Öz Ortodoksluk doktrinleri ve emanetleri

AZİZ PEDERLERİN SESİ &

AZİZLERİN HAYAT HIKAYELERI

 

KİRİLLOS (KUDÜS’LÜ)   (313-386)

Kaynak: http://www.meryemana.net/

 

Kirillos, muhtemelen Kudüs’te, 313 yılında doğdu. 343 yılında rahip olarak atanır, daha sonra da Kudüs episkoposu olur.

Fakat bölgede Ariyanizm hüküm sürmektedir. Kirillos, Ariyanlar’ ın kendisi hakkında yaydıkları iftiralar yüzünden. 357 yılında sürgüne gönderilir. Bu ilk sürgün sırasında Kirillos Antakya’ya ve Tarsus’a sığınacaktır. 359 yılında Kirillos birkaç ay için Kudüs’e döner. Daha sonra yeniden, 362 yılına kadar sürgüne gönderilir. Sakin geçen bir süreden sonra Kirillos, imparator Valentius zamanında, 378 yılına kadar yeniden sürgün edilir. 381 yılında, İstanbul Konsiline (381) katılabilir. Bu konsil, "çok saygıdeğer ve çok dindar Kirillos’ un Ariyanizm’ e karşı büyük mücadele vermiş olduğunu" ilan eder. Kirillos, 18 Mart 386 günü ölür. Kirillos’ un yazılı eserlerden elimizde bir mektup, bir homeli (dinsel söyleşi) ve 24 kateşez kalmıştır. Kirillos kateşez’ lere örnek olarak gösterilir. Gerçekten onun "kateşezleri" Hıristiyanların ilk çağlarının en kıymetli hazinelerinden biridir. Bunların hepsi katekümen’ lere veya yeni vaftiz olmuş kimselere hitap etmektedir. Yeni vaftiz olmuş kimselere hitap eden kateşez’ lere "mistagojik" adı verilmiştir. Çünkü bunlar "gizlere giriş" niteliğindedir. Bu kateşezler Kirillos tarafından, Kudüs’te Mesih’in mezarı yanında, Kalvarium mahallinde veya Anastasis’ in (Diriliş) değirmi yapısında söylenmişlerdir.

Kirillos, imanı çok, basit ve direkt bir üslupla nakletmektedir. Kirillos’ un katekümenlerden ve yeni vaftiz olanlardan istediği şey, dahi şahıslarla kişisel ve canlı bir ilişki yaşamıdır. Kirillos’ un dili daima Kutsal Kitap’ta veya liturji de kullanılan dil olmuştur. Kirillos liturjik alanda, gerek ayinler bakımından, gerekse açıklamalar bakımından bir yol gösterici olmuştur. Günümüzde birçok yazar, Kudüs’ lü Kirillos’ u, Doğu liturjisinin ve "mistagojik" (gizemlere nüfuz etmeyi sağlayan) teolojinin kurucusu olarak kabul etmektedir.

 

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden, 12-3.5-6)

Yanıltıcı arzuları izleyip, bozulan eski insandan soyunun ve yeni insanla giyinin.

Günahın kölesi olan biri varsa, inanç sayesinde manevi evlat konu­munda özgür olarak yeniden doğmaya hazırlansın. Günahların kötü köleliğini terk edip Rabbin mutlu köleliğini kazandıktan sonra, göksel krallığının mirasına konmaya layık sayılsın. Tövbe aracılığı ile yanıltıcı arzuların peşinde bozulan eski insandan soyunun ve onu yaratanın bilgisine uygun olarak yenilenen yeni insanla giyinin. Sonsuz konutlarda kabul edilebilmeniz için, inanç yolu ile Kutsal Ruh’un teminatını edinin. Herkesin arasında iyice belirtil­miş olabilmeniz için gizemsel işarete yaklaşın. Kutsal ve iyi şekilde düzenlenmiş Mesih’in sürüsüne katılın ki, günün birinde sağın­da oturduğunuzda, mirasınız olarak hazırlanan yaşamı kabul edebi­lesiniz.

Nitekim bir ten misali günahların sertliğini halen taşıyanlar, Mesih tarafından yeniden doğma vaftizinde bahşedilen Allah’ın lütfuna yaklaşmadıkları için sonunda yerleşirler. Pek tabi ki bedenlerin yeniden doğmasından değil, ruhun yenilenen doğumundan söz ediyorum. Nitekim bedenler görülen ana babalar aracılığı ile doğrulur. Ruhlar ise inanç sayesinde yeniden doğarlar ve gerçekten:

"Ruh istediği yerde eser." O zaman layık görünürsen sana, "Aferin, iyi ve güvenilir uşak" (Mt. 25, 23) denildiğini duyabilirsin. Yeter ki, vicdanında hiçbir ahlaksızlık ve sahtekarlık kalmış olmasın.

Şayet burada bulunanlar arasında biri, Allah’ın lütfunu kandırmayı düşünüyorsa, hem kendini aldatır hem de gerçeklerin değerini bil­mez. Ey insan, aklını ve gönlünü inceleyen için içtenlikle ve aldat­macadan yoksun bir ruh edin.

Şimdiki zaman tövbe zamanıdır. Sözlerin ve eylemlerinle işlediğin suçlan ister gece olsun, ister gündüz açıkla. Uygun zamanda yeni dini kabul et ve kurtuluş gününde göksel hazineyi kabul et.

Lütfu bol miktarda alabilmesi için anforanı temizle; nitekim gü­nahların affedilmesi herkese aynı şekilde tanınır. Buna karşın Kut­sal Ruh’un katılışı herkesin inancına orantılı olarak bahşedilir. Az çalıştıysan az alacaksın, aksine çok uğraştıysan ödülün bol olacak­tır. Her ne yaparsan, iyiliğin için yapmış olursun. Sana uygun olanı düşünüp yapmak yararınadır.

Birine karşı düşmanlığın varsa affet onu. Günahlarının affedilmesi için geliyorsan, senin de günah işleyeni affetmen gereklidir.

 

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden. 3, 1-3)

Mutluluğun kokusu artık size erişiyor, ey aydın­latılmış olanlar. Göksel taçları örmek için şimdiden tinsel çiçekleri topluyorsunuz. Kutsal Ruh’un korku­su şimdiden üzerinize esiyor; şimdiden saray giri­şinin yakınlarında bulunuyorsunuz: bakarsınız kral sizi içeriye bile alır!

Hysop ile kutsanacak olanlar, hafta azap çektiğinde kamışla Hysop içirtilenin gereği ile tinsel bir Hysop ile arındırılmış olanlar için "Gökler sevinsin, yeryüzü neşeyle coşsun" (Mezm. 95, 11). Göksel kuvvetler de sevinsin; tinsel Damat ile birleşecek olan ruhlar ha­zırlansın. Çölde "Rabbin yolunu hazırlayın" (Mt. 3, 3) diye bağıran birinin sesi yankılansın.

Ey adaletin çocukları, "Rabbin yolunu düzeltin" (Yu. 1,23) diyen ve öğütleyen Yahya’ya yardımcı olun. Sonsuz yaşama rahatlıkla ulaşabilmek için tüm güçlük ve engelleri ortadan kaldırın. Gerçek bir inançla, Kutsal Ruh’un karşılamaları için ruhun kaplarını hazır­layın. Damadın düğününe çağrıldığınızda an olabilmek için giysi­lerinizi tövbe ile yıkamaya başlayın.

Nitekim Damat herkesi davet ediyor. Çünkü lütuf cömert ve kap­samlıdır. Vaizlerin sesi herkesi bir araya getiriyor. Sonra ise O, vaftizin imgesi olan düğüne kabul edilecek olanları seçecektir.

Adlarını vermiş olanlardan biri için: "Arkadaş, üzerinde düğün el­bisesi olmadan buraya nasıl girdin?" (Mt. 22,12) denilmesin şimdi.

Aksine Allah’ın isteği ile herkes: "Aferin, iyi ve güvenilir uşak, sen küçük işlerde güvenilir olduğunu gösterdin. Ben de seni büyük işlerin başına geçireceğim. Gel, efendinin şenliğine katıl!" (Mt. 25, 21-23) sözlerini duyabilsin.

Nitekim şimdiye kadar kapının dışında kaldınız, fakat "Kral beni odasına aldı" diyebilme durumunuz da olsun. Ruhum Rabde bay­ram etsin. Bana kurtuluş giysisini giydirdi. Başına taç giyen bir da­mat ya da mücevherlerle süslenen bir gelin gibi beni adaletin man­tosu ile sardı (bk. İşaya 61, 10).

Hepimizin ruhu, lekesiz ve benzer kusurlardan yoksun olsun. Lütfe erişmeden önce demiyorum, fakat lütfe eriştiğinizde vicdanınız, içinde hiçbir mahkumiyet nedenini taşımaksızın etkililiğine katıl­sın.

Gerçekten yüce bir şeydir bu kardeşlerim: büyük bir dikkatle ya­naşın ona. İçinizden her biriniz, sayısız meleğin önünde Allah’ın karşısına çıkacaktır. Kutsal Ruh damgasını ruhlarınıza basacaktır. Yüce kralın emrinde görev görmek için seçileceksiniz.

Bunun için hazırlanın ve tetikte durun, beyaz giysiler giymekle değil: içinizi sevginin ve tam bilincin zenginliği ile donatarak.

 

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerden, 33. 51 8)

Golgota’ da tövbe eden hırsıza kurtuluşu bahşeden O, kendisine inananları kurtaracaktır.

İnanç tektir, oysa cinsi çifttir. Nitekim dogmalarla ilgili inanç, yani anlığın açıklanan gerçekleri bilmesi ve kabullenmesi. Rabbin dediğine göre bu inanç, kurtuluş için gereklidir Sözümü işitip beni gönderene iman edenin, sonsuz yaşamı vardı? ve de "Oğul’a inanan yargılanmaz, ölümden yaşama geçer" (bk. Yu. 3,18,24).

Ey Allah’ın insanlara karşı olağanüstü iyiliği! Doğru olanlar, uzun yıllar süren çalışmaları ile Allah’ın hoşuna gittiler. Oysa onların Allah’ın kabullendiği uzun süreli ve kahramanca bir hizmet yoluyla elde ettiklerini, Isa sana kısa bir sürede verir. Nitekim. Isa Mesih’in Rab olduğuna ve Allah’ın onu ölüler arasından dirilttiğine ina­nıyorsan, kurtulup cennete, tövbe eden hırsızı da oraya alan tarafından kabul edileceksin. Bu konuda hiçbir kuşkun olmasın. Çünkü bu kutsal Golgota’ da bir anlık inanç için hırsıza kurtuluşu veren O, seni de inandığın taktirde kurtaracaktır.

Mesih’in armağanı olan başka bir inanç cinsi de vardır. Nitekim:

‘Ruh’un aracılığıyla birine bilgece söz söyleme yeteneği, bir diğerine aynı Ruh’tan bilgiyle söz söyleme yeteneği, birine aynı Ruh’la iman, bir diğerine hastaları iyileştirme gücü veriliyor" (I. Kor. 12, 8-9). Dolayısıyla Ruh tarafından bahşedilen bu inanç salt dogmalarla ilgili olmayıp, insanın tüm güçlerini aşan mucizelerin nedenidir. İnanç sahibi olan dağa: "Buradan şuraya göç diyebilecek ve dağ göçecektir" (Mt. 17, 20). Şayet biri, içinde hiç bir kuşku taşımaksızın, bu sözleri insancın dürtüsü ile söyler ve böyle olacağına gerçekten inanırsa, o zaman lütfe erişecektir.

Bu inanç için: "Bir hardal tanesi kadar imanınız olsa" (Mt. 17, 20) denilmiştir. Hardal tanesi çok küçüktür, fakat olağanüstü bir etkiye sahiptir. Ufak bir! alana ekildiğinde uzun dallar uzatır ve büyüdüğünde gökyüzündeki kuşlara gölge sağlayabilir. Aynı şekilde inanç çok kısa sürede ruhta mucizeyi etkiler yaratır.

İnanç, konusu Allah olan bir iç tanrısıdır. Allah tarafından aydınlatılan aklın, izin verilen ölçüde özü içtenlikle algılamasıdır. İnanç dünyayı bir uçtan bir uca kat eder ve şimdiki düzenin bitiminden önce yargılamayı yer almış gibi görür ve vaat edilen ödülün tadını önceden alır.

Sana bağlı olan ve Allah’a yönelen o inanca sahip ol ki, O sana insan gücünü, inancı da verebilsin.

 

(Kirillos [Kudüs’ Iü], Kateşezlerinden, 5, 12-13)

İmandan kaçarsak mahvolmuş, imana sadık kalır­sak kurtulmuş olacağız.

İnancı öğrenip öğrettiğinde, şimdi salt sana Kilise tarafından önerilen ve Kutsal Kitap’ın garantileyeceği şeylere sarıl ve aklında tut. Oysa herkes Kutsal Kitabı okuyabilecek durumda değildir. Bazıları yeteneksizliklerinden, bazıları da çeşitli uğraşlardan engel­lenir. Bu yüzdendir ki, ruhun bu cehaletten zarar görmemesi için, inancımızın tüm dogması birkaç tümcede özetlenmektedir.

Sana önerim, bu inancı yaşamının tüm günleri boyunca yanında yol erzak’ı olarak taşıman ve biz bile fikir değiştirip, bugün öğrettiklerimizin aksini öğretsek ya da bir kötülük meleği bir iyilik meleğine dönüşerek seni yanlışlara sürüklemeyi denesek bile, başkasını hiçbir zaman kabul etmemendir. "Biz ya da gökten bir melek bile size bildirdiğimiz müjdeye ters düşen bir müjde bildirirse, lanet olsun ona!" (Gal. 1,8).

İnancın simgesini iyice ezberinde tutmaya çalış. İnsan kaprislerine göre yapılmamıştır. Tüm Kutsal Kitap’ın en önemli kısımlarından yapılan bir seçkinin sonucudur. Bunlar, inancın tek öğretisini bir araya getiriyorlar. Nasıl ki bir hardal tohumu küçücük olmasına karşın özünde tüm dallan içeriyorsa, aynı şekilde inancın simgesi, kısa formüllerinde gerek Eski, gerekse Yeni Ahit’te varolan öğre­tinin tümünü içermektedir.

Bu yüzden, kardeşlerim, sizlere iletilen geleneği bütün bağlılığı­nızla koruyun ve öğretilerini yüreğinizin derinliklerinde kaydedin. Dikkatle nöbet tutun ki, düşman sizi umursamaz ve tembel bulup, bu hazineyi sizden çalmasın. Tetikte durun ki, hiçbir sapkın size öğretilen gerçekleri saptırmasın. Unutmayın ki, inanç sahibi olmak elinize konulan parayı çoğaltmak demektir. Yine unutmayın ki, Allah size verilenlerin hesabını isteyecektir.

Havan, "Her şeye yaşam veren Tanrı’nın ve Pontius Pilatus’ un önünde yüce inanca tanıklık etmiş olan Mesih İsa’nın huzurunda sana şunu buyuruyorum" der (1. Tim. 6, 13). Rabbimiz İsa Mesih’in dönüşüne kadar, size öğretilmiş olan bu inancı lekesiz olarak koruyun.

Yaşamın hazinesi sana teslim edilmiştir ve Rab gelişinde bu ema­neti senden geri isteyecektir. "Mübarek ve tek Hükümdar, kralların Kralı, Rablerim Rabbi, ölümsüzlüğün tek sahibi, yaklaşılmaz ışıkta yaşayan, hiçbir insanın görmediği ve göremeyeceği Tanrı, Mesih’i belirlenen zamanda ortaya çıkaracaktır" (I. Tim. 6, 15-16). Onur ve kudret sonsuza dek O’nun olsun. Amin.

 

(Kirillos [Kudüs’ Iü], Kateşezlerinden, 3,13.623)

Yahudiler için rezalet, putperestler için de saçmalık olan haç bizim için kurtuluş kaynağıdır.

Hiç kuşkusuz Mesih’in her eylemi Kilise için şan kaynağıdır. Haç ise şanların şanıdır. Pavlus’ un söylediği de buydu. "Rabbimiz İsa Mesih’in çarmıhından başka bir şeyle asla övünmem" (Gal. 6, 14).

O doğuştan kör olan adamın Siloe havuzunun yakınlarında yeniden görebilmesi gerçekten olağanüstü bir olaydı. Oysa dünyadaki tüm körlerle karşılaştırılırsa ne değeri kalır? Tam dört günden beri ölü olan Lazar’  ın yeniden yaşama kavuşması olağanüstü ve doğal düzenin dışında bir olaydır. Oysa bu nimet ona ve salt ona tanındı. Tüm dünyada günahlarından dolayı ölü olanları düşünürsek, bunun ne önemi vardır?

Beş ekmeği çoğaltan ve bir kaynağın bolluğu ile beş bin kişiye gıda temin eden mucize şaşırtıcı oldu. Oysa yeryüzünde cehaletin açlığı ile eziyet çeken kalabalıkları düşünürsek, bu mucize neye yarar? Şeytan’ın on sekiz yıldan beri bağladığı o kadını, bin anda sakat­lığından kurtaran o mucize de hayranlığa layıktın. Oysa bunun da günahlarımızdan oluşan zincirlerle yüklü olan tümümüzün kurtuluşu karşısında ne önemi olabilir?

Haç’ın şanı, cehaletleri yüzünden kör olanlara ışık yağdırdı. Gü­nahın zorbalığı ile bağlı olanları çözdü ve tüm dünyayı kurtardı.

Demek ki, Kurtarıcı’ nın haçından utanmamalıyız, aksine övün­meliyiz. Çünkü "haç" sözcüğü Yahudiler için rezalet, putperestler için de saçmalık anlamına geldiği doğru ise de bizim için kurtuluş kaynağıdır.

İmansız olanlar için saçmalıksa, kurtarılmış olan bizler için Al­lah’ın gücüdür. Nitekim, bizim için yaşamını veren basit bir insan değildi. İnsan şekline giren Allah’ın Oğlu, Allah’ın kendisiydi.

Şayet bir zamanlar Musa’nın buyruğuna göre kurban edilen o kuzu, yok edici Meleği uzak tuttuysa, dünyayı günahtan kurtaran o Kuzu, bizi günahlardan arındırmak için daha etkili olmaz mı? Şayet ustan yoksun bir hayvanın kanı kurtuluşu temin ettiyse, Allah’ın Tek­ doğumlusu’nun kanı bize, gerçek kurtuluşu getirmez mi?

O kendi iradesine karşı gelerek ölmedi. O’nu kurban eden de şiddet olmadı. Kendi iradesi ile kendini sundu. Söylediklerini dinle: "Canımı vermeye de onu tekrar almaya da yetkim var" (Yu. 10, 18). Istırabına kendi iradesi ile yanaştı. Bu denli yüce bir yapıttan dolayı mutlu, vereceği meyve yani insanların kurtuluşu için içi neşe ile dolu. Çarmıhtan utanmıyordu. Çünkü dünyaya kurtuluşu veriyordu. Acı çeken de herhangi bir insan değildi. İnsan olan Allah idi ve bir insan olarak zaferi boyun eğerek kazanmaya ka­rarlıydı.

Bu yüzden haç senin için salt huzurlu zamanlarda bir mutluluk kaynağı olmasın. Emin ol ki, zulüm zamanında da öyle olacaktır. Salt barışta İsa’nın dostu olup, savaşta düşmanı olmaya kalkma.

Şimdi günahların affediliyor ve kralının tinsel armağanlarının yüce yararını görüyorsun. Bu yüzden savaş yaklaştığında, kralın uğruna kahramanca dövüşeceksin.

Hiçbir kötülük yapmamış olan İsa, senin için çarmıha gerildi. Senin için çarmıha çivilenenin uğruna sen çarmıha gerilmez misin? Armağanı veren sen değilsin, verebilecek durumda daha olmadan alıyorsun. Sonra bunu yapabileceğinde, sen salt minnettarlığının karşılığını veriyorsun. Sana duyduğu sevgi uğruna Golgota’ da çarmıha gerilene borcunu ödüyorsun.

 

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden, 15, 1-3)

Salt ilk gelişi derin düşünmeyelim, bununla yetinme­yelim. İkinci gelişin beklentisi ile yaşayalım. O zaman bu dünyanın sonu gelecek ve yeni bir dünya doğacaktır.

Biz Mesih’in geleceğini ilan ediyoruz. Nitekim gelişi tek değildir, bir ikincisi de olacaktır ve bu bir öncekinden çok daha şanlı olacaktır. Çünkü ilk gelişinde acının damgasını taşıdı, diğeri ise tanrısal krallığın tacını taşıyacaktır. Rabbimiz Isa Mesih’te her olayın çoğunlukla, iki yönlü olduğunu iddia edebiliriz. Doğuşu iki yönlüdür. Biri zamandan önce, Allah Baba’dan ve diğeri insan olarak doğuşu en şanlı bir dönemde,bir bakireden.

Tarihteki inişleri ikidir. İlk kez karanlık ve sessiz bir şekilde gelmiştir, kuzu postuna düşen yağmur gibi. Gelecekte ikinci bir kez, herkesin gözleri önünde görkemli ve açık bir şekilde gelecek­tir.

İlk gelişinde kundak bezlerine sarılıp bir ahıra konuldu. İkincisinde bir ışık mantosunu giyecektir. İlkinde, onursuzluğu reddetmeden çarmıhı kabul etti. İkincisinde etrafında meleklerin ordusu ile ilerleyecek ve şanla dolu olacaktır.

Bu yüzden salt ilk gelişi derin derin düşünmeyelim. Bununla yetin­meyelim. İkinci gelişin beklentisi ile yaşayalım. Mademki ilkinde ‘Rabbin adıyla gelene övgüler olsun" (Mt. 21,9) diye bağırdık, aynı övgüyü ikincisinde de ilan edeceğiz. Böylece meleklerle birlikte Rabbi karşıladığımızda ve ona taptığımızda "Rabbin adıyla gelene övgüler olsun" (Mt. 21,9) diye şarkı söyleyeceğiz.

Kurtarıcı yeniden yargılanmak için değil, kendisini mahkum edenlerin yargıcı olmak için gelecektir. Hüküm giyerken susan O, O’na çarmıh eziyetini çektirenlere yaptıklarını anımsatacak ve on­ların her birine: "Ağzımı açmadım, sen ise bunu ettin" (Mezm. 38, 10) diyecektir.

O zaman, merhametli bir sevgi niyeti ile insanları tatlı bir ciddiyetle eğitmek için geldi. Oysa sonunda, herkes istesin istemesin krallara ait hükmüne zorunlu olarak boyun eğecektir.

Peygamber Malaki, Rabbin iki gelişini önceden haber veriyor "Aradığınız Rab, kendi mabedine ansızın gelecektir" (Malaki 3, 1). İlik geliş budur. İkincisi ile ilgili olarak şöyle der: "Özlediğiniz ahit meleği işte geliyor. Fakat onun geldiği güne kim dayanabilir? Göründüğü zaman kim durabilir? Çünkü maden tasfiye edenin ateşi ve çırpıcının kili gibi olacak ve gümüş tasfiye eden ve temizleyen adam gibi oturacak" (Malaki 3,1-3).

Pavlus da bu iki gelişten söz etmekte ve Titus’ a şöyle yazmaktadır: "Çünkü Tanrı’nın bütün insanlara kurtuluş sağlayan lütfu ortaya çıkmıştır. Bu lütuf, tanrısızlığı ve dünya arzularını reddedip, bu dünyada sağduyulu, doğru ve Tanrı yoluna yaraşır bir yaşam sürebilmemiz için bizi eğitiyor. Bu arada, mübarek ümidimizin gerçekleşmesini, ulu Tanrı ve Kurtarıcımız İsa Mesih’in yücelik içinde gelmesini bekliyoruz" (Tit. 2, 11-13). Allah’a şükredip, ilk gelişten nasıl söz ettiğini görüyor musun? İkincisinin de bekle­diğimizin olduğunu açıklıyor.

İlan ettiğimiz inanç budur: gökyüzüne çıkan ve Baba’nın sağında oturan Mesih’e inanmak. Yaşayanları ve ölüleri yargılamak için şan içinde gelecektir ve saltanatının sonu olmayacaktır.

Şu halde gelecektir. Rabbimiz İsa Mesih göklerden gelecektir. Ya­ratılan dünyanın sonunda, son günde şanla gelecektir. O zaman bu dünyanın sonu ve yeni bir dünyanın doğuşu olacaktır.

 

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kutsal Ruh Üstüne, 11-12.16)

Ruh’un simgesi: Su


Ona vereceğim su onda ebedi hayat için fışkıran kaynak olacaktır. Bu yepyeni, canlı, fışkıran, ona layık olanlar için fışkıran bir sudur. Hangi nedenle Ruh bağışına "su" adı verilmiştir? Bunun nedeni suyun her şeyin temeli olmasıdır; çünkü bitkileri ve hayatı üreten sudur; çünkü su yağmur şeklinde gökten inmektedir; çünkü tek bir şekilde düşerek çok çeşitli şekilde etkili olmaktadır. O palmiye ağacında farklıdır, asmada farklıdır, herkes için her şey olmaktadır. Onun tek bir mevcudiyet şekli vardır ve o kendi kendinden farklı değildir. Yağmur şuraya, buraya yağdığında şekil değiştirmez, fakat onu alan varlıkların yapısına uyarak, her birinde ona uygun olanı hasıl eder.

Kutsal Ruh bu şekilde hareket eder. Her ne kadar bir, basit ve bö­lünmez de olsa bağışlarını herkese kendi iradesine göre dağıtır. Nasıl kuru ağaç su ile tomurcuklar hasıl ederse, aynı şekilde günah içinde yaşamakta iken tövbenin Kutsal Ruh’u almaya muktedir kaldığı ruh da adalet ürünleri hasıl eder. Ruh basit olmasına rağmen, Allah’ın buyruğu üzerine ve Mesih’in adına bir çok erdemi can­landırandır.

Hikmetin hizmetinde şu kimsenin dilini kullanır, kehanetle şu öteki kimsenin ruhunu aydınlatır; bir başkasına cinleri kovmak iktidarını verir; daha bir başkasına ilahi Yazıları yorumlamak yeteneğini. Birinin dürüstlüğünü güçlendirir, bir başkasına sadaka sanatını öğretir, şu kimseye orucu ve çileyi öğretir, bir başkasına bedenin yararlarını hor görmeyi, daha bir başkasını da şahadete hazırlar. Farklı insanlarda farklı olan o, kendi kendinden farklı değildir, tıpkı yazılmış olduğu gibi: Herkes, herkesin iyiliği amacı ile Ruh’u göstermek kabiliyetine sahip olur.

Bize girişi tatlılıkla olur, onu sevinçle karşılarız, boyunduruğunu taşımak kolaydır. Gelişini ışık ve bilim parıltıları haber verirler. Gerçek bir savunucunun sevgisi ile gelir, çünkü o, kurtarmak, iyi­leştirmek, öğretmek, öğüt vermek, güçlendirmek, rahatlatmak, zih­ni aydınlatmak için gelmektedir önce onu kabul eden kimsede, da­ha sonra da bu kimse aracılığı ile başkalarında.

Daha önce karanlıkta bulunan bir insan birden güneşi gördüğünde, gözü aydınlanır ve daha önce görmediğini açıkça görür aynı şekilde, Kutsal Ruh’u kabul etmek ayrıcalığına sahip olan kimsenin de ruhu aydınlanır ve daha önce tanımadığını insan üstü bir şekilde görür.

 

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden, 18)

Yaşayan Allah’ın Kilise’si, gerçeğin sütunu ve temeli olan Allah’ın evinde nasıl davranacağını sen şimdi­den biliyorsun.

Yeryüzünün bir ucundan öbür ucuna kadar yayılmış olduğundan, ister görünen ister görünmeyen, ister göksel ister dünyasal konular­da insanların bilmeleri gereken tüm dogmaları evrensellikle ve hiç eksiksiz öğrettiğinden Kilise hiç kuşkusuz Katolik, yani evrensel denilmektedir. Tüm insan ırkını; yönetenler ve yönetilenleri, bilgili ve bilgisizleri doğru inanca götürmeye tahsis edildiği için Kilise Katolik denilir. Katolik’tir, çünkü sonunda ruhun ve bedenin aracılığı ile işlenilen her tür günahı tedavi eder ve iyileştirir. Bun­dan başka Kilise eylemde, sözde ve en değişik karizmalarda her tür kutsallığa sahiptir.

Son derece uygun bir terim ile Kilise adlandırılır, yani çağrılmış meclis. Çünkü Rabbin Levililer’ de dediği gibi: "Bütün cemaati toplanma çadırının kapısına topla" (Levililer 8, 3). Herkesi bir araya getirip birlik içinde toplar. Bu "topla" teriminin Kutsal Kitap’ta, burada Rabbin Harun’u nasıl Baş kahin tayin ettiğini anlatan bölümde ilk kez kullanılmış olması dikkate değer bir durumdur. Tesniye’ de Allah Musa’ya şöyle der: Kavmi topla ve ben sözlerimi işittireceğim ki, benden korkmayı öğrensin (bk. Tesniye 4. 10). Levhalarla ilgili olarak, toplantı gününde Rabbin dağda ateşin içinden size söylediği sözler levhalarda yazılı idi (bak. Tesniye 10, 4) dediğinde kilise adını, yani toplantıya çağrılan meclisi yeniden kullanır. Sanki daha açık şekilde, "Rabbin çağrısı ile toplandığınız günde" diyormuş gibi. Mezmur yazan da şöyle diyor: "Büyük cemaat içinde sana şükredeceğim. Çokluk kavim içinde sana hamdedeceğim" (Mezm. 34,18).

Mezmur yazan, daha önce yükseltmişti sesini: "Ey sizler, İsrail pınarından olanlar, cemaatlerde Rabbi takdis edin" (Mezm. 67, 27). Kurtarıcı, cemaatten ikinci bir kilise inşa etti. Bu konuda Petrus’ a şöyle dedi: "Ben Kilise’mi bu kayanın üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona...."

Nitekim Yahuda’ da varolan tek kilise reddedildikten sonra, tüm dünyada Mesih’in kiliseleri çoğalıyor ki, bunlar hakkında Mezmurlar’ da şöyle denilmiştir: "Rabbe hamdedin. Rabbe yeni bir terane ve müttakilerin cemaatinde onun hamdini okuyun" (Mezm. 149, 1). Bu Yahudilere Peygamber benzer deyimlerle seslendi: "Ben sizden hoşnut değilim, orduların Rabbi diyor" ve hemen ekliyor: "Çünkü güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar ismim milletler arasında büyük olacak" (Malaki 1, 10-11). Bu kutsal Katolik Kilise hakkında Pavlus, Timoteus’ a bunları yazıyor: "Gerçeğin direği ve dayanağı olan yaşayan Tanrı’nın topluluğu içinde nasıl davranmak gerektiğini bilesin diye..." (I. Tim. 3, 14).

                

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden, 18)

Kilise, Özgür ve hepimizin anası olan göksel Kudüs’ün imgesi ve şeklidir.

‘Katolik Kilise" hepimizin aziz annesi olup, Allah’ın tek doğumlu Oğlu Rabbimiz İsa Mesih’in de gerçek gelini olanın özel adıdır. Nitekim, "Mesih Kilise’yi sevmiş ve uğruna kendini feda etmiştir" (Ef. 5. 25) ve devamı yazılmıştır. Kilise, özgür ve hepimizin anası olan göklerdeki Kudüs’ün imgesini ve şeklini taşımaktadır (bk. Gal. 4, 26). Önceki kilise kısırdı, şimdiki ise çok sayıda çocukla doğur­gandır.

Allah önceki kiliseyi reddetmişti. Oysa ikincisinde, yani Katolik olanda ilkin Havarileri yerleştirdi. Pavlus’ un beyan ettiği gibi ikinci aşamada Peygamberleri üçüncüsünde Kilise bilginlerini, sonunda da iyileştirme yeteneklerini, yardımları, yönetenleri ve çeşitli dillerde konuşanları (bak. I. Kor. 12, 28) ve her tür erdemi, bilgi ve us, ölçü ve adalet, acıma ve hoşgörü ve nihayet zulümlere karşı yenilmez sabrı. Sağdaki ve soldaki adaletin silahları sayesinde, şanda ve şerefsizlikte, baskılarda ve eziyetlerde. kutsal din şehitlerini acı çekmenin çeşitli ve çok sayıda çiçekleri ile örülmüş taçlarla giydirdi. Şimdi ise barış zamanında hak ettiği itibarı krallardan, yüksek soylulardan, her tür ve sınıftan olan insanlardan görmektedir. Çeşitli yerlerde dağılan halkların kralları güçlerinde sınırlı olmalarına karşın, kutsal Katolik Kilise tüm dünyada sınırsız bir güce sahip olmakta tektir. Nitekim yazıldığı gibi, Allah sınırına selamet vermiştir (bk. Mezm. 127,14).

Su kutsal Katolik Kilisenin içinde kalıp, öğretileri ve kurtuluş yasaları ile eğitilip, biz göklerin krallığına ve sonsuz yaşamın mirasına sahip olacağız. Bunları Rabbimizden alabilmek için her şeye boyun eğmeye hazırız. Nitekim amacımız az bir şey değildir. Çünkü biz sonsuz yaşamı amaçlıyoruz. Bu yüzden inanç bildirgesinde "vücudun yeniden doğuşu"ndan, yani ölülerin dirilmesinden başka, Hıristiyan’ın tüm gayretlerinin amacı olması gereken "sonsuz yaşama" da inanmamız öğretiliyor.

Bu yüzden yaşam, kendi gerçeği ve doğruluğu içinde bir kaynak gibi tüm göksel armağanlarını üzerimize akıtan Babadır. Biz insanlara sonsuz yaşamın tanrısal nimetlerini ileten O’nun sonsuz iyiliğidir.

 

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden, 2, 4-6)

Günlük yorgunluğun gıdası gibi, çalışma sonunun Ödülü gibi Mesih işçilerine kendini veriyor.

Mesih çarmıhtan mezara götürüldüğü gibi biz de kutsal kaynağa, tanrısal vaftize götürüldük.

Herkes sorgulandı. Baba’nın ve Oğul’un ve Kutsal Ruh’un adına inanıp inanmadığı konusunda, kurtarıcı inancı açıkça kabul ettiniz. Üç kez suya batırıldınız ve de yüzeye çıktınız. Bu ayinle bir simgeyi ve bir imgeyi ifade ettiniz. Mesih’in mezarda geçirdiği üç günü temsil ettiniz.

Kurtarıcımız toprağın bağrında üç gün ve üç gece geçirdi. İlk yüzeye çıktığınızda Mesih’in toprak altında geçirdiği ilk günü simgelediniz; Batırıldığınızda ise geceyi. Nitekim gündüzde olan ışıkta bulunur, oysa gecenin içinde olan hiçbir şey görmez. Böylece siz batırıldığınızda, gecenin içinde sarılmış gibi hiçbir şey görmediniz. Yüze çıktığınızda ise kendinizi gündüzde bulur gibi oldunuz.

Aynı anda öldünüz ve doğdunuz ve aynı kurtarıcı dalga sizin için hem mezar hem de anne oldu. Süleyman’ın başka konuda söyle­dikleri tümü ile size de uyuyor: "Doğmak için bir zaman vardır, bir de ölmek için" (Vaiz 3. 2), oysa sizin için aksine, ölmek zamanı doğmak zamanı olmuştur. Tek bir zaman her iki şeyi nedenledi ve doğmanız ölmenizle çakıştı.

Ey yeni ve duyulmamış olay türü! Fiziksel gerçekler düzleminde biz ölmedik, gömülmedik, çarmıha çakılmadık ve dirilmedik. Oysa bu olayları kutsal gizlerin alanında yeniden sunduk. Böylece bizim için kurtuluş gerçekten bu olaylardan çıktı.

Buna karşın Mesih gerçekten çarmıha çakıldı, gerçekten gömüldü ve gerçekten yeniden dirildi. Tüm bunlar bizim için bir lütuf armağanı oldular. Böylece kutsal gizemsel temsilin sayesinde Mesih’in azabına katılarak kurtuluşu gerçekten elde edebiliriz.

Ey taşkın insan sevgisi! Mesih suçsuz ayaklarında ve ellerinde çivileri kabullendi, acıya göğüs gerdi ve hiçbir acı ya da zorluk çekmemiş olan bana, acılarının iletimi sayesinde ücretsiz kurtuluşu veriyor.

Hiç kimse vaftizin salt günahların affedilmesinden ve evlatlığa kabulünden oluştuğunu düşünmesin. Yalnızca günahların affım bahşeden Yahya’nın vaftizinde olduğu gibi. Aksine biz vaftizin, günahlardan kurtuluşu ve Kutsal Ruh’un armağanı verdiği gibi, Mesih’in çektiği azapların imgesi ve ifadesi olduğunu biliyoruz. Bu yüzdendir ki Pavlus: "Mesih İsa’ya vaftiz edilenlerimizin hepsinin O’nun ölümüne vaftiz edildiğini bilmez misiniz? Vaftiz yoluyla O’ nunla birlikte ölüme gömüldük" (Rom. 6,34) diye beyan ediyor.

 

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden, 3, 1-3)

Allah’ın tapınağına kibirle girebileceğini sanan, tüm bilgilerine karşın, başarılı olmayacaktır. Gire­bilmek için bilim ve onu veren Ruh gerekmektedir.

Mesih’te vaftiz olup ve Mesih’le bürünüp, Allah’ınkine benzer bir doğa edindiniz. Evlatları olmamızı çok önceden kararlaştıran Tanrı bizleri Mesih’in şanlı vücuduna uygun kılmıştır.

Mesih’e katıldığınızdan size haklı olarak "Mesihler, yani "meshedilmiş olanlar" denilmiştir. Çünkü Allah sizler hakkında, "Meshettiklerime dokunmayın" (Mezm.104, 15) buyurmuştur.

Kutsal Ruh’un işaretini aldığınızda "meshedilmiş" oldunuz. Mesih’in imgesi olduğunuza göre sizin için her şey simgesel olarak gerçekleşmiştir. Ürdün nehrinde vaftiz edilen O, sulara tanrısallığının kokulu tadını kazandırdıktan sonra, sulardan çıktı. Aynı özde olan Kutsal Ruh üzerine indi. Eşit Olan, Eşit Olana kondu.

Size de kutsal sulardan çıktıktan sonra, Mesih’e sürülenin imgesi olan krizma, yani Kutsal Ruh verildi. Rab’den söz eden ermiş İşaya, O’ nunla ilgili kehanetinde şöyle diyor: "Rab Yahve’ nin Ruh’u üzerimdedir. Çünkü hakirlere müjdeyi vazetmek için Rab beni meshetti" (İşaya 61, 1).

Mesih, insanlar tarafından yağ veya başka maddi bir sıvı ile meshedilmedi. Baba O’nu Kutsal Ruh ile meshedip, tüm dünyanın kurtarıcısı olarak atadı. Petrus’un dediği gibi: "Allah’ın Kutsal Ruh’la meshettiği Nasıralı İsa" (H. İ. 10, 38). Peygamber Davud şöyle açıklıyor "Tahtın ebedi ve daimidir, ey Allah! Krallığının asası doğruluk asasıdır. Salahı seversin ve kötülükten nefret edersin. Bu­nun için Allah, senin Allah’ın, seni arkadaşlarından ziyade meser­ret yağı ile meshetti" (Mezm. 44,6-8).

O, tinsel meserret yağı ile meshedildi; yani tinsel meserretin ya­ratıcısı olduğu için meserret yağı diye adlandırılan Kutsal Ruh ile. Siz ise krizma ile meshedildiniz. Böylece Mesih’e katılıp, O’ nunla dayanışma haline girdiniz.

Bu krizmaya saf ve sıradan bir merhem gibi bakmaktan sakının. Bu kutsal bir merhemdir. Artık saf ve basit bir yağ değildir. Kutsama­dan sonra sıradan bir yağ değil, Mesih’in ve Kutsal Ruh’un bir armağanıdır. Tanrısallığının varlığı ile etkin olmuştur. Bir kutsama değeri olarak alnına ve diğer duyumlarına sürülmektedir. Böylece vücut görülen merhemle meshedildiğinde ruh aziz ve canlandırıcı Kutsal Ruh ile kutsallaştırılmaktadır.

 

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden, 4, 1.3-6)

Episkopos olmadan vaftiz etmek veya sevgi ayinini kutlamak uygun düşmez. Tümünüz episkoposu izle­yin, İsa Mesih’in Baba’yı izlediği gibi.

"Ele verildiği gece Rab İsa eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve şöyle dedi: "Bu sizin uğrunuza feda edilen benim bede­nimdir." Kaseyi alıp şükretti ve şöyle dedi: "Alın ve için, bu benim kanımdır" (1. Kor. 11,23). Ekmek için "Bu bedenimdir" dediğine göre, bundan kim kuşku duyabilir? "Bu kanımdır" dediğine ve beyan ettiğine göre O’nun kanı olmadığını kim öne sürebilir, kim kuş­kulanabilir?

Bu yüzden kesin bir inançla Mesih’in bedeni ve kanı olarak kabul edelim. Ekmek olarak sana beden, şarap olarak sana kan verilmek­tedir. Çünkü Mesih’in bedenini ve kanını aldığında, Mesih’le aynı beden ve kandan oluyorsun. O’nun bedenini ve kanını içimize al­dıktan sonra Mesih’in taşıyıcıları oluyoruz. Hatta Aziz Petrus’ a göre tanrısal doğanın ortakları oluyoruz.

Yahudilerle tartışmakta iken Mesih bir gün onlara şöyle dedi: Be­denimi yemezseniz ve kanımı içmezseniz yaşam sizin olmayacaktır (bk. Yu. 6, 53). Onlar ise söylenenlerin gerçek tinsel anlamını kavrayamadıklarından et yemeği önerdiğini düşünerek alınarak ayrıldılar.

Eski antlaşmada da sunuş ekmekleri vardı. Oysa Eski Ahit’e (Tevrat’a) ait oldukları için ortadan kaldırıldılar. Yeni Ahit’te ruhu ve bedeni kutsallaştıran göksel bir ekmek ve kurtarıcı bir içki vardır. Nasıl ki, ekmek bedene yarar sağlıyorsa, Kelam da Ruh’a sonsuz yarar sağlamaktadır.

Bu yüzden "Efkaristiya’ nın ekmek ve şarabına basit ve sıradan maddeler gibi bakma. Rabbin beyanatına göre onlar Mesih’in bedeni ve kanıdırlar. Duyumlar seni kuşkuya yöneltirse bile inanç seni emin ve kesin kılmalı.

Bu konularda iyi eğitilmiş, çok sağlam bir inançla beslenmiş olarak ekmeğe benzeyenin tadı damağına öyle gelirse bile, ekmek değil de Mesih’in bedeni olduğuna inanıyorsun. Şaraba benzeyenin tadı damağına öyle geliyorsa bile şarap değil, Mesih’in kanı olduğuna inanıyorsun. Bu tanrısal gerçekler hakkında eskiden, Mezmurlar’ da Davud şöyle diyordu: "İnsanın yüreğine kuvvet veren ekmek, yüzünü parlatan yağ" (Mezm. 103, 15). İşte, o ekmeği tinsel ekmek olarak alıp ruhunu sağlamlaştır. Ruhunun yüzünü aydınlat.

Allah’ın yardımı ile temiz bir vicdanın aydınlattığı yüzünle bir ay­naya bakar gibi Rabbin şanına bakar, Rabbimiz Mesih İsa’da şanına şan katarsın. Yüzyıllar boyunca şan, güç ve şeref O’nun olsun.

 

(Kirillos [Kudüs’ lü], Kateşezlerinden, 16)

Allah’ın hizmetiyle meşgul olalım ve Allah bizle meşgul olacaktır. Ürünümüz O’nu zengin etmez, siz­leri mutlu kılar.

Benim vereceğim su, içende sonsuz yaşam için fışkıran bir su kaynağı olacak" (Yu. 4,14). Yaşayan ve fışkıran yeni bir su türü, oysa salt buna layık olan için fışkırır. Kutsal Ruh’un lütfuna hangi nedenle su deniliyor? Çünkü her şey suya muhtaçtır. Bitkileri ve hayvanları su doğurur. Yağmur suyu gökyüzünden dökülür. Hep aynı tarz ve şekilde dökülür, fakat çok şekilli sonuçlar yaratır. Hurma ağacındaki tepki başka, üzüm filizindeki başkadır. Doğası ise tektir ve kendisinden değişik olamaz. Nitekim yağmur ayrı şe­kilde düşmez, kendini değiştirmez. Fakat onu alan yaratıkların ge­reksinimlerine uyar ve her biri için gerekliliğini duydukları Allah’­tan gelme armağan olur.

Aynı şekilde Kutsal Ruh, tek şekilli ve ayrılmaz olmasına karşın, lütfu herkese dilediği gibi dağıtır. Nasıl ki, kurumuş bir ağaç sulandırıldıktan sonra yeniden filiz verir. Günahkar ruh da, tövbe yoluyla Kutsal Ruh’un armağanına hak kazanarak adalet meyvele­rini taşır. Kutsal Ruh tek bir söze aittir. Oysa tanrısal buyruk ve Mesih’in meziyetleri sayesinde çok şekilli etkiler yaratır.

Nitekim bilgelik için birinin dilini kullanır. Kehanet ile bir baş­kasının aklını aydınlatır. Birine şeytanları koyma gücünü bahşeder, diğerine Kutsal Kitapları yorumlayabilme yeteneğini. Bunun ölçülülüğünü güçlendirir, şuna ise merhameti öğretir. İnanç sahibi birine oruç tutmayı esinler, başkalarına da değişik çile çekme şekillerini. Kimi dünyasal konulardaki bilgeliği öğrenir, kimi de şehitliği kabullendiren gücü. Birinde Kutsal Ruh bir tepki yaratır, başkasında değişik birini ve her daim kendine benzer kalır. Böylece yazılmış olan gerçekleşir: "Herkesin ortak yararı için herkese Ruh’u belli eden bir yetenek verilir" (I. Kor. 12. 7).

Gelişi yumuşak ve incedir. Varlığı hoş kokulu ve tatlı, yükü çok hafiftir. Gelişi, ışığın ve bilimin parlak ışınları ile önceden belli olur. Bir kardeş ve bir koruyucu gibi gelir. Nitekim kurtarmaya, iyileştirmeye, öğretmeye, yüreklendirmeye, güçlendirmeye ve te­selli etmeye geliyor. Her şeyden önce O’nu kabul edenin aklını aydınlatır. Sonra ise bunun aracılığı ile başkalarınınkini de.

 

18-3-2014 tarihinde yazéldé.

18-3-2014 tarihinde güncellenmiştir.

SAYFA BAŞINA DÖN