INCİL AÇIKLAMASI ;
Markos (15:43-48 / 16:1-8)Sevginin Dürüstlüğü – Cesaret
“Haftanın ilk günü erkenden mezara geldik ve güneş doğdu”
Herkes sever. Ama kendi benliğinden ziyade başkasını sevmeye cesaret edenler ise azdır. İşte gerçek sevgi budur. Başkasını kendimize tercih etmek ve sevmek bir cesaret işidir. Birisini sevmek doğal bir durumdur, Ama Rabbin istediği şekilde sevmek kendi benliğimizi feda etme derecesine maruz kalmak bir cesarettir.Kokular taşıyan kadınlar işte böyle bir sevgi ile Rabbi sevdiler. Ve haftanın ilk günü yani Pazar günü erkenden yani hiçbir iş yapılmasına müsaade edilmeyen Cumartesi günü geçer geçmez günün ilk anlarında mezara, sevip hizmet ettikleri, mahkum edilip mezarına büyük bir taş yuvarlanan ve koruyucu askerler konulan Rabbe kokular sürmek için korkusuzca geldiler.
Kokular taşıyan kadınlar gibi kim sevmeye cesaret edebilir? veya cesaretle Pilatus’a geçip, bir aldatıcı olarak mahkum edilen İsa’nın cesedini isteyen Arimatealı Yusuf misali kim sevebilir? Kendini bu devrin güçlüleri ile karşı karşıya etirebilecek bir sevgiye kim cesaret edebilir? Herkesin reddettiği bir kişiyi önemsemek veya ölüme mahkum edilmiş bir kişiye kefen satın alıp onu haçtan indirip kefene sarıp mezara koymak, herkesin cesaret edip yapmaya kalkacağı işler değildir. Ayrıca görünen bir sevgi vardır ki bu çoğunluğun sahip olduğu bir tür sevgidir. Bu sevgi haç yanında terk edip giden, sevgili mahkûm edilince zayıflayan veya inkâr eden sevgidir. “Sevgi” sevdiği uğruna cesaret gösterir onu önemser ve ona ölüm ve mezar en gibi zayıf anlarında refakat eder.
Yüce olanları sevmek cesaret değildir. Esas cesaret zayıf olanları sevmektir. Bu nedenle birincisi genellikle bir görüntüdür ikincisi ise gerçek sevgidir. Öyleyse cesaret sevginin dürüstlüğüdür. Tehlike taşımayan sevgi göstermelik bir sevgidir. Bu tehlike belkide sevilen kişinin zayıflığını taşır ve belkide onun bana karşı olan bir hata olasılığıdır veya günlerden bir gün barışma cesaretidir veya kendini feda etme ve tehlikeye maruz bırakma cesaretidir. İşte “Sevginin yararı” budur. Bu yarar sevilenin kendi benliğimiz için tüketilmesi anlamına gelmez aksine benliğin sevilen uğruna helak edilmesidir. Sevgi kendisi bizi “Sorumluluk” ile doldurmaya gücü yetince diğerlerine yönelir. Sevgi, istediği şey mümkün olmayınca bile kokular taşıyan kadınlar gibi davranır. Biz eğer seviyor isek, bunun yalnız mümkün olduğu anlarda değil aksine gerekli olduğu anlarda girişim yaparız. Yani sevgi cesaret eder ve mümkün olmayanı önemsemez zira doluluğunu sağladığı görevi kırması mümkün değildir.
Sevgi imanın hikmeti ile davranır ve insanlar bunu “Cehalet” olarak itibar ederler çünkü bazı ani çıkışları zararlarıyla kabullenir. Kamil olmayan sevgi, mümkün olmayan bir şeye cesaret etmez çünkü hiçbir zarar istemez. Oysa sadık olan sevgi, zararı ne olursa olsun mümkün olmayandan korkmaz hatta bütün benliğini kaybedecek olsa da korkmaz. İzmir kilisesinin meleğine şöyle haykırmıyor mu : “Ölmüş ve yaşama dönmüş, ilk ve son olan şöyle diyor, ölüm pahasına da olsa sadık kal sana yaşam tacını vereceğim kulağı olan, ruhun kiliselere ne dediğini işitsin.(Vahiy 2: 10-11) Efendimizi insanlar önünde inkâr edeni, efendimiz de göksel babasının önünde inkâr edecektir.
Böylesi cesaretli bir sevgi olmadan bugün dünyada hiçbir gerçeği değiştirmek imkânı yoktur. Özellikle de günümüz dünyasının esasları yalan ve hile üzerine kurulmuşsa. Hıristiyanlık egemen Roma’nın putperest âlemini nasıl fethetti? Böyle bir sevgiyle değil mi, kokular taşıyan kadınların ve Arimatealı Yusuf’un sevgisi gibi bir sevgiyle. Mütaassıp bir haksızlığın karşısına ancak böylesi hakka bağlı bir sevgi koyabilir. Vaftizci Yuhanna’nın hakka olan sevgisi ancak vali karşısında durup ona “Hakkın yok….” diyebilir.
Çağımızda mühürler gerçek olmayan bozulmuş bazı ilke ve örneklere basıldı. Ve çağımız bugün vicdanın kabul edemeyeceği kimi çıkışları ve genellemeleri kabul edebiliyor. Ama bu taşın yuvarlanmalarına ve bu hileli mühürlere aldırış etmeden yaşama doğru çıkış yapabilecek sevgi kimde var? Herkes İsa Mesih’in dirilişini kabul eder ve onun hakikat olduğuna herkes iman eder. Evet ama Mesih’i, bu devir egemenlerinin gömüp terörle mühürlediği ve yalan ve aldatıcı iletişim kanalları vasıtasıyla üzerine kocaman bir taş yuvarladığı hangi gerçek ile kim seviyor? Bu gömülmüş gerçeğe umursamaz bir cesaretle kimin sevgisi yaklaşabilir?
Toplumlarımız ve bunlardan Hıristiyanlık yüzeysel imanı kabul eder. Yani birtakım bayramlar ve adetler etrafında odaklaşmış sosyal ve mezhepsel görünümlerden hoşlanan bir iman türü. Ve dini bu sınırlarla mühürler. Ve bundan ötesini ve daha derinini cahillik ve abartı olarak kabul eder. Ve kimseden, sakin olan bu durumu hareketlendirmeyi ve gömülen “İman hayatının” üzerinden hiçbir taşı yuvarlamasını istemez.
Ama cesur ve adetlerin egemenleri ile toplumsal öfke ve zorbalıklar arasınagirip insanlardaki yüzeyselliği kuvvetlendiren sevgiye sahip olan, ölmüş sanılan ama kendisi hayat olan Mesih’i ister ve arar. İnsanı hayat arayışına örnek arayışına ve bu örneği müjdelemeye ve bunu her insana ulaştırmaya itecek iman sevgisine bugün kim sahiptir? Cesaret, sevgiye ilişkin her sözün dürüstlüğüdür.
Tüketim çağı insan haklarının ortaya çıkarılmasını istemez. Tüketim başkalarının özgürlüklerini ve varlığını gömmek ister ki meydan kendisine boş kalsın ve insanın varlığını hesaba katmama özgürlüğüne kavuşsun. Unutulmuş ve ezilmişlerin sesi olup bu amaçla çalışmak ve ticari tüketim ve taassubun, çıkar baskılarının ve karlılık hükümranlığının karşısına çıkabilecek gerçek sevgi ve cesarete sahip kim var? Cesaret gerçek sevgiyi ortaya çıkarır.
Bugünkü dünya toplumları ve Hıristiyan alemi en ince durumların hesabını yapar ve her meseleye aman ve mekan temin eder ve efendimize yanlıca gökyüzünü ve bazı söylemleri bırakır ve en iyimser hallerde kimi sorumluluk duygusu taşıyanlar boş vakitlerini Allah’a ayırırlar ki ona mesajlar yollayıp ondan sanal bazı mesajlar alırlar ve Allah ile olan ilişkilerini bu tür haberleşme-lere sıkıştırırlar. Yersel hayat ve toplumlardaki birçok durumları bir kenara itip rabbe bu alanda bir mekan ayıracak kamil bir sevgiye bugün için kim sahiptir? Cesaret böyle bir sevgiyi ispat eder.
Öyle sevgi vardır ki bencilliği ister kimi sevgide benliği feda eder. Sevgi vardır kazanma güveni içindedir, sevgi vardır düşünmeden özveride bulunur. Birincisi hiçbir kötü gerçeği değiştirmez ikincisi hiçbir gerçekten çekinmez ve imkânsızlıklardan imkânlar gerçekleştirir. Cesaretli sevgi maddiyatçı âlemde hayat için tanıklık yapmamızın yegane vasıtasıdır. Cesaretsiz sevgi mezarda yaşam istemeyecektir ve dirilişten haberi olmayacaktır ve efendimizin sözlerini cehalet olarak bilinse de hatırlamayacaktır: “İnanın ben âlemi yendim” efendimiz bu sözlerle daha insanlar buna inanmamışken, kendi dirilişini kastetmiştir. Kokular taşıyan kadınların ve Arimatealı Yusufun bu sevgisi her an ve hatta ölüm hala egemen iken diriliş haberini kabul edecektir. Böylesi bir sevgi, insanların hesaba katmadığı ve kendilerince ölmüş olan her tür gerçeği diriltmeye gücü yetecek olan sevgidir. Ama diri olmayan hiçbir hakikat yoktur.
Yalnızca cesur sevgi diriliş haberini hak eder ve efendimizin asla son bulmayan hükümranlık gününün sevincini yalnız bu sevgi deneyebilir. Amin.