çıkarmak tehlikesiyle karşı karşıya
bulunuruz. Alçakgönüllü canén şehveti yoktur ve
bunuda arzulamaz, fakat temiz bir ruhla dua eder;
tersine kibirli bir ruh düşüncelerden ve
hayallerden uzak değildir ve hatta onun başına
cinleri görmek ve onlarla konuşmak bile gelir.
Size bunu yazıyorum, çünki bizzat bende ayné bu
talihsizliğe düşmüştüm.
Tüm insanlara yakarıyorum: Tövbeye başvuralım ve
o zaman Allah’ın merhametini göreceğiz.
Şehvetleri olanlar ve onlara bel bağlayanlar
size yalvarıyorum: bu sizde alçakgönüllülüğü ve
tövbeyi ortadan kaldıran övüngenliğin zevki
olduğu gibi gururuda içinizde yaratacaktır, ve
mutsuzluk oradadır, keza alçakgönüllü
olunmaksızın düşmanlarımızı yenemeyiz.
Bizzat ben kendim iki kez yanıldım. İlk defa
düşman bana bir ışık gösterdi ve düşünce bana
dedi: “kabul et, bu inayettir”. İkinci kez
rüyeti kabul ettim ve bundan dolayı da çok acı
çektim. Arife sonunda “ her nefes Allah’a
şükretsin” diye söylenirken kral Davut’un nasıl
Allah’ın övgüsüne bir ilâhi söylediğini duydum.
Koroda duruyordum ve bana öyle göründü ki ne
kubbe ne de tavan var ve göğün açık olduğunu
görüyordum. Bundan da dört ruhi adama
bahsediyordum, fakat hiç kimse bana benimle alay
eden düşman olduğunu söylemedi. Bizzat kendimde
cinlerin ( Şeytanların ) Allah’ı
izzetlendiremeyeceğini düşünüyordum ve sonuç
olarak bu kötü düşünceler düşmandan gelmiyordu.
Fakat hiçliğin övüngenliğin yanıltısı içimi
kemiriyordu ve yeniden cinleri görmeye başladım.
O zaman yanılmış olduğumu kabul ettim; yüreğimi
tümüyle ruhsal babama (pére spirituel) açtım ve
ondan benim için dua etmesini yakardım ve onun
duaları sayesinde şimdilik kurtuldum ve sürekli
olarak Allah’tan bana alçak gönüllülüğün ruhunu
vermesini yalvarıyorum. Eğer biri bana “Allah’
tan ne diliyorsun, hangi armağanı istiyorsun”
diye sorduğunda ona şu yanıtı veriyordum: “Her
şeyden daha fazla Rabbin hoşuna giden
alçakgönüllülüğün ruhunu.” Kısır Meryem
alçakgönüllülüğü sayesinde Allah’ın Annesi oldu
ve bütün kutsallardan daha fazla yerde ve gökte
izzetlenir. O şöyle demiştir: İşte Rabbin
hizmetçisi, sözüne göre bana olsun! Ve hepimiz
de kutsal Meryemin örneğini izlemeliyiz.
İki kez ruhsal yanılgı içinde oldum; ilk defa
henüz daha manastırda çırak iken deneyimsizlik
yoluyla ve o zaman Rab bana hemen merhamet
etmişti. İkinci defa gurur yoluyla olmuştu ve o
vakit Rab’bin beni ruhsal babamın dualarıyla
iyileştirmesinden önce uzun bir dönem çok
ızdırap çektim. Buda belli bir rüyeti kabul
ettikten sonra vuku bulmuştu. Bu rüyet konusunda
da yüreğimi dört ruhi adama açmıstım, fakat
onlardan hiç biri bana bu rüyetin düşmandan
geldiğini söylemedi. Yine de hiçliğin
(övüngenliğin) düşüncesi bana sürekli olarak
saldırıyordu. Fakat daha sonra bizzat kendim
hatamı anladım, çünki cinler bana yanlızca
geceleyin değil hatta gündüzleri bile görünmeye
başlıyorlardı. Canım onları görüyordu, fakat
korkmuyordu, çünki Tanrésal inayetin varlığını
hissediyordum. Ve böylece çok uzun yıllar
boyunca cinler tarafından çok acı çektim. Eğer
Rab bana onu Kutsal Ruh yoluyla tanımamı müsade
etmemiş olsaydı ve Allah’ın çok kutsal Annesine
başvurmamış olsaydım kurtuluşumdan umutsuzluğa
düşmüş olurdum. Fakat şu anda eylemlerime göre
yerde ve cehennemde sıkıntılara lâyık olmama
rağmen canım sıkı sıkıya Allah’ın merhametine
güveniyor.
Uzun zaman başıma geleni anlayamadım. Kendime
şunu diyordum: ben kimseyi yargılamıyorum, kötü
düşünceleri kabul etmiyorum, bağımlılığı
(obéissance) doğruca yerine getiriyorum, kendimi
besinle sınırlıyorum, durmaksızın dua ediyorum,
o halde niçin cinlerin bana gelme aléşkanléğı
oldu? Görüyorum ki bir yanılgıdayım, fakat niçin
olduğunu tahmin edemiyordum. Dua ettiğim zaman
bir an onlar (cinler) kayboluyordu, fakat daha
sonra yeniden geliyorlardı ve uzun zaman canım
bu mücadele içinde oldu. Yeniden yüreğimi ruhi
babalara açtım. Onlar sessizdiler, bende
şaşırmıştım.
Bir gece hücremde otururken, cinler hücremi
doldurarak yeniden geldiler. Yoğun biçimde dua
ediyordum. Rab onları kovdu, fakat yeniden
geldiler. O zaman ikonalar önünde diz çökmek
için kalktım, fakat cinlerle sarılmıştım.
Onlardan biri önümde duruyordu, o haldeki
ikonalar önünde secde edemiyordum, keza cinin
önünde secde kılmam anlamına gelecekti. O zaman
yeniden oturdum ve şöyle dedim: “Ya Rab temiz
bir ruhla sana dua etmek istediğimi biliyorsun,
fakat cinler bana engel oluyorlar. Onların
benden uzaklaşması için ne yapmam gerektiğini
bana söyle.”Ve canıma Rabbin şu yanıtını aldım:
“Gururlular daima cinler tarafından acı
çekeceklerdir.’’ Şöyle dedim: “Ya Rab sen
merhametlisin, canım seni tanıyor, canımın
alçakgönüllü olması için ne yapmam gerekir?” Ve
Rab canıma şu yanıtı verdi: “RUHUNU CEHENNEMDE
TUT, FAKAT UMUDUNU YİTİRME .”
Ey Allahın merhameti! Allah”ın ve insanların
önünde iğrencim, fakat Rab beni aydınlatır, beni
sever ve beni iyileştirir. Bizzat kendisi canıma
alçakgönüllüğü ve sevgiyi, sabrı ve boyun eğmeyi
öğretir ve üzerime tüm iyiliklerini yayar.
Bu çağdan beri ruhumu cehennemde tutarım ve
karanlık ateşte yanarım; Rabbi özlerim, onu
ağlayarak arar ve şöyle derim: “Yakında öleceğim
ve cehennemin karanlık hapsinde ikamet
kuracağım, orada yanlızca ben yanacağım ve
Rab’bi sabırsızlıkla bekleyeceğim ve
ağlayacağım: canımın tanıdığı sen Rab’bim
neredesin ?”. Ve bu düşüncenin bana büyük bir
yararlılığı oldu: Ruh’um temizlendi ve canım
hidayet buldu.
Şaşılacak şey: Rab bana ruhumu cehennemde
tutmayı ve umutsuzluğa düşmememi emretti! O bize
çok yakındır: “İşte dünyanın sonuna kadar
sizinleyim”, ve yine “sıkıntı gününde beni
çağır; seni kurtarırım ve bana izzet
vereceksin.” ( Matta 28 , 20 ve Mezmur 49 , 15
).
Rab bir cana dokunduğu vakit, o yepyeni olur,
fakat bu bunun deneyimini yapan için ancak
anlaşılabilir olur. Kutsal Ruhu almayan gökte
olanı bilemez , fakat bu Ruh Rab tarafından
yeryüzüne verilmiştir.
Kim, gece ve gündüz bıkmaksızın yönelmeyi ve
Rab’bi tanıma sevincini tasvir edebilir? Ah biz
hıristiyanlar ne kadar mutlu ve ayrıcalıklıyız!
Allahı tanımaktan daha değerli bir şey yoktur ve
onu tanımamaktan da daha da kötü bir şey yoktur.
Fakat bununla birlikte, tanımamasına rağmen iman
eden de mutludur. Rab’bin bana öğrettiği gibi
davrandım ve canım Allah’ta hidayet buldu ve
şimdi gece ve gündüz Allah’tan Mesih’in
alçakgönüllüllüğünü diliyorum. Ah, Mesih’in
alçakgönüllüğü, seni tanıyorum, fakat onu elde
edemiyorum. Onu Allah’ın inayeti yoluyla
biliyorum, fakat tasvir edemiyorum. Onu parlak
ve en değerli inci gibi arıyorum. O cana tüm
dünyadan daha fazla hoş ve yumuşaktır. Onu deney
yoluyla tanıdım. Ve bundan şaşırtmayınız. Kutsal
Ruh yeryüzünde içimizde yaşar ve bizi
aydınlatır. Bize Allah’ı tanımayı mümkün kılar.
Bize Rab’bi sevmeyi ve Allah’ı düşündürmeyi
sağlar. Söz’ün armağanını bize verir. Bize
Allah’ı izzetlendirmeyi nasib eder. Bize sevinç
ve büyük coşku verir. Kutsal Ruh bize düşmanlara
karşı mücadele etme ve onları yenme gücünü
verir.
Alçakgönüllülük sayesinde can Allah’ta hidayet
bulur. Fakat bunu koruması için uzun bir öğrenme
dönemine ihtiyacı vardır. Alçakgönüllülükte kök
salmadığımız için bu hidayeti kaybederiz . Beni
de düşmanlar çok yanılttılar. Şöyle
düşünüyordum: canım Rab’bi seviyor, ne kadar iyi
ve ne kadar bizi sevdiğini biliyor. O halde
nasıl olur da kötü düşünceler aklıma gelirler?
Ve Rab’bin beni aydınlatacağı güne dek kendimi
onda yeniden bulamadım; O zaman kötü
düşüncelerin gururdan geldiğini kabul ettim.
Deneyimsiz bir keşiş cinler tarafindan çok acı
çeker. Onlar ona saldırdığı vakit o onların
önünden kaçar, fakat onlar onu yeniden izlerler.
Senin de başına bezer bir şey geldiği zaman,
korkma ve kaçma; kendini alçalt ve şöyle de: “Ya
Rab ben büyük günahkara merhamet et”. Fakat sen
korkakça kaçarsan, onlar seni dipsiz
derinliklere dek ardından kovalarlar. Cinlerin
sana saldırdığı anda Rab’bide sana umudunu
Allah’a bağlayıp bağlamadığını görmek için
baktığını hatırla. Şeytanı açıkça göremesen
bile, ateşiyle seni yaksın ve ruhunu kul köle
etsin, sen korkma, fakat sıkı sıkıya Allah’tan
umut bekle ve de: “Ben herkesten daha kötüyüm”
dedikten sonra bil ki düşman senden
uzaklaşacaktır.
Kötü bir ruhun sende etken olduğunu
hissediyorsan, hatta o zaman bile kendini
yılmaya bırakma, fakat kendi kendine günahlarını
itiraf et ve tüm yüreğinle Allah’tan
alçakgönüllü bir ruh dile. O zaman,
alçakgönüllülüğünün derecesine göre kendinde
inayeti hissedeceksindir; Canén tümüyle
alçakgönüllü olacağın vakit, kusursuz baréşı
bulacaksın. Ve insanın tüm yaşamı boyunca
yürüttüğü savaş budur.
Kutsal Ruh youluyla Rab’bi tanıdıktan sonra can
yanılgıya düşerse korkmasın. Fakat, Allah’ın
sevgisini hatırlayarak ve düşmanlarla
mücadelenin gururundan ve övüngenliğinden dolayı
müsade edildiğini bilerek, kendini alçaltsın,
Rab’den canénı iyileştirmesini dilesin. Rab canı
iyileştirir, bazen çabucacık, bazen de yavaşca.
Ruhsal babasına güveni olan ve kendi kendine bel
bağlamayan “söz dinleyen öğrenci” ise
düşmanların kendisine neden olduğu her tür
kötülükten çabucacık iyileşir; fakat söz
dinlemeyen kusurlarını hiç bir zaman
düzeltemeyecektir.
Canén düşmanlara karşı mücadelesi mezara dek
devam eder. Ve alışılmış savaşta insan yanlızca
bedeni ödürürse, savaşımız daha tehlikeli ve
daha zor olur, çünki orada telef olabilecek
candır.
Gururumdan dolayı Rab, düşmanı iki kez canım
cehennemde bulunacak ölçüde saldırmasına
bıraktı. Can kararlı biçimde yürekliyse yenik
düşmeyeceğini demeyi cesaret ediyorum. Fakat
korkaksa ebediyen telef olmakla karşı
karşıyadır. Benim gibi ayné betbahtlığa
düşeceklerin niyetine şunu yazıyorum: yürekli
olunuz, Allah’a sarsılmaz bir güveniniz olsun ve
düşmanlar size direnç gösteremeyeceklerdir, keza
Rab onları yenmiştir. Allah’ın inayeti yoluyla
Rab’bin bize iylikle özen gösterdiğini ve tek
bir duanın, tek bir iyi düşüncenin Allah’ın
önünden kaybolmadığını keşfettim. Sık sık bize
Rabbin bizi dinlemediği görünür. Bunun nedeni de
şudur ki gururlu olduğumuzdandır ve bu da
yararlı değildir. Gururu kendi içinde ayırt
etmek zordur, fakat Rab gururlu insanı kendini
alçaltıncaya dek güçsüzlüğünde çırpınmaya
bırakır. Fakat can alçakgönüllü olduğu zaman,
düşmanlar yenilmiştir ve can Allah’ta derin bir
hidayet bulmuştur.
İki kez Kutsal Ruh’taydım ve iki kezde ezici bir
günah işlemeye tabi tutulmuş büyük bir sınanma
içinde oldum. Başka bir defa gururdan dolayı
Kutsal Ruhun beni terkettiğine ve kendimi bir
insan bedeninde bir hayvan gibi hissettiğime
katlandım. Allah’ı hatırlıyordum, fakat canım
bir hayvanın ki gibi bomboştu. Tövbe etmeye
başladım ve inayeti yeniden geri geldi. Bu da üç
gün sürdü.
Ayné şekilde dua anında bedenimde miydim yada
beden dışındamı olup olmadığımı bilmek yetkisi
verildi, fakat canım Allah’ı izliyordu. Ve şimdi
Kutsal Ruh’ta olmanın ve ondan yoksun olmanın ne
anlama geldiğini deneyim yoluyla biliyorum.
Hey kardeşler, sizler, kendisinde Kutsal Ruh’u
taşıyan ve sonra onu kaybeden canın kaygısını ah
bir anlayabilesiniz! Bu kaygı korkunçtur. O
zaman can kendini derin bir üzüntüde ve tasvir
edilemez bir sıkıntıda bulur. Bu, cennetten
çıkarılan Adem’ in sıkıntısıdır.
Kim cenneti kavraya bilir? İçinde Kutsal Ruh’u
taşıyan ancak onu kısmi olarak bile bilir;
gerçektende cennet Kutsal Ruh’un
egemenliğindedir, ve Kutsal Ruh yerde ve gök
yüzünde aynédır.
Şöyle düşünüyordum: “Ben iğrencim ve her çeşit
cezayı hak ediyorum ”. Fakat cezalar yerine Rab
bana Kutsal Ruh’ u verdi. Ey Kutsal Ruh sen
yeryüzünde olan herşeyden daha fazla tatlı ve
yumuşaksın. Bu göksel besindir; Canén
sevincidir. Kutsal Ruh’un inayetini
algılanabilir tarzda sahip olmak istiyorsan, o
zaman kendini aziz babalar gibi alçalt. Abba
Poemen öğrencilerine şöyle diyordu: “Çoçuklarım
bana inanınız ki, şeytan neredeyse ben de oraya
atılacağım”. İskenderiye de yaşayan bir
kunduracı şöyle düşünüyordu: “Herkes kurtulacak,
yanlızca ben telef olacağım ”; Rab aziz Antuan’a
bu kunduracının ölçüsüne varamadığını esinledi.
Aziz pederler cinlere karşı büyük bir mücadele
yürüttüler ve kendilerinin alçakgönüllü bir
görüşe sahip olmasına alıştılar ve bunun için
Rab onları sevdi. Ve Rab bu sözlerin gücünü
anlamamı sağladı. Ben de canımı cehennemde
tuttuğum zaman canım baréş içinde oldu; fakat
onu unuttuğum zaman Allah’ın hoşuna gitmeyen
düşünceler yeniden gelirlerdi.
Şöyle düşünüyordum: “Topraktan, günahlı
topraktanım”. Fakat Rab bana uçsuz güzelliğini
gösterdi ve beni kayrasıyla doldurdu; Ruh’um
sevinç buluyor, çünki herşeye rağmen Rab beni
seviyor. Bu yüzden canım doymak bilmeksizin onu
özlüyor ve Onu bulacağım zaman canıma şöyle
diyeceğim: o halde ona bak, başına daha kötü bir
şeyin gelmemesi korkusuyla onu kaybetme. Keza
can Kutsal Ruh’un inayetini kaybettiği zaman
büyük acılar çeker.
Bana inanınız, canımın tanıdığı Rab’bin yüzü
önünde yazıyorum. İnayeti korumak için sürekli
olarak kendini alçaltmak gerekir. İşte Rab
kendine hizmet edenlere merhametle
alçakgönüllüğü öğretir. Aziz Antuan çöl
babalarının en yücesi, en kusursuzu olduğunu
düşünüyordu, fakat Rab onu Thébes’li Paul’a
yöneltdi ve Antuan kendisinden daha eski ve daha
kusursuz olanı gördü.
Aziz Zozimas kendisine çoçukluğundan beri keşiş
olduğunu ve kendine yeni bir şey öğretebilecek
kimsenin olamayacağını söylüyordu, fakat
Mısır’lı Meryem tarafından aşağılandı onun
ölçüsüne ulaşmaktan uzak olduğunu gördü.
Zadonks’lu Tikon aziz epikopas (18.Yüzyıl Rus
Episkoposu) kendisine bir tokat atan ve ona
“şişman” diyen bir Mesih düşmanı tarafından
aşağılandı. Merhametli Rab kutsalları sonuna
kadar alçakgönüllü kalmaları için küçültür. Bize
gelince kendimizi daha fazla alçaltmamız
gerekir. Ben de gece ve gündüz Allah’tan
Mesih’in alçakgönüllüğünü dilerim umudum onu
kazanmaya aç. Bu Kutsal Ruh’un en üstün
armağanıdır. Mesih’in alçakgönüllülüğünde sevgi,
baréş, yumuşaklık, kanaatkarlık, sözdinlerlik,
büyük hoşgörü vardır ve tüm erdemler onda
toplanır.
Kendi içinde Kutsal Ruh’un inayetini taşıyan ve
onu koruyan alçakgönüllü bir can Tanrésal
görünüme dayanabilmek için gerekli gücünü verir.
Fakat az inayeti olanı rüyet onu yere düşürür,
keza kendi içinde inayetin gücü yetersizdir.
Böylece Thabor dağında Rab’bin yüzü değiştiği
zaman Musa ve İlyas peygamberde ayakta
duruyorlardı ve onunla konuşuyorlardı, fakat
havariler yere kapandılar; fakat daha sonra
Rab’bin inayeti onlarda arttığı vakit, onlar da
Rab’bin görünüşü sırasında ayakta kalabildiler
ve ayné şekilde onunla konuşabildiler.
Böylece Aziz Serge’de (Bir Rus Aziz) Allah’ın
Annesi ona göründüğü vakit ayakta durabildi,
çünki Kutsal Ruh’un büyük bir inayetini
taşıyordu, fakat öğrencisi Michée yere düştü ve
Allah’ın Anne’sine bakamadı. Sarovlu Serafim’de
Kutsal Ruh’un büyük bir kayrasına sahipti ve
Allah’ın Anne’si ona göründüğü vakit ayakta
durabilmişti, fakat öğrencisi yere düştü, keza
az inayeti vardı.
Can kendi içinde inayeti taşırsa, cinleri
görürken bile onlardan korkmaz, çünki kendisinde
Tanrésal inayetin varlığını hisseder.
Şimdi gecenin dördüncü saati. Bir sarayda ki
gibi hücremde sevgi ve baréş içinde oturmuş
bulunuyorum ve yazıyorum. Fakat büyük inayet
geldiği vakit yazmaya muktedir olamıyorum.
BÜYÜK BİLİM:
Biz yeryüzünde yaşadıkça, bize düşmanlara karşı
mücadele etmeyi öğrenmek gerekiyor. Her şeyin en
zoru Allah sevgisi yoluyla bedeni köreltmek ve
kendi-öz sevgimizi yenmektir. Öz sevgiyi yenmek
için mutlaka sürekli olarak kendini alçaltmak
gerekir. BU BÜYÜK BİR BİLİMDİR ve onu çabucacık
elde edemeyiz.
İnsan kendini bütün varlıklardan daha kötü sayıp
ve kendini cehenneme yargılaması gerekir. Bunu
yoluyla can alçakgönüllülüğü bulur, sevincin
doğduğu tövbenin gözyaşlarını elde eder. Canénı
şöyle düşünmeye alıştırmak iyidir. “Cehennem
ateşinde yanacağım” . Fakat ne yazık ki bunu
anlayanlar nadirdir. Çokları umutsuzluğa
düşerler ve bu da onların kayboluşlarına neden
olur. Sertleşirler, ne dua ederler ne okurlar ne
de Allah’ı bile düşünmek isterler.
İnsan kendi kendini yargılamalı, fakat Allah’ın
sevgisinden merhametinden umutsuzluğa düşmemek
kaydıyla. Kırılmış ve alçakgönüllü bir ruh
kazanmalı ve o zaman tüm düşünceler
kaybolacaktır ve ruh temizlenecektir. Fakat bu
pratikte, insan canénı ezmemesi için kendi öz
sınırlarını bilmesi gerekir. Kendini tanımayı
öğren ve canéna gücünün dışında yük yükleme.
Tüm canların ayné direnişi yoktur: kimileri bir
taş gibi kuvvetlidir, fakat bazıları duman gibi
zayıftır. Dumana benzeyen gururlu canlardır.
Nasıl ki rüzgar dumanı alıp götürürse düşmanda
gururlu canları istediği yere çeker, çünki
onların sabırları yoktur ve kolayca şeytan
tarafından yanılmaya bırakılırlar. Fakat alçak
gönüllü canlar Rabbin emirlerini korurlar ve
sarsılmazcasına orada tutunurlar tıpkı
dalgaların kendisine kırıldığı denizdeki kaya
gibi. Onlar kendilerini Allah’ın iradesine
terketmişlerdir, ruhları hep onu seyreder ve Rab
onlara Kutsal Ruh’un inayetini verir.
Emirlere göre yaşayan her an ve her saat canénda
inayeti hisseder. Fakat inayetin gelişini
keşfedemeyen insanlar da vardır.
Allah sevgisini bilen şöyle diyecektir:
“Emirleri korumadım. Gece gündüz dua etmeme ve
her tür iyi işi yerine getirmeye çalışmama
rağmen Allah’ı sevme emrini bununla birlikte
gözlemlemedim. Yanlızca az rastlanır
durumlardadır ki Allah’ın emrine ulaştım, fakat
canım sürekli olarak onda durmak istiyordu”.
Yabancı düşünceler ruhuma girdiği zaman zekam
Allah’la başka bir nesne arasında paylaşılıyordu;
Bu da Allah’ı tüm zekamızla ve tüm yüreğimizle
sevme emrinin bütünlüğü içinde yerine
gelmediğini gösterir. Fakat Ruh başka düşünceler
yoluyla dalgın olmaksızın Allah’a sığındığı
vakit, ilk emir, hatta kusurlu olmasına rağmen,
gözlemlenir.
Allah uğruna sevgide bir çok dereceler vardır.
Kötü düşüncelere karşı mücadele eden Allah’ı
ölçüsünde sever Günaha karşı mücadele eden
Allah’tan kendisine günah işlememe gücü
vermesini diler, fakat zayıflığından dolayı yine
günaha düşer, bundan elem çeker ve tövbe eder;
Ruhunun ve canénın derinliğinde inayeti taşır,
fakat tutkuları henüz yenilmiş değildir. Tersine
tutkuları yenilmiş olan bununla birlikte artık
mücadelesi yoktur, fakat günaha düşmemek için
kendi üzerinde yanlızca dikkatli bir uyanıklık
icra eder; Böyle bir insan büyük bir inayet
almıştır ve kendinde bunun varlığını hisseder.
Fakat bedeninde olduğu kadar canéndada
inayetinin varlığını hisseden kusursuz bir
insandır; Eğer bu inayeti korursa, bedeni kutlu
kılınacaktır ve kutsal kalıntıya dönüşecektir.
Ceviren Dursun GÜRSOY