Mezmurları iyice
okuyup derinlemesine anlamak gerekli bir
durumdur. Bu da Mezmurlar kitabının Hristiyanlık
ibadetimizde ki önemi ve geniş bir şekilde
kullanımının önemi açısından gereklidir. Bu
kitabın ihtiva ettiği derin bir servetin ve
zenginliğin anlaşılması ise bir diğer yönden
önem arzeder.
Mezmurlar, onu okuyan ve
terennüm edenler için onları ilahi arşın
huzuruna çıkaran bir vesile olur. Ayrıca
mezmurların sözleri gerçek ibadet yeri olan dua
edenin yüreğindeki nefs ve yaratanı arasındaki
düğün ateşine dönüşür. Burada mezmurun sözleri
bu düğünün hizmet edenleri haline gelir.
Zamanla
eski ahit’in diğer bölümlerinin kullanımdan
kalkmaya başladığı bir dönemde mezmurlar
kitabının kullanımını arttıran sebep nedir? Bu
bölümün özellikleri nedir ve bunları
derinlemesine nasıl okuyabiliriz?
Bu nedenle, bu konunun
incelenmesini ikiye ayırdık: İlk bölümde, ibadet
esnasında kalbin anlamı, ikinci bölümde ise
mezmurlar kitabının yükseklere taşıyan anlamı
bağlamındaki özellikleri nelerdir.
1. Akıl ve Yürek
Batı düşüncesinde
Rasyonalizmin tarihi << Dua ve güzellik sevgisi
>> nin unutulma trajedisiyle bağlantılıdır. Bu
da Filokalya ahlakı ve kalbin dili esasına
dayanan Ortodoks geleneğinin aksine olan bir
durumdur. Grek felsefecilerinden başlayarak
düşünce hayatının seyrini etkileyen ve
şekillendiren en büyük olay budur. Daha sonraki
tarihsel süreç ise, olanı derinleştirip
genişleterek yeni çağın sonuçlarına varmaktan
başka bir şey yapmamıştır. Yeniçağ << Dua >> yı
yani yücelik ile olan her ilişkiyi muntazam bir
şekilde yok etti. Çünkü saf mantıksal duyu ve
akılla bunun anlaşılması ve sınırlanması mümkün
değildi. Çağımız da, çıkarcı ve matematiksel
akıl kriterlerini aşan o gerçeğin çerçevesini
oluşturan
<<
Güzelliği arama >> yı yok etmiştir.
1-
Güzellik, düşünceyi matematiksel ve mantıksal
aklın sınırlarından daha ileriye taşıyan Meta-fora’ya
dayanır. Güzelliğin duygusu, şiir ve belagat ile
her türlü yaratıcı hayalin ürünüdür. O hakkı
arzu edilen (Verum) ve iyiliğin
uygulanabilirliğini (Bonum) kabul eden varlığın
zerafet ışıltılarıdır. Eski çağın, onsuz kendini
anlamasına imkanı olmayan saf güzellik, eski
çağı kendi üzüntüleri ve zevklere düşkünlüğünün
merhameti altında bırakmak için yararcı yeni
çağın önünden ayaklarının ucuyla kaçışı teşkil
eder.
2-
Batı
düşüncesinin en büyük yararı tarih ve kainatın
(Cosmos) yıkıntılarında (Caos), Logos’u
keşfetmesidir. Ama batı düşüncesi bu keşif için
değişik dönemlerde logosun belini kırıp ondan,
saf ve mantığın esiri olan, tecrübe ve hayat
bilgisi ilişkilerinden uzak, araştırmacı insan
düşüncesini aşan ve onun kendi kabuğundan
ötekine doğru çıkış gibi ulvi davasını
gerçekleştirmek için sınırlılığını aşmasına
yardımcı olacak düşünceye uzak bir fikir yaratma
deneyimine maruz kalmıştır. Batı değişik
dönemlerde Logos’u kişisel olmayan, soğuk ve
düşünceyi yalnızca tartışmadan doğan bir duruma
dönüştürmeyi denedi.
3-
Bu tecrübeye düşmeyi somutlaştıran
belkide bilgi ilmine ayırımdan ziyade bir
ayrışmayı dahil eden yeniçağdır. İnsanın kendi
öz dikkatini değiştirip, dini aklın hükümlerine
tabi kılarak ilahiyatı etkilemiştir. Güzellik
artık dinin genişliğinde bile sevilen ve korunur
olmaktan çıkmıştır. Bu durumu, eski kilise
babalarının yaşadığı gibi – bilimsel olmayan –
ilahiyatın yaşanmasını imkansız kılan ve
mübalağa edilen ilmi iddiaların yer aldığı
birçok teolojik eserlerde kolaylıkla görebiliriz.
Bu durumun yankılarını batı litorjiyasında da
görebiliriz. Burada rümuz esasları, bedensel
hareketlerin çok sınırlı olması nedeniyle yok
edilmiştir. Litorjiya saf bir şekilde içsel ve
düşünsel olarak yaşanmakta litorjiyadaki mistik
öz boyut inkar edilmektedir..
4-
Amacın,
aklın eleştirilmesi olmadığını belirtmek isteriz.
Aksine bilimsel, felsefi, teolojik ve varoluş
gelişmeleri içinde, beşeri bilgi deneyiminin
tekamül çemberine girecek ve her beşeri
görüntüde olduğu gibi, dar anlamıyla değil zira
imanımınız konusu kişiseldir ve bu anlamda dini
bilgi esasına saygı gösteren genişletilmiş bir
akılcılığın önünü açmaktır. Modern akılcılığın
doğuşu, yeni kalıbı içinde birbirine girmiş ve
müphem olan unsurlara dayanır. Akılcılık on
yedinci yüzyıl başlarında Avrupa’da eski imana
ilişkin şüphe dalgası üzerinde bir reaksiyon
olarak başladı. Dekart << İlk felsefede
düşünceler >> (Meditationes de prima philosophia)
adlı eserinde, belkide iradesiyle aldatmak
isteyen aldatıcı bir ilah ile olan üzücü
mücadelesini anlatır. Ve Dekart böyle bir ilaha
meydan okuyarak
kibirli bir şekilde
şöyle der : Gücü yettiği kadar aldatsın! (Fallat
quantum potest), çünkü o beni ne kadar isterse
aldatsın beni düşünmediğime dair ikna
edemeyecektir. Ve benim düşünmem gerçek bir
durum olduğu için ben mutlaka varım. Oysa doğu
Ortodoks edebiyatı şöyle diyor: << Ben seviyorum
o halde varım >>
5-
İnsandan, kendi kendisinin tanrısını
yapmaya uğraşan bu
<< Asli günah >>
birçok yeni inanışlarda yeni şekliyle karşımıza
çıkıyor. Burada insan ruhani ve dindar bir kişi
olarak ortaya çıkıyor ve birçok toplum bilimci
<< Allah’ın geri dönüşü >>’nden bahsediyor. Ama
bakışlarımızı derinleştirirsek gerçeğin görünen
durumlardan daha farklı olduğunu görürüz. Bunun
ruhsallık olduğunu sanan insan bir nevi kendi
ruhsal durumuna sarılmayı yaşamaktadır. Oysa
durum, insanı kendi özünden
çıkarmayıp,
kendi dar ve kapalı varlık çemberi içine
hapseden ruhsal hikmet ve saykolojiyi aşmayan
bir olaydır.
Ortodoks geleneğimizin
deneyimleri, akıl ve yürek arasında her birinin
rolünü ayırt ederek onların birikimlerini
korumuştur. Bilmiyorum / Anlıyorum / İdrak
ediyorum arasında fark vardır.
Doğu
dinlerinde olduğu gibi Yahudilerde de dini şiir
tekniği gelişmiştir. Ve bu şiirler, ibadet ve
törenleri verimli bir alan olarak buldu.
İbadetler arttıkça dinsel şiirlerin gelişimi de
arttı.
Böylece Davut ve Süleyman
peygamberler döneminde dini şiirin zirvesine
nasıl eriştiğini anlayabiliriz. (Tapınağın
inşası) Yahudilerin bayramlara ve şiirlere olan
tutkusunu ve merkezlerinin tapınak ve Allah
olduğunu da belirtelim.
Müziğin sözle olan
bağlantısı,ifadenin aciz kalıp duyguların
yardımımıza koştuğu anlarda ifade gücünü
arttırır. Mezmurlar kitabında ve bunun
terennümünde meydana gelen budur.
Eski
Ahitte şiir ve şiirsel bölümler çoktur. Ve
kutsal kitapları (Şeriat) Beş Bölüm, Mezmurlar
ve şiir kitapları şeklinde bölümlendirirlerdi. (Şeriat
ve Kitaplar)
Ve bunlardan: Süleyman’ın
Meselleri, Eyübün şiiri, Ezgiler ezgisi, Ağıtlar
ve Yeremya
Mezmurlar Cenneti
Mezmurlar Kitabı
Mukaddes’in kalbini ve ortasını işgal eder. Ve
Rab İsa, bu kitabı Hz. Davut’un Kutsal Ruh
vasıtasıyla yazdığına tanıklık etti. (Matta
22:43) Ve onun için << İsrail’in tatlı okuyucusu
>> denir. Ve kendisi şöyle der: Rabbin ruhu
benim aracılığımla konuştu ve onun sözü
dilimdedir. (2 Samuel 23:1-2) Mezmurların
yazılışında Davut en önemli paya sahipti çünkü
acılarda çok derin bir deneyimi vardı ve ayrıca
değişik görünümlere sahip olan nefsin
durumlarını tahlil etmişti. Zulümlere ve Kral
Şaul ile İsrail halkı tarafından reddedilmeye
karşı mücadele etti. Ve halkı karşısında
Davut’un bir çoban yüreği taşımakta olduğunu
unutmayalım. Bütün bunlar Kutsal Ruh’un Davut’ta
şefkat ve güçlendirici duygular yaratmasına
sebep oldu. Ve bu duyguları, içinde ümit,
güvenme, korku ve üzüntü, itiraf ve tesbih etme,
şeriat ve kutsal tarihten anılar taşıyan vahiy
sözleriyle dile getirirdi. Ve öyle yazarlar
vardır ki mesela Asaf, Musa, Süleyman ve Azra ve
diğerleri gibi. Bazı mezmurların başlıklarından,
yazarlarının içinde bulundukları şartları ve
durumları anlayabiliyoruz.
Süleyman ve Davut zamanında
mezmurlar Rabbin evinde musiki aletlerinden
ziller, çubuklar ve sazlar eşliğinde terennüm
edilirdi. Asaf ve Yedusan ve Heyman
kardeşleriyle beraber sayıları 288 kişi olan bu
topluluk için kitap, bunların rabbe şarkılar
söylemede deneyimli ve bilgili olduklarını
söyler.
Mezmurlar kitabının beş
bölüm ihtiva ettiğini belirtmemiz gerek.
İbranilerde bulunan Musa’nın beş kitabı gibi
olduğunu söyler. (Pentakok) Bu nedenle,
inceleyenler bunun Musa’nın beş kitabındaki
tertip ve düzenini gördüler. Birincisi (1’den
41’e) Tekvin bölümüyle benzeşir, ikincisi
(42’den 72’ye) Çıkış Bölümüyle, üçüncüsü (73’ten
89’a) Levililer bölümüyle, dördüncüsü (90’dan
106’ya) Sayılar bölümüyle, beşinciside (107’den
150’ye) Tesniye bölümüyle benzeşir.
Aynı zamanda mezmurlar
merhamet ve yardım talep eden dualar ile iman ve
güveni dile getiren dualar ihtiva eder. Ama
mezmurlarda en açık durum şeriata ve Allah’ın
sözüne verilen büyük takdirdir. 119.cu mezmur
tamamiyle şeriatin öneminin büyüklüğünün
anlatımına ayrılmıştır. Bu durum 170 defadan
fazla tekrarlanmıştır. Mezmurlar kitabı, Kutsal
Ruh, Kurtarıcı Rab ile büyük semavi babayı
yüceltmek ve ona tapınmak isteyen her insanın
mümkün olan bütün fikirlerini kapsar.
Birçok Mezmur, doğumu,
yaşamı, teslim edilişi ve haça gerilişi ve
dirilişi açısından Mesiyya’yı işaret eder.
Özelliklede 22.ci mezmur. Ve dirilişinden sonra
İsa öğrencilerinin gözlerini açıp sonra onlara
şöyle dedi: << Daha sizlerle birlikteyken,
Musa’nın yasasında, peygamberlerin yazılarında
ve Mezmurlar da benimle ilgili yazılmış
olanların tümünün gerçekleşmesi gerektir >>
demiştim.(Luka 24:44) Yani bütün Eski Ahit’te
yazılı olanlar.
Mezmurlarda Mesih
İsa Mesih, Emmaus yolundaki
iki öğrenciye eski ahitte kendisi ile ilgili
konuları açıkladığında onlara Mezmurları anlattı.
(Luka 24:44)
Kahin (40:6,8,22), Krallık
(2:21,45,72,110), Izdırapları (22,69), Dirilişi
(16), çoban: 23, itaatkar: 40, Kral ve Kahin:
110, reddedilen taş:118
Mezmurlar aynı zamanda
günah ve doğruluk arasında kesin ve açık bir
çizgi koymaktadır. Doğruluk ve doğru
kelimelerini 130’dan fazla kere kullanılır.
Günah ve eş anlamlı kelimeleri ise Suç ve
Kötülük gibi 90 kereden fazla, Rab kelimesi 700
kereden fazla mezmurlarda kullanılır. Buna ek
olarakta Allah kelimesinin 300 kereden fazla
kullanıldığını belirtelim.
Havari Petrus Ellinci gün
bayramında İsa’nın Mesiyye olduğunu izah etmek
için verdiği vaazda mezmurlardan alıntı yapar. (Res.İşl.
2:25, Mez. 16:8-11)
Allah bizden onu ilahilerle
tesbih etmemizi ve ona haykırmamızı istiyor. (Mezmur
100:1) Haykırma burada, sevinç gösterisi olarak
gürültü koparmak anlamındadır. Son beş mezmur
Haleluyya sözüyle başlar ve bu sözle biter.
Rabbe Hamdolsun anlamında.
Mezmurların Rakamları
İbrani nüshasındaki
mezmurların rakamlarında bir ihtilaf vardır.
Ekseri nüshalar, elimizde mevcut olanlar ve
yetmişlerin nüshası olarak bilinen de bundan
tercüme edilmiştir. Bunun sebebi de, bir nüshada
ki mezmurun diğer bir nüshada ikiye bölünmesi
olabilir. Aşağıdaki cetvelde görüldüğü gibi.
İbrani Nüshası
Yetmişlerin
Nüshası
1
– 8
1
– 8
9 – 10
9 –
11 – 113
10 – 112
114 – 115
113 –
116 –
114 – 115
117 – 146
116 – 145
147 –
146 – 147
148 – 150
148 – 150
Mezmurlar kitabı insan
nefsinin her yönden ayrıştırılma kitabıdır.
Onunla insanın düşünceleri ve şefkat duyguları
bir aynadaymış gibi yansımasını bulur. İnsanın
karşısına çıkan bütün tecrübeler mezmurlarda
kutsal ruh vasıtasıyla görünür. Mezmurlar
kalpteki dinin anlatımıdır. (50,10) Ve rab
kalbin bütününe sahip olduktan sonra kurbanlar
sunulmalıdır. (8,40 – 19,15)
O
zaman doğru sunulan kurbanlar, yakmalık sunular
seni hoşnut kılar. (Alçakgönüllü ve pişman bir
yürekten sonra) o zaman sunağında boğalar
sunulur. (51)
Müfredatı
Kitabın dili ve müfredatı
onun kalp dili olduğunu açıkça ortaya koyar. Şu
sözler:
Kalp
: 105 kere
Çağırırım : 29 kere
Acı
: 68 kere
Sevinç
: 64,
coşarım
10 kere
Allahım
: 54 kere
Çekiciliği
+
İnceleyenlerin
çoğunluğu mezmurlar kitabının, Yahudilerin
heykelde kullandıkları
yüceltme kitabı olduğunu söyler.
+ Resuller döneminden beri
Yeni Ahit kilisesi mezmurlar kitabını, Kutsal
Ruhun bizzat bizlere sunduğu en güzel dua ve
ilahiler olduğu gerekçesiyle ayinlerde ve
tesbihlere kullandı. Onun vasıtasıyla nefsimiz
tanrısal hazıroluş ile ilgili duygularını dile
getirir. Bunun yanında efendimiz Mesihle ilgili
peygamberlik sözleri ve onun kurtuluşa dair
eylemlerinin sembollerini de ihtiva eder. Halen
elimizde mevcut olan << Dualar kitabı >> nda
mezmurlar, bu kitabın ana merkezini oluşturur.
Mezmurlar kitabının özel
bir mevhibesi ve eşsiz öğütleri vardır. Diğer
kitaplarda mevcut olanlara ilişkin yorum ve
katılımlarıyla özellikli ve yaratıcı bir konum
edinmiştir. Zira her nefsin değişkenliğini ve
etkileşimini kendinde tabedilmiş ve
özellikleriyle bilinen bir şekilde sahiplenmesi
sayesinde, ondan yararlanmak isteyen herkese
içinde bulduklarıyla kendini mukayese
edebileceği bir örnek ve bir roman olmaktadır.
Diğer kitaplarda yasaları,
yapılması veya kaçınılması gereken durumlar
olarak görmekteyiz.
Veya
kurtarıcının gelişini bildiren sözler ile
kralların veya azizlerin eylemlerinin bildirdiği
hikayeler bulmaktayız. Ama Mezmurlar kitabı, onu
dinleyenin
geçmişte olanı ve yazılanı bildirip kendi
nefsinin hareketlerini öğrenmek için
keşfettiğini görürüz. Herhangi bir kişi bir
darlığa düşerse bu sözlerden,
kendini
o darlıktan kurtarabilecek, ona ilaç olabilecek
söz ve eylemleri seçip öğrenebilir. Unutmayalım
ki diğer kitaplarda insanları suçlardan men edip
uzaklaştıran yasalar mevcuttur. Ama bu kitap
bunlardan nasıl kaçınacağımızı düzenliyor. Diğer
kitaplar tövbe vasiyetini ve günah işlememeyi
kapsıyor. Ama bu kitap tövbenin nasıl olması
gerektiği ve nasıl dile getirilmesini açıklıyor.
Aziz Pavlus şöyle der: Üzüntü sabrı oluşturur,
sabır deneye deneye ümidi oluşturur. Ümit ise
utandırmaz. Ama mezmurlar kitabı acılara
katlanmanın nasıl olması gerektiğini belirler ve
üzüntülü olanların bu durumda ve üzüntüleri
sonrası neler söylemesi gerektiğini ve her
yaratığın nasıl tecrübe edildiğini bizlere
açıklar. Rabbe güvenenlerin sözlerinde ifade
edildiği gibi, bizlere durumumuza şükretmenin
vasiyet edildiği teyit edilir. Mezmurlar,
diğerlerinde de ifade edildiği gibi
şükredenlerin neler söylemesi gerektiğini
öğretir. << İsa Mesih imanında yaşamak
isteyenler zulüm görür. >> Ama mezmurlarda
kovulanların neler gördüğünü ve kovulmalarından
sonra Allah’a neler söylediklerini okuruz.
Vasiyette
belirtildiği gibi, rabbi kutlulamak ve ona
itirafta bulunmak gerekir. Ama mezmurlar bize
Allah’a nasıl tesbihler sunmamız gerektiğini ve
hangi sözlerle ona itirafta bulunacağımızı
gösterir. Bu nedenle her kişi, tesbihlerin
onlarla hayat bulmamız için koyulduğunu
görebilmeli.
Yine mezmurlarda şöyle
garip bir durum vardır: Azizlerin diğer
kitaplardaki söylemlerinde, dinleyenlerin bunu
bilmesi halinde anlatılan şahısların kendileri
değil başkaları olduğunu sanırlar. Ama
mezmurları okuyan, bunun onurlu bir söylem
olduğunu kabul edip kendini ilgilendiriyor
düşüncesiyle itaat eder ve tesbihsel sözlerle
kendine aitmiş gibi nefsini mukayese eder.
Açıklama temennisiyle şöyle diyebiliriz, hiçbir
insan övünçle Musa’nın sözlerinin kendisi için
olduğunu söylemeye cesaret edemez. Ve hiç kimse
içinden de olsa << Bugün huzurunda durduğum rab
diridir >> söyleme cesaretini bulamaz. Çünkü
durum açıktır. Zira kitapları kabullenen kişi,
içindeki söylemlerin kendisi için olduğuna
itibar etmez. Aksine o söylemlerin azizlere ve
bahsedilen şahıslara ait olduğunu varsayar. Ama
mezmurları okuyan kişi için bundan başka bir
durum oluşur. Çünkü kurtarıcı ve uluslar için
söylenenleri, kişi kendi nefsinin söylemleriymiş
gibi konuşur ve bunları kendisi için
düzenlenmişçesine terennüm eder ve başkası için
söylenmiş sözler olmadığı veya başkası
tarafından düzenlenmediği kaanati ile kullanılır.
Sebep ise, mezmurların vasiyeti koruyanı da
aykırı davrananı da kapsamasıdır. Bu iki durumda
herkesin kasdedilmesi gerekli ve zorunludur.
Yazılı söylemlerin, gerek vasiyeti koruyan veya
gerekse vasiyete aykırı davrananlar olsun her
ikisi için okumak gereklidir. Mezmurlar onu
okuyan için, duygularını hissedip kendi nefsinin
hareketlerini görebildiği bir ayna gibidir.
Kabul etmesi halinde, vicdanı tarafından
azarlanır ve tövbesiyle de itaatkar olur ve
Allah ile ilgili ümitleri dinleyince de sevinir.
Ve müminlere yaptığı yardımlar için de Allah’a
şükreder. Böylece üçüncü mezmur okunduğu zaman,
(1, yarab düşmanlarım ne kadar çoğaldı, çokları
bana karşı ayaklandı, birçoğu benim için tanrı
katında ona kurtuluş yok diyor. Ama sen yarab
çevremde kalkansın, onurum, başımı yukarı
kaldıran sensin, rabbe seslenirim yanıtlar beni
kutsal dağından) insan bu sözlerde kendi
üzüntülerini görür ve söylemlerden kendine pay
çıkarır. Yine onuncu mezmurla birlikte on
altıncı mezmur da (10:1 de Yarab neden uzak
duruyorsun, sıkıntılı günlerde kendini
gizliyorsun)
burada Allah’a
güvenme ona dayanma ve Allah’a duasından
bahsediyor. Elli birinci mezmurun terennüm
edilmesi halinde bu mezmurun tövbe söylemlerini
dile getirdiği görülür. Daha önce de
söylediğimiz gibi her mezmur ruhun
derinliklerinden çıkmıştır, onlarda ruhlarımızın
hareketlerini görürüz.
Faziletler konusunda hiç
kimse, rabbimizin kendi özünde resmettiğinden
daha mükemmel bir öğreti bulamaz. İyilik, insan
sevgisi, merhamet, adalet ve adam gibi adam
olmak vs. konularında bütün bu faziletlerin
rabbin kendisinde oluştuğunu görürüz.
Bazı yorumcular,
mezmurların Kutsal Kitabın kalbi olduğunu söyler.
Neden? Çünkü önce Rab İsa’nın duygularından ve
şefkatinden bahseder, acılar yaşayıp bu devreyi
geçen ve Rabbin kurtardıkları azizlerin
duygularından bahseder. Ayrıca gelecek günlerin
büyük acı ve üzüntülerindeki imanlıların
duygularından bahseder.
Mezmurlar kitabında rabbin
şefkatini gördüğümüz gibi, rabbin önünde
yüreklerini döken ezilmişler ve acı çekmiş
olanların duygularını da görürüz. Örneğin,
Allah’a güven gibi cesaret verici sözlerde
buluruz. Rabbi bekle ve sabırlı ol, kötü
eylemlere aldanma gibi.
Yine mezmurlarda,
sıkıntılarda duygularını dile getiren insanların
geçirdikleri deneyimleri ve rabbin nasıl
müdahale edip onları kurtardığını görüyoruz. Bu
da, onların imanını örnek almamız ve
deneyimlerinden yararlanmamız için bize cesaret
veriyor.
Eğer
kovulmuş isen ve sana savaş açanlar çoğaldıysa
üçüncü mezmuru oku. (Davud’un oğlu, Ebşalom’un
önünden kaçtığı zaman ki mezmuru, 1.Yarab
düşmanlarım ne kadar çoğaldı, hele bana karşı
ayaklananlar, 2.Birçoğu benim için tanrı katında
ona kurtuluş yok diyor, 3.Ama sen yarab çevremde
kalkansın, onurum, başımı yukarı kaldıran sensin,
4.Rabbe seslenirim yanıtlar beni kutsal dağından,
5.Yatar uyurum, uyanır kalkarım rab destektir
bana, 6.Çevremi saran binlerce düşmandan korkum
yok.) Ve eğer Rab’den yardım dilediysen ve eğer
Rab sana cevap verdiyse ve ona şükretmek
istiyorsan dördüncü mezmuru ve yüz on beşinci
mezmuru terennüm et. (Sana seslenince yanıtla
beni ey adil tanrım, ferahlat beni sıkıntıya
düştüğümde, lütfet bana kulak ver duama, 2.Ey
insanlar ne zamana dek onurumu utanca
çevireceksiniz, ne zamana dek boş şeylere gönül
verecek yalan peşinde koşacaksınız, 3.Bilin ki
rab sadık kulunu kendine ayırmıştır ne zaman
seslensem duyar beni.) Ve eğer kötü kişilerin
senin arkanda gizlenmeye başladıklarını görürsen
sabahları beşinci mezmuru oku. (Sözlerime kulak
ver yarab iniltilerimi işit, feryadımı dinle ey
kralım ve tanrım duam sanadır. Sabah sesimi
duyarsın, her sabah sana duamı sunar umutla
beklerim. 4.Çünkü sen kötülükten hoşlanan tanrı
değilsin, kötülük senin yanında barınmaz.
5.Böbürlenenler önünde duramaz bütün suç
işleyenlerden nefret duyarsın) Ve eğer rabbin
tehditlerini hissedersen ve kendini endişeli
görürsen altıncı mezmuru ve otuz sekizinci
mezmuru oku. (Yarab öfkeyle azarlama beni,
gazapla yola getirme, 2.Lütfet bana yarab
bitkinim, şifa ver bana yarab kemiklerim
sızlıyor, 3. Çok acı çekiyorum, ah yarab ne
zamana kadar sürecek bu? 4.Gel yarab kurtar beni,
yardım et sevginden dolayı.) Ve eğer bazıları
sana komplo düzenlerse, aynı Eşyatofal’ın
Davud’a yaptığı gibi ve birisi bunu sana haber
verirse yedinci mezmuru oku ve kurtuluşun için
Allah’a güven. (Sana sığınıyorum yarab tanrım,
peşime düşenlerden kurtar beni, özgür kıl.
2.Yoksa aslan gibi parçalayacaklar beni,
kurtaracak biri yok diye, 3.Yarab tanrım eğer
şunu yaptıysam, birine haksızlık ettiysem,
4.Dostuma ihanet ettiysem, düşmanımı nedensiz
soyduysam, 5.Ardıma düşsün düşman ve yakalasın
beni, canımı yerde çiğnesin ayak altına alsın
onurumu, 6.Öfkeyle kalk yarab düşmanlarımın
gazabına karşı çık, benim için uyan, buyur
adalet olsun.) Ve kurtarıcının nimetinin her
yeri kapsadığını gördüğün zaman, ellinci ve
sekseninci mezmurları oku. (Güçlü olan tanrı rab
konuşuyor, güneşin doğduğu yerden battığı yere
kadar. 2.Güzelliğin doruğu Siyon’dan parıldıyor
tanrı, 3.Tanrımız geliyor sessiz kalmayacak
önünde yatan ateş her şeyi kül ediyor,
çevresinde şiddetli bir fırtına esiyor.
4.Halkını yargılamak için yere göğe sesleniyor.)
Ve eğer biri seni tedirgin etmeye kalkarsa,
rabbe güven ve onuncu mezmuru oku. ( 11.Kötü
insan içinden Tanrı unuttu der, örttü yüzünü
asla göremez, 12.Kalk yarab kaldır elini ey
tanrı mazlumları unutma, 13.Neden kötü insan
seni hor görsün içinden tanrı hesap sormaz desin?
14.Oysa sen sıkıntı ve acı çekenleri görürsün,
yardım etmek için onları izlersin, çaresizler
sana dayanır, öksüzün yardımcısı sensin.) Ve
birçok insanın kibirlendiğini, kötülüklerinin
arttığını doğrulukları olmadığını gördüğün zaman
rabbe sığın ve onbirinci mezmuru oku. (Ben rabbe
sığınırım, nasıl dersiniz bana, kuş gibi kaç
dağlara.) Ve eğer düşmanların hileleri devam
ederse, ümitsiz olma ve rabbin seni unuttuğunu
sanma, aksine ona yalvar ve yirmi altıncı
mezmuru oku. (9.Günahkarların, eli kanlı
adamların yanı sıra canımı alma, 10.Onların
elleri kötülük aletidir sağ elleri rüşvet
doludur. 11.Ama ben dürüst yaşarım, kurtar beni
lütfet bana, 12.Ayağım emin yerde duruyor,
topluluk içinde sana övgüler sunacağım yarab.)
Ve eğer insanların koruyuculuğu ve inayeti için
Allah’a isyan ettiklerini duyarsan onların bu
küfürlerine ortak olma, rabbine dön ve onüçüncü
ile elliikinci mezmurları oku. ( 52:7 İşte bu
adam tanrıya sığınmak istemedi, servetinin
bolluğuna güvendi, başkalarını yıkarak güçlendi,
8.Ama ben tanrının evinde yeşeren zeytin ağacı
gibiyim, sonsuza dek tanrının sevgisine
güvenirim, 9.Sürekli sana şükrederim yaptıkların
için, sadık kullarının önünde umut bağlarım
çünkü adın iyidir.) Ve eğer göksel egemenlik
için kimin hazır olduğunu bilmek istersen
ondördüncü mezmuru oku. (Rab göklerden bakar
oldu insanlara, akıllı, tanrıyı arayan biri var
mı diye) Ve eğer direncine karşı ruhunu
kuşatanlara karşı duaya ihtiyaç duyarsan
onaltıncı , seksensekizinci ve yüzkırkıncı
mezmurlar ile rabbe tesbihlerini sun. (16:1 Koru
beni ey tanrı çünkü sana sığınıyorum, 2.Rabbe
dedim ki efendim sensin senden öte mutluluk yok
benim için)
Ve kainatın düzeni ile
Allah’ın nimet ve inayetinden dehşete kapılırsan,
on sekizinci mezmur ile yirmi üçüncü mezmuru oku.
(18:9 Kara buluta basarak gökleri yarıp indi,
10.Bir Keruv’a binip uçtu rüzgar kanatlar
takarak hızla geldi, 11.Karanlığı örtündü, kara
bulutları kendine çardak yaptı, 12.Varlığının
parıltısından bulutlardan dolu ve korlar
savruluyordu, 13.Rab göklerden gürledi, duyurdu
sesini yüceler yücesi dolu ve alevli korlarla,
15.Denizin dibi göründü yeryüzünün temelleri
açığa çıktı, senin azarlamandan, burnundan çıkan
güçlü soluktan, 16.Rab yukarıdan elini uzatıp
tuttu, çıkardı beni derin sulardan.) Ve ne zaman
ki rabbin seni güttüğünü ve kendinin iyi yolda
yürüdüğünü görürsen yirmi ikinci mezmuru oku.
(4.Sana güvendiler atalarımız sana dayandılar
onları kurtardın, 5.Sana yakarıp kurtuldular,
sana güvendiler, aldanmadılar.) Ve beşeri doğa
zayıf olduğu için düşmanların açgözlü ise
onlarla vakit kaybetme, Allaha yalvar ve yirmi
yedinci mezmuru oku (Rab benim ışığım
kurtuluşumdur kimseden korkmam rab yaşamımın
kalesidir kimseden yılmam, 2.Hasımlarım,
düşmanlarım olan kötüler beni yutmak için
üzerime gelirken tökezleyip düşerler, 3.Karşıma
bir ordu gelse kılım kıpırdamaz, bana karşı
savaş açsalar yine güvenimi yitirmem, 4.Rabden
tek dileğim şu, rabbin güzelliğini seyretmek,
tapınağında ona hayran olmak için ömrümün bütün
günlerini onun evinde geçirmek) Ve zihninde
şükretmek istersen yirmi sekizinci mezmuru oku.
(6.Rabbe övgüler olsun çünkü yalvarışımı duydu,
7.Rab benim gücüm ve kalkanımdır, ona yürekten
güveniyor ve yardım görüyorum, yüreğim coşuyor
ezgilerimle ona şükrediyorum, 8.Rab halkının
gücüdür, meshettiği kralın zafer kalesidir) Ve
eğer kendi evini ve rabbi kabullenen nefsini ve
içinde yaşadığın duygu ortamını yenilemek
istersen yirmi dokuzuncu ve yüz yirmi yedinci
mezmurları oku. (1.Evi rab yapmazsa yapıcılar
boşuna didinir, kenti rab korumazsa bekçi boşuna
bekler, 2.Boşuna erken kalkıp geç yatıyorsunuz,
ey zahmetle kazanılan ekmeği yiyenler rab
sevdiklerinin rahat uyumasını sağlar.)
Ve kendini,
yakınların ve dostların tarafından ezildiğini
görürsen hakka tutun ve onların nefretinden
korkma ve gelecek olan şeyleri iyice düşün ve
ellinci mezmuru oku. (4.Halkını yargılamak için
yere göğe sesleniyor, 5.Toplayın önüme sadık
kullarımı kurban keserek benimle antlaşma
yapanları, 6.Gökler onun doğruluğunu duyuruyor,
çünkü yargıç tanrının kendisidir, 7.Ey halkım
dinle de konuşayım, ey İsrail sana karşı
tanıklık edeyim, ben tanrıyım senin tanrınım) Ve
ne zaman ki vaftiz olan tövbekarları görüp
Allah’ın insanlara olan sevgisinden hoşlanırsan
onlara otuzbirinci mezmuru oku (19. İyiliğin ne
büyüktür yarab onu senden korkanlar için
saklarsın, herkesin önünde sana sığınanlara iyi
davranırsın, 20.Koruyucu huzurunla, insanların
düzenlerine karşı üzerlerine kanat gerersin,
21.Rabbe övgüler olsun, kuşatılmış bir kentte
sevgisini bana harika bir biçimde gösterdi) Ve
eğer Allah’a olan şevkin arttıysa ve düşmanların
seni çaldıklarını duyarsan, korkuya kapılma
senin şevkinden çıkmış ve artakalan ürüne inan
ve nefsini Allah’a olan ümidinle teselli et ve
kırkbirinci mezmuru okuyarak kendini hafiflet (Ekmeğimi
yiyen güvendiğim yakın dostum bile ihanet etti
bana, 10.Bari sen acı bana ya rab kaldır beni
bunların hakkından geleyim, 11.Düşmanım zafer
çığlığı atmazsa o zaman anlarım benden hoşnut
kaldığını, 12.Dürüstlüğümden ötürü bana destek
olur, sonsuza dek beni huzurunda tutarsın,
13.Ezelden ebede kadar övgüler olsun İsrail’in
tanrısı rabbe amin, amin) Ve eğer günah işler
tövbe ile pişmanlık duyar, kınanmayı kabul
edersen, elli birinci mezmurdaki itiraf ve tövbe
söylemlerini okumalısın (1.Ey tanrı lütfet bana
sevgin uğruna sil isyanlarımı, sınırsız
merhametin uğruna, 2.Tümüyle yıka beni suçumdan
arıt beni günahımdan, 3.Çünkü biliyorum
isyanlarımı, günahım sürekli karşımda, 4.Sana
karşı yalnız sana karşı günah işledim, senin
gözünde kötü olanı yaptım, öyle ki konuşurken
haklı yargılarken adil olasın.) Ve eğer rabbin
ebedi meskenlerini görüp onları havarinin
özlemiyle özlersen seksenüçüncü mezmuru oku. (Ey
her şeye egemen rab ne kadar severim konutunu,
2.Canım senin avlularını özlüyor, içim çekiyor,
yüreğim bütün varlığım sana, yaşayan tanrıya
sevinçle haykırıyor, 3.Kuşlar bile bir yuva,
kırlangıç yavrularını koyacak bir yer buldu
senin sunaklarının yanında ey her şeye egemen
rab kralım ve tanrım, 4.Ne mutlu senin evinde
oturanlara sürekli seni överler, 5.Ne mutlu
gücünü senden alan insana, evinin yolu
yüreklerinde, 6.Ağlayış vadisinden geçerken
pınar başına çevirirler orayı, ilk yağmurlar
orayı berekete boğar, 7.Gittikçe güçlenir
Siyon’da tanrının huzuruna çıkarlar, 10.Senin
avlularında bir gün başka yerdeki bin günden
iyidir, kötülerin çadırında yaşamaktansa
tanrımın evinin eşiğinde durmayı yeğlerim.) Ve
eğer Pazar günü şükretmek istersen yirmiüçüncü
mezmuru oku (1.Rab çobanımdır eksiğim olmaz,
2.Beni yemyeşil çadırlarda yatırır sakin suların
kıyısına götürür, 3.İçimi tazeler adı uğruna
bana doğru yollarda öncülük eder, 4.Karanlık
ölüm vadisinden geçsem bile kötülükten korkmam
çünkü sen benimlesin, çomağın değneğin güven
verir bana, 5.Düşmanlarım önünde bana sofra
kurarsın, başıma yağ sürersin kasem taşıyor.)
+ Mezmurlar Neden makam ile
okunur ve terennüm edilir?
Bu da açıklanması
gereken bir durumdur. Bazı kavimler iyi bir
nağme ve coşku için bunların makamla
söylenmesini hayal eder. Oysa durum böyle
değildir. Çünkü kitap sözlerin lezzetini ve
süslenmesini istemez, aksine nefsin yararına
olması için böyle şekillenmiştir. Çünkü bu
tanrısal kitabın yalnızca düz bir şekilde
okunması değil, seste ahenk ve tanrıya tesbihler
sunma halinde okunması gerekir.
O halde mezmurların makamla
okunması nefsin huzuru ve sükuneti için bir
örnek olmalı.
Ve bu ilahi tesbihleri bu
anlamda terennüm etmeyenlerin duası anlayışla
olmaz yalnızca nefsin coşkusu şeklinde olur. Ve
tenkit altında olurlar. Zira tesbihler
günahkarın ağzında güzelleşmez. Ama mezmurları
yukarıda belirtilen anlamıyla terennüm edenler,
sözlerin ahengini nefsin ve ruhun işbirliği ile
ortaya koyarlar, bunlar hem dil ile hemde akıl
ile birlikte terennüm ederler ve yalnız kendi
ruhlarına değil onları dinleyenlere de büyük
yararlar sağlarlar. Böylece Davut peygamber
Şaul’a terennümlerini yaparken Allah’ın rızasını
da alır ve Şaul’un deliliklerini kovarak onun
nefsine huzur ve sükunet verirdi. Bunun gibi
ruhanilerde mezmurları terennüm ettikleri zaman
halkın ruhlarına sükunet vererek göksel
kuvvetlerle birlikteliğe davet ederlerdi.
Öyleyse mezmurların makamla okunuşu coşku için
değildir, ruhtaki düşüncelerin muntazam oluşunun
belirtisidir. Düzenli bir makam okuyuşu zihne ve
onun düzenine işarettir. Eskiden Allah’a
tesbihler güzel sesli ziller ile on telli sazlar
eşliğinde yapılırdı. Bu, bedendeki organların
muntazam haldeki birliğine ve nefsin bir zil
şeklindeki fikirlerine delalet idi. Ağzın
nefesiyle hareket eder ve canlanır ve bedenin
eylemlerini öldürür.
Mezmurların Terennüm Düzeni:
Andifona (Gerekli olan)
Esasta mezmurlar Andifona
düzeni içinde kullanıldı yani iki gurup
arasındaki nöbetleşe terennümler şeklinde. Ve bu
düzen << İstihonlar >> ın varlığını
gerektiriyordu. Mezmurdan gerekli olan ayetleri
veya hepsini ve aralarından en güzel ve en
anlamlı olanlarını seçip gerekli kılmaktır. Her
ayet terennüm edilir ve onu gerekli olan kısım
takip eder. Bu düzen de örneğin şu mezmurun
kullanımı (……) :
(Ayet) Rabbe itiraf ederim
çünkü o salihtir aleluyya
(Gerekli) (Çünkü merhameti
ebetlere kadardır aleluyya)
Bütün uluslar etrafımı
çevirdi, rabbin adıyla onları kahrettim aleluyya
(Çünkü merhameti ebetlere
kadardır aleluyya)
Veya 136.cı Mezmurda
gördüğümüz
1-
Şükredin rabbe çünkü o
iyidir – Sevgisi sonsuzdur
2-
Şükredin tanrılar tanrısına
– Sevgisi sonsuzdur
3-
Şükredin rabler rabbine –
Sevgisi sonsuzdur.
Benzer bir durum
141.ci mezmurun terennümünde vardır.
Yarab seni
çağırıyorum beni işit (İşit beni yarab)
Sana yakarınca
sesime kulak ver (İşit beni yarab)
Burada gerekli bölüm olan
<<Beni işit yarab>> mezmurun metninden değil
terennüm düzenindendir. Aynı durum <<Allah
bizimledir>> ilahisinin terennümünde vardır.
Burada gerekli bölüm <<Çünkü Allah bizimledir>>
her dizenin sonuna eklenir.
Bu düzen daha çok
koruyucudur, bu nedenle cemaatlerde kullanımını
tavsiye ederiz. Aynı şekilde manastırlarda ki
rahiplik Tibikon’una bu düzeni tercih ederiz. Bu
sonuncusu mezmurun tamamının düz bir şekilde ve
<<Gerekli>> ek söylenmeden okunmaya dayanır.
Manastırlarda bu üslubun kullanımı mümkündür
zira mezmurları bütün rahipler ezbere bilir veya
yatkınlığı vardır. Ama cemaatlerde ilk üslubun
kullanımı katılıma daha çok yardımcı olur.
Mezmurların Okunuşu
(Örneğin 23.cü Mezmur)
Bazıları ve özellikle de
kimi Protestan topluluklar mezmurlarda ki
Skatolojinin (Son bakış ve son gaye) Yeni
Ahit’teki skatolojiye nazaran farklılık
arzettiğine inanır.
Mezmurlar bölümü, yersel
düşmanlardan ve Tanrı egemenliğinin yersel kral
Davut veya benzerleri vasıtasıyla yeryüzünde
kuruluşundan bahseder. Mezmurlardaki son gaye
buradaki dünyamızda zaferin sağlanmasının dışına
çıkmaz.
Oysa atalarımız azizler ve
Kilisenin dualarında mezmurları hristiyan
skatolojisi boyutuyla kullanımı, örneğin
yalnızca Davutta hasıl olan olaya bakmamayı ama
sıkıntılarına ve yalvarışlarına ve Allah’a
güvenmede ki davranış ve tövbesine de bakmak
anlamındadır. Böylece mezmurlar şimdi ve daima
bizim olma özelliğini kazanır.
Bazıları, mezmurlardaki
sert sözlerden ve düşmanların ezilip dişlerinin
kırılmasından bahseden dualardan sıkılırlar.
Oysa kilise bu sözleri, o tarihsel şartlardaki
durumu ve eski söyleyiş tarzı dışında okur.
Ruhani bir tarzda sözün arkasındaki anlamı okur.
Böylece düşman şeytandır ve İsrail de
Yahudilerin dar anlamdaki tarihi dışında
Allah’ın halkıdır.
Buradan, mezmurlar
bölümünün yorumu harfi anlama değil, esas
anlamını araştırma okuluna dayanır. Örneğin aziz
Büyük Atanasyos’un 23.cü mezmuru yorumlamasını
belirtelim:
Bu mezmuru peygamber,
rabbin kendilerini koruduğu için sevinen halkın
diliyle terennüm eder. Gerçekte onlar,
kendilerini koruyan rabbin onlar için
hazırladığı cömertlik bayramını kutlamaktalar.
·
Rab çobanımdır:
Onları güden rab ile övünüyorlar
·
Beni yemyeşil
çayırlarda yatırır:
Beni yeşil bir toprağın güzelliğinde yaşatır
yani ruh çayırları
·
Sakin suların
kıyısına götürür:
Sakin sular, kutsal vaftiz sularıdır ve günahın
ağırlığını yok eden sulardır.
·
İçimi tazeler:
Nefsimi şeytanın esaretinden kurtarır ve bununla
beni ölümden yaşama, onun vasiyetlerine yöneltti.
Burada vasiyetler İncil öğretileri anlamındadır.
·
Çomağın değneğin
güven verir bana:
Çomak ve değnek Mesih’in kendisidir. <<Rab
Siyon’dan uzatacak kudret asanı>> (Mez.110:2),
<<Kudret asası görkemli değnek>> (Yeremya 48:17)
Barıştan güç Asa’dır, teselli ile gelen yardım
ise değnektir.
·
Başıma yağ
sürersin:
Bu gizemli bir sürmedir.
·
Kasem taşıyor:
Aynı şekilde bu da gizemli bir sevinçtir.
·
Ömrüm boyunca
yalnız iyilik ve sevgi izleyecek beni:
Yukarıda belirtilen durumlara katılan herkes
daima Allah’ın sevgisinde olacaklar ve gerçekten
onun evinde yaşayacaklar.
Sonuç – Mükemmel Olan Yürek
Rabbin önünde mükemmel bir
yürekle yürümek arzu edilen bir durumdur.
Tanrı
eski halka dediği gibi İbrahim’e dedi:
Allah’ının nezdinde mükemmel ol (Tes.13:18) Ve
Davut bu emre itaat etmek için yürekten bir
düşünce alıp dedi: Dürüst davranmaya özen
göstereceğim. Ne zaman geleceksin bana? Temiz
bir yaşam süreceğim evimde (Mez. 101:2)
Mükemmelliğin esas tanımı
kemale ermek ve idrak etmektir. Hem İbranice de
ve hemde Yunanca da bu tanım doğruluğu ve ayıp
ile kirlilikten arınmışlığı kapsar. İtaatkar
olmayıda kapsar <<Kamil bir yürek cevap veren
yürektir>> Tanrının uyarılarına süratle ve
otomatikman cevap verir. Bu yürek şöyle der:
Konuş yarab çünkü kulun işitiyor. Bana yolu
göster ve ben o yolda yürüyeceğim.
Tanrı kötüye şöyle diyor:
Kurallarımı ezbere okumaya ya da anlaşmamı
ağzına almaya ne hakkın var? (Mez. 50:16) Lanet
olsun rabbin işini savsaklayana (Yeremya 48:10)
Ve vahiy bölümü şöyle diyor: Ilık olma, ya soğuk
ya da sıcak ol. Bu nedenle mezmurları hararetle
ve imanla okumalıyız.
Mezmurların basamaklarında yükselen mükemmel bir yüreğin iki sevgiliye aşık olamayacağı gibi Allah ve mala kulluk yapamaz. Mezmurlar Kitabı da bunu teyit ediyor: Tanrı kötüye şöyle sesleniyor: Kurallarımı ezbere okumaya ya da anlaşmamı ağzına almaya ne hakkın var (Mez.50:16)