Yuhanna (20:19-31)
Tomas’ın Kararsızlığı ve Bizim Kararlılığımız
“Ne mutlu senin vasıtanla görmeden iman edecek olanlara”
Paskalyanın ikinci pazarında İsa havarilerine Tomas mevcut iken görünür. Toma’ın imanı diğer havarilerden daha zayıf değildir. On öğrenci Paskalya akşamı İsa onlara zuhur ettiğinde iman ederler ama Tomas da onların gördüklereini görmek ve dokunduklarına kendiside dokunmak istediği için İsa ikinci pazarda kapılar kapalı iken onlara görünür. Ve Tomas’a“Bak” ve“Dokun” imansız olma fakat imanlı ol der.
İmanın üç derecesi vardır. Birincisi görünen şeylere olan imandır ve bunlar belkide doğal gerçeklerdir. İdrakımız altında olup kainatın gerçekleridir güneş gibi su gibi ay gibi tıp ilmi ile bedensel özellikler ve onların görevleri gibi. Biz bunların hakkında geniş bilgiye sahip ve onların sağlamlığı ve neticelerine inanırız. Ve belkide bunlar manevi gerçeklerdir ve bizler mesela terbiye konusunda şefkatin önemine dünya toplumlarında barışın önemine ve sosyal adaletin gerekliliğine ve benzerlerine inanırız. Bütün bunlar bizim idrak edebildiğimiz ama duyularımızla dokunamadığımız durumlardır. Ama bu saydıklarımızın hiç biri iman değildir. Ama onun birinci derecesidir ve biz buna “Bilgi” deriz. Bilginin imandan farklı olan tarafı, birincisi sabit ve apaçık belli aşikar olan şeylerle uğraşır ama ikincisi ise, iki kurala dayanan ve bir nevi kararsızlık ve tehlike taşır ki bunlardan birincisi “İman gözü” bu göz eski bir bilgi ve deneyim sayesinde belli bir görüş sahibidir, ikinci kural ise kişisel özgürlük ile doğal ve manevi gerçekler hakkında bildiklerimizden bunların sebep ve amaçlarının ne olduğunu anlama eğilimi ve arzusudur. Yani yaratılmış olanlardan yaratana geçiştir ve bu yaratılmış olanlarda yaratanın sevgisini okumaktır. İşte Tomas’ın iman konusunda durmuş olduğu basamak buydu. Aziz Gregoryos Naysisi’nin dediği gibi Tomas ne zaman ki İsa’yı gördü ve yan tarafına ve çivilerin yerine elini koydu “Ey muallim” diye haykırmadı ve dirilmiş bir bedene iman etmedi aksine “Rabbim ve ilahım” diye haykırdı. Zira Tomas eliyle ve gözüyle idrak edince Rabbe ve Tanrıya imana yöneldi. Tomas akla ve duyularına güvendi ve bunlardan efendisinin ab ve tanrı olduğuna dair iman derecesine yükseldi. Tomas İsa’nın yan tarafına dokunup diri bir bedene iman etmekle kalmadı yaraların yerine dokunarak “Tanrım” diye bağırdı. İşte Hıristiyanların çoğunluğunun iman konusundaki genel derecesi budur. Yani genellikle anlayalım ve ikna olalım sonra iman edelim.
Ama üçüncü derece ise, İsa’nın “Görmeden iman edenlere ne mutlu” diyerek mutluladığı aşamadır. Bizler bazı açıklamalardan sonra efendimizin mucizelerine inanırız ve kilisenin iki bin yıllık deneyimleri ve bazı görünümlere ilişkin anlatımlardan sonra İsa’nın dirilişini kabul ederiz. Ama imanın öyle bir aşaması vardır ki bir süre imanın ikinci derecesini tecrübe edinir işte kişisel deneyimin senelerce imanla beraberliği onu taşıyana güven- kamil bir iman verir ki bu “Akıl gözü” haline gelir ve artık bu göz ne bir araştırma ne de bir dokunuş istemez. İmanda derecelere yükselirken açıklamaya ihtiyaç duyarız ve neye veya kime iman edeceğimize dair güvenimiz akıl, yorum, açıklama ve ispat desteğine ihtiyaç duyar. Ama kişisel deneyim imanı “Mutlak” olanın idrakine yükseltir. Mucizelerden birinde Petrus İsa’dan ispatlar istemedi mi? Petrus İsa’ya şöyle dedi: Eğer sen isen bana emret suyun üstünde sana geleyim. Ve Yahudilerde inanmak için mucize istemediler mi? Bütün bunlar ikinci- orta derecedeki imanın görüntüleridir. Bu , bilgi doyumu , duyularla dokunma ve akli idrake dayanan imandır . Üçüncü derecedeki iman “Görmeden” olandır zira daha önce yeterince görüp bilgi susamışlığını ve güvenin kararsızlığını gideren imandır. Dirilişten sonra İsa’nın sorduğu andaki Petrus’un imanıdır: Ey Petrus beni sever misin? O da cevap olarak şöyle der “Sen bilirsin”
Havarilerin ve Tomas’ın imanları, mutlulanan bu üçüncü derecede ki imana ancak İsa’nın dirilişinden sonra ki görünümleriyle ulaşmıştır. Eğer Tomas şüphe etmeseydi bizim şüphemiz baki kalacaktı. Paskalya akşamında İsa’nın göründüğü anda Tomas’ın mevcut olmayışı Tanrısal bir tasarımdı ki Tomas’ın şüpheye düşmesi ve İsa’nın o mevcut iken tekrar zuhur etmesi ona dokunması Rabbim ve İlahım diye haykırışı bu vesile ile bizlerin şüphelerini gidermiştir. Çoğumuz İsa’nın dirilişi ve öğrencilerine görünmesini okuyup dinledikten sonra Tomas’ın isteklerini dile getiririz yani görmek ve dokunmak isteriz. Ve böylece Tomas görüp dokununca bizim yerimize dokunmuş be bizim yerimize Rabbim ve İlahım diye haykırmış oldu.
İmanın birinci derecesi “Bilgi”dir ikinci derecesi “Hikmet” tir bu “İman gözüne” sahiptir ve onunla göz duyusundan daha fazlasını görür . Üçüncü derece ise “Kamil iman”dır. Bununla insan “İmanla yaşayan” doğruluk ve dua insanına dönüşür ve o zaman akıl ve yürek bilgide birleşir ve ikinci derecede imanın uzun başarılar deneyimi mutlak bir güvene esas teşkil eder ki bu da imanı kamil olan derecesine yükseltir.
Ve bizler çoğumuz imanın bu ikinci derecesi basmaklarında gidip geldiğimiz için bu Pazar bizlerin kararsızlığımıza cevap verme ve gidip gelmelerimizi hafifletmek ve imanımızı güçlendirmek için gelmiştir. Bu Pazar günü ilahilerimiz şöyle der: Tomas’ın imansızlığı ne zarifti, imanlıların yürekleriyle bilgiye yaklaştı ve korkuyla “Rabbim ve ilahım” diye haykırdı (Kamil iman) . İşte mucize, imansızlık imanın güçlendirilmesine dönüştü. Efendimiz Tomas’ın şüphelerini gidermek için göründü biz de onunla haykıralım: Rabbim ve ilahım sana yücelik olsun. Amin.