BİRİNCİ EVRENSEL KONSİL
Dördüncü yüzyılın ilk yirmili yıllarında Aryos adlı İskenderiyeli bir kahin şöyle bir öğreti yayıyordu: Yalnız Baba ebedidir. Ve kelam (Oğul)ebedi değildir. Ve oğul baba gibi “Yaratılmamış” değildir. Ama tanrısal bir yaratıktır ve diğer yaratıklar gibi değildir. İskenderiye Patriği Aleksandros, Aryos aleyhinde bir konsil topladı onu ve yanlış(yok etme) öğretisini ve taraftarlarını Kilise’den ayırdı.Aryos ise Doğuda, Filistin’de ve Küçük Asya’da(Bugünkü Türkiye) kendisine destek aradı. Bazı bölgesel konsiller kendisine destek verdi. Trablus ve Antakya episkoposları buna karşı çıktılar. İskenderiye Başpiskoposu Aleksandros bütün dünya nezdinde harekete geçti. Bunun üzerine Kral Kostantin evrensel bir Konsilin Toplanma gerekliliğini hissetti. Ve tarihte ilk evrensel konsil M.S. 325 yılında Küçük Asya’nın (bugünkü Türkiye)Nikya(İznik) şehrinde toplantı ve yaklaşık 300 Episkopos katıldı. Antakya Kürsüsünden 30 Episkopos, batıdan aralarında Kortuba Episkoposunun bulunduğu üç veya dört temsilci ve Roma’dan Papa’yı temsilen iki peder katıldı. Ezici çoğunluk Aryos’a karşıydı.
Bu evrensel konsil Büyük İman Duasının “Kutsal Ruh” kısmına kadar olan büyük bölümünü açıklayarak düzenledi. Ve bugün bilinen şekliyle Büyük İman Duası, ikinci evrensel konsil olan 381 yılında Kostantiniye’de toplanan konsilde tamamlandı.
Ve Büyük İman Duası Oğul için söylediği “Gerçek İlahtan gerçek ilah olup yaratılmamış doğrulmuştur. Özde Babaya eşittir.” Yani Baba ve Oğlun tek bir Özü vardır. Sözleriyle de ayrı bir özelliğe sahip olmuştur.
Aryos ile beraber olan iki episkoposun aforoz edilmeleri konudaki tartışmalara son vermedi. Aryos ile ilgili bu sorun 60 yıl sürdü ve Ortodoksluğun zaferiyle sona erdi. Bugün Mesih’in Tanrısallığına olan iman bütün Hıristiyanlık alemi içinde birdir. Yalnız Yahova Şahitleri denilen gurup bu kaideye uymaz. Çünkü onlar Oğul’un yaratıldığını söyler.
Oğul’un tanrısallığına olan imanımızı Aziz Asanasyos açıklamıştır. Bu aziz Birinci evrensel Konsil İskenderiyeli de Diyakon olarak bulunmuştu. “Kelamın beden alması” Adında bir kitap yazdı ve öğretisine, İsa Mesih’in kendini fidye olarak sunması konusu ile başlayarak: Haça gerilen insan ilahtı.
Çünkü yalnızca ilah olan kendini insanlar için feda edebilir ve o aynı zamanda gerçek bir insandı. Ve bu haliyle haça gerildi.
Kilise birinci evrensel konsilde ortaya yeni bir şey getirmedi. Yalnızca İncil’e olan imanını, mecbur kaldığı sözlerle açıkladı. Çünkü Aryos baba ve oğul’un eşitliğini reddediyordu.
Mesih’in tanrılığına olan bu iman bizim bütün imanımızdır daha sonra kilise pederleri, birinci evrensel konsilin vermek istediği anlam için “Üçlü Şahsiyet” ibaresini kullanmışlardır.
Okumalar
Yaratéléş 14. Bölüm
14 Avram yeğeni Lut'un tutsak alındığını duyunca, evinde doğup yetişmiş üç yüz on sekiz adamını yanına alarak dört kralı Dan'a kadar kovaladı. 15 Adamlarını gruplara ayırdı ve gece saldırıp onları bozguna uğratarak Şam'ın kuzeyindeki Hova'ya kadar kovaladı. 16 Avram yağmalanan bütün malı, yeğeni Lut'u, Lut'un mallarını, kadınları ve halkı geri getirdi. Melkisedek Avram'ı Kutsuyor 17 Avram Kedorlaomer'le onu destekleyen kralları bozguna uğratıp dönünce, Sodom Kralı onu karşılamak için Kral Vadisi olan Şave Vadisi'ne gitti. 18 Yüce Tanrı'nın kâhini olan Salem Kralı Melkisedek ekmek ve şarap getirdi. 19 Avram'ı kutsayıp şöyle dedi: "Yeri göğü yaratan yüce Tanrı Avram'ı kutsasın. 20 Düşmanlarını onun eline teslim eden yüce Tanrı'ya övgüler olsun."
Yasanén Ôekraré 1. Bölüm
5 Musa Şeria Irmağı'nın doğu yakasındaki Moav topraklarında bu yasayı şöyle açıklamaya başladı: 6 "Tanrımız RAB Horev'de bize, 'Bu dağda yeteri kadar kaldınız' dedi, 7 'Haydi kalkın, Arava'da, Dağlık Bölge'de, Şefela'da, Negev'de ve Akdeniz kıyısında yaşayan bütün komşu halklara, Amorlular'ın dağlık bölgesine, büyük Fırat Irmağı'na kadar uzanan Kenanlılar ülkesine ve Lübnan'a gidin. 8 Bu toprakları size verdim. Gidin, atalarınıza, İbrahim'e, İshak'a, Yakup'a ve soylarına ant içerek söz verdiğim toprakları mülk edinin.'" Musa Önderler Atıyor 9 "O sırada size, 'Tek başıma yükünüzü taşıyamam' dedim, 10 'Tanrınız RAB sizi çoğalttı. Bugün göklerdeki yıldızlar kadar çoğaldınız. 11 Atalarınızın Tanrısı RAB sizi bin kat daha çoğaltsın ve söz verdiği gibi kutsasın! 12 Sorunlarınıza, yükünüze, davalarınıza ben tek başıma nasıl katlanabilirim? 13 Kendinize her oymaktan bilge, anlayışlı, deneyimli adamlar seçin. Onları size önder atayacağım.' 14 "Siz de bunun iyi olduğunu onayladınız. 15 Böylece oymaklarınızın bilge ve deneyimli kişiler olan ileri gelenlerini size önder atadım. Onlara biner, yüzer, ellişer, onar kişilik toplulukların sorumluluğunu verdim. Oymaklarınız için de yöneticiler görevlendirdim. 16 Ayrıca yargıçlarınıza, 'Kardeşleriniz arasındaki sorunları dinleyin' dedim, 'Bir adamla İsrailli kardeşi ya da bir yabancı arasındaki davaları doğrulukla yargılayın. 17 Yargılarken kimseyi kayırmayın; küçüğe de, büyüğe de aynı gözle bakın. Hiç kimseden korkmayın. Yargı Tanrı'ya özgüdür. Çözemeyeceğiniz bir sorun olursa bana getirin, ben gerekeni yaparım.' 18 O sırada yapmanız gereken her şeyi size buyurmuştum."
Yasanén Ôekraré 10. Bölüm
14 Gökler de, en yüce katı da, yeryüzü ve içindeki her şey Tanrınız RAB'bindir. 15 Öyleyken RAB atalarınızı sevdi, onlara bağlandı. Bugün olduğu gibi, onların soyu olan sizleri bütün halkların arasından seçti. 16 Yüreklerinizi RAB'be adayın, bundan böyle dikbaşlı olmayın. 17 Çünkü Tanrınız Yahve, tanrıların Tanrısı, rablerin Rabbi'dir. O kimseyi kayırmayan, rüşvet almayan, ulu, güçlü, heybetli Tanrı'dır. 18 Öksüzlerin, dul kadınların hakkını gözetir. Yabancıları sever, onlara yiyecek, giyecek sağlar. 19 Siz de yabancıları seveceksiniz. Çünkü Mısır'da siz de yabancıydınız. 20 Tanrınız RAB'den korkun, O'na kulluk edin. O'na bağlı kalın ve O'nun adıyla ant için. 21 O övgünüzdür. Gözlerinizle gördüğünüz o büyük, heybetli belirtileri sizin için yapan Tanrınız'dır. 22 Mısır'a giden atalarınız yetmiş kişiydi. Şimdiyse Tanrınız RAB sizi göklerdeki yıldızlar kadar çoğa.
Elilerin Işleri 20. Bölüm
16Pavlus, Asya ilinde vakit kaybetmemek için Efes'e uğramamaya karar vermişti. Pentikost günü Kudüs'te olabilmek umuduyla acele ediyordu.
Pavlus Efesli ihtiyarlara veda ediyor
17Pavlus, Milet'ten Efes'e haber yollayarak inanlılar topluluğunun ihtiyarlarını yanına çağırttı. 18Yanına geldikleri zaman onlara şöyle dedi: «Asya iline ayak bastığım ilk günden beri, sizinle bulunduğum bütün süre boyunca, nasıl davrandığımı biliyorsunuz.
28Kendinize ve Kutsal Ruh'un sizi gözetmen olarak görevlendirdiği tüm sürüye göz kulak olun. Rab'bin kendi kanı pahasına sahip olduğu inanlılar topluluğunu gütmek üzere atandınız. 29Ben gittikten sonra sürüyü esirgemeyen yırtıcı kurtların aranıza gireceğini biliyorum. 30Hatta öğrencileri kendi peşlerinden sürüklemek için sizin aranızdan da sapık sözler söyleyen kişiler çıkacak. 31Bunun için uyanık durun. Üç yıl boyunca, aralıksız, gece gündüz demeden, gözyaşı dökerek her birinizi nasıl uyardığımı hatırlayın. 32«Şimdi sizi Tanrı'ya ve O'nun lütfunu bildiren söze emanet ediyorum. Bu söz, sizi ruhça geliştirecek ve kutsal kılınmış olan tüm insanlar arasında mirasa kavuşturacak güçtedir. 33Ben hiç kimsenin gümüşüne, altınına ya da giysisine göz dikmedim. 34Siz de bilirsiniz ki, bu eller hem benim, hem de benimle birlikte olanların gereksinmelerini karşılamak için hizmet etmiştir. 35Yaptığım her işte sizlere, böyle emek vererek güçsüzlere yardım etmemiz ve Rab İsa'nın, `Vermek, almaktan daha büyük mutluluktur' diyen sözünü unutmamamız gerektiğini gösterdim.» 36Pavlus bu sözleri söyledikten sonra diz çöküp onlarla birlikte dua etti.
Yuhanna 17. Bölüm
İsa dua ediyor
İsa bunları söyledikten sonra, gözlerini gökyüzüne dikip şöyle dedi: «Baba, saat geldi. Oğlunu yücelt ki, Oğul da seni yüceltsin. 2Çünkü sen O'na tüm insanlık üzerinde yetki verdin. Öyle ki, O'na verdiklerinin hepsine sonsuz yaşam versin. 3Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin İsa Mesih'i tanımalarıdır. 4Yapmam için bana verdiğin işi tamamlamakla seni yeryüzünde yücelttim. 5Baba, dünya var olmadan önce ben senin yanındayken sahip olduğum yücelikle şimdi beni yanında yücelt. 6«Dünyadan bana verdiğin insanlara senin adını açıkladım. Onlar senindiler, bana verdin ve senin sözüne uydular. 7Bana verdiğin her şeyin senden olduğunu şimdi biliyorlar. 8Çünkü bana ilettiğin sözleri onlara ilettim, onlar da kabul ettiler. Senden çıkıp geldiğimi gerçekten anladılar, beni senin gönderdiğine iman ettiler. 9Onlar için istekte bulunuyorum. Dünya için değil, bana verdiğin kimseler için istekte bulunuyorum. Çünkü onlar senindir. 10Benim olan her şey senindir, seninkiler de benimdir. Benonlarda yüceltildim. 11Ben artık dünyada değilim, ama onlar dünyadalar. Ben sana geliyorum. Kutsal Baba, onları bana verdiğin kendi adınla koru ki, bizim gibi bir olsunlar. 12Kendileriyle birlikte olduğum sürece, bana verdiğin kendi adınla onları esirgeyip korudum. Kutsal Yazı yerine gelsin diye, mahva giden adamdan başka içlerinden hiçbiri mahvolmadı. 13«İşte şimdi sana geliyorum. Sevincimin onlarda tamamlanması için bunları ben dünyadayken söylüyorum.
Tuz tadını yitirirse, ona tekrar nasıl tuz tadı verilebilir?
Erdemin uygulaması kendi yararına değil de başkalarının yararına yöneliktir."Yeryüzünün tuzu sizsiniz" (Mt. 5, 13). Soylu görev, der Mesih, salt kendiniz için değil, tüm dünya için size teslim edilmiştir. Peygamberler döneminde olduğu gibi sizi iki, on ya da yirmi kente veya özel bir millete gönderiyorum. Sizi topraklara, denizlere bu denli bozulmuş olan tüm bu dünyaya gönderiyorum. "Yeryüzünün tuzu sizsiniz" demekle insanın günahla bozulduğunu ve doğasını yitirdiğini belirtiyor. Bu yüzden onunla birlikte onlardan başkalarını kurtarmak için en çok gerekli ve yararlı olan erdemleri ısrarla istiyor. Uysal, alçakgönüllü, merhametli ve dürüst bir insan bu tür erdemleri kendine saklamaz; fakat bu en iyi kaynakları başkalarının yararına kullanır. Temiz bir yüreği olan, barışı seven ve gerçek uğruna acı çeken kişi yaşamını başkalarının iyiliğine ayırır.
Sanki şöyle diyor: küçük mücadeleler ve önemsiz işlerde uğraşmak için çağrıldığınızı sanmayın. Hayır! Siz "Yeryüzünün tuzusunuz." Onlara neden bu ayrıcalığı tanıdı? Çürümüş olanı yeniden canlandırmak için mi? Kesinlikle hayır. Tuz, çürümüş olanı kurtaramaz. Havariler bunu yapmadılar. Allah ilkin yürekleri yeniliyordu; günahlardan arıtıyordu. Sonra da Havarilere teslim ediyordu. O zaman da onlar insanları, Rabden aldıkları yeni yaşamın içinde tutarak ve koruyarak gerçekten "Yeryüzünün tuzu" oluyorlardı. İnsanları günahın ahlaksızlığından kurtarmak Mesih’in uğraşıdır, oysa önceki sefil durumlarına yeniden düşmelerini engellemek Havarilerin dikkat ve gayretlerine aittir.
Onların (Havarilerin) Peygamberlerden daha üstün olduklarını nasıl belirttiğine bakın. Salt Filistin’in değil, tüm dünyanın öğreticileri olduklarını söylüyor. İsa devam ederken, dikkatim tercihen size yöneliyorsa ve sizi bu denli ciddi zorluklarla karşılaşmaya çağırıyorsam şaşmayın der gibidir. Sizi göndermek üzere olduğum kentlerin, halk ve milletlerin sayı ve çeşitlerini düşünün. Bu yüzden azizliği kendinize saklamanızı değil, başkalarını da size benzer yapmanızı istiyorum. Aksi takdirde kendinize bile yeterli olmayacaksınız.
Yanılgıda olan başkaları sizin aracılığınızla, doğru yola döneceklerdir. Oysa siz düşerseniz başkalarını da felakete sürüklersiniz. Size teslim edilen görevler ne denli önemli ise, size gerekecek olan katkı o denli büyük olacaktır. Bu yüzden İsa: "Ama tuz tadını yitirirse, ona tekrar nasıl tuz tadı verilebilir? Artık dışarı atılıp, insanların ayakları altında çiğnenmekten başka bir şeye yaramaz" (Mt. 5, 13) diye doğruluyor. Neden sonra: "Size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman" (Mt. 5, 11) tümcesini duyduklarında katılmaktan korkmamaları için sanki şöyle diyor: Sınavlara hazır değilseniz, sizi boşuna seçmişim. Güçsüzlüğünüzün tanıklığı olarak lanetler gelecek. Çünkü hırpalanmaktan korktuğunuzda, size uygun olan cesareti göstermezseniz, daha kötü acılardan geçecek, adınız lekelenecek ve tümünüz alay konusu olacaksınız. Çiğnenmenin anlamı budur.
Hemen sonra daha üstün bir benzeyişe geçiyor: "Dünyanın ışığı sizsiniz" (Mt. 5, 14). Yeniden dünyanın diyor, tek bir halkın veya yirmi kentin değil, fakat tüm evrenin idrak edilebilen, güneş ışınlarından daha göz kamaştırıcı ışık. Tırmalayıcı gücü olan bir sözcüğün ve üstün, ışıklı bir öğretinin yararını göstermek için ilkin tuzdan, sonra da ışıktan söz ediliyor. "Tepenin üzerine kurulan kent gizlenemez. İnsanlar da kandil yakıp, tahıl ölçeğinin altına koymazlar" (Mt. 5, 14-15). Bu sözlerle bir kez daha davranışlarına dikkat etmeleri için onları dürtüyor. Tüm insanların gözleri önünde olduklarını ve tüm dünyanın bakışları karşısında hareket ettiklerini onlara anımsatıyor.
Yuhanna Krisostomos (344-407)