Kudüs Elen Ortodoks Patrikhanesi.’deki Pimenon Manastırı’nın başrahibi İgnatios, 28-3-2005 Pazartesi günü, Kilise Radyo Merkezi’ne verdiği röportajında, Meryem ananın büyük bir mucizesi hakkında şunları söyledi:
Aralık 2004 tarihinde, kitle iletişim araçları önüne çıkan, Suudî Arabistan’lı çok zengin bir kişi, kendisinin bizzat yaşadığı ve bütün hayatını değiştiren şu sarsıcı olayı anlattı. Televizyon ve radyoda söylemiş olup, bu olayı gazeteler ve dergiler de Suudî Arabistan’da, Suriye’de, Filistin’de ve diğer komşu ülkelerde de yazdılar.
Seneler önce, zengin fakat kısır bir Müslüman kadınla evlendi. Birçok doktorlara oldukça para harcadıkları ve de uzunca bir zaman geçtiği halde çocukları olmamıştı. Ebeveyni, daha bir kadınla evlenmesini teşvik ediyordu, nasıl olsa, dört kadın almalarına kadar kanun onlara izin veriyor.
O, çok üzgün bir durumda, hanımını alıp, biraz kendilerini unutmak ve eğlenmek için Suriye’ye gezmeye gitti. Şoförü kılavuz olan bir limuzin kiralayıp, memleketin en sosyetik ve görülecek yerlere götürmesini istediler. Şoför, gezdirdiği çiftin yüzlerinde bir acı ve sıkıntı sezdi. Söze başlayarak ve cesaret alarak bir ara kendilerine sordu: «Neden memnun görünmüyorsunuz? Yoksa bunun suçlusu ben miyim? Sakın sizi gezdirirken hoşunuza gitmeyen bir şey olmasın»?
O zaman onlar kendisine açıldılar ve çocuk yapamama problemini ifşa ettiler. O vakit de Müslüman kılavuz kendilerine dedi: «Burada Suriye’de, Ortodoks Hristiyanlar’ın, Şeydenaya (arapça bir sözcük olup, Meryem ana anlamına gelir) Manastırı var ve birçok kısır aileler Meryem ananın mucizeler yaratan ikonasına gidiyorlar. Orada, ikonanın kandilinin fitilinden ilgilenen kişiye verirler, onu yer, sonra da Hristiyanların Meryem anası, inancına göre isteğini gerçekleştirir».
Bunu duyar duymaz, Suudî Arabistan’lı ve hanımı, heyecanlı bir şekilde, «Bizi oraya, Şeydenaya’ya, Hristiyanların Meryem anasına götür. Ve eğer bizim çocuğumuz olursa, yeniden gelip sana 20.000 dolar ve manastıra da 80.000 dolar vereceğim», dedi. Manastıra gidip orada kendilerine söylenenleri yaptılar, memleketlerine döndüler, az sonra da hanımı hamile kaldı. Birkaç ay sonra da nur topu gibi sağlıklı ve sevimli bir oğlan doğurdu. Meryem anamız daha bir defa mucize yarattı. Bebek doğar doğmaz, Suudî Arabistan’lı adam, adağını yerine getirmeğe kalktı.
Aynı şoföre, onu Şam hava alanından alması için telefon etti. Ancak o, kurnaz ve kötü kişi, daha iki arkadaşına, hava alanına beraber gidip, zengin Suudî Arabistanlı’yı alıp ve sonra da soyup öldürmeleri için haber verdi. Böylece bütün paralarını alıp üç kişi arasında bölüşeceklerdi.
Hava alanına gidip onu oradan aldılar. Yolda, zavallı başına geleceklerden habersiz bir şekilde, diğer iki kişiye de onar bin dolar vereceğini söyledi. Ancak onlar yol değiştirdiler. Meryem ananın manastırına gidecekleri yerde, ıssız bir yere gittiler. Onu orada boğazladılar ve parça parça yaptılar. Önce başını kestiler. Sonra da onun kollarını ve bacaklarını kestiler. Ancak onları bu korkunç cinayet öyle bir kör etmişti ki, onun parçalanmış cesedini orada atacakları yerde, arabanın arkasına koyup, ki üzerinde olan bütün para ve değerli eşyalarını da alarak, başka bir yere atmak için hareket ettiler.
Fakat ana yolda limuzini arıza yapıp, arabanın makinesi niçin durdu ve ne oldu diye bakmaları için yolun ortasında durdular. Az bir zaman sonra, yoldan geçen bir kişi onları görüp, kendilerine yardım etmek için inerek onların yanına gitti. Ancak, yaptıkları bu korkunç cinayet onun tarafından anlaşılma tehlikesi karşısında korkmuş bir durumda oldukları halde, hiçbir şey yokmuş gibi davranarak yardım istemediklerini söylediler. Fakat, yoldan geçen bu kişi, bagajın altından kanların aktığını gördü ve daha ileride, polisin gidip orada nelerin olduğunu görmesi için karakola haber verdi. Çünkü bu üç kişi kendisine şüphe uyandırmışlardı.
Polisler oraya gittiler, asfaltın üzerindeki kanı gördüler ve kaportayı açmaları için kendilerine emir verdiler. Kaportayı açar açmaz, Suudî Arabistan’lı kanlar içerisinde ve sağlıklı bir durumda, dikilmiş olarak dışarı canlı çıktı! «Henüz şimdi», dedi, «Meryem ana, boğazıma son dikişini buraya attı», kendisi boğazına işaret ederek gösterdi, «daha önce de bütün vücudumu dikmişti»!
Cani taksici ile iki arkadaşı akıllarını kaçırdılar ve delirdiler. Onlara kelepçeler geçirildi, psikiyatrik hapishanelere gönderildiler ve içlerine şeytan girmiş gibi bağırıyorlardı: «Biz seni öldürdük, biz seni parçaladık, senin başını kestik, sen şimdi nasıl olur da yaşıyorsun?» Suudî Arabistan’lı kişi bu parlak mucizeyi belgelemeye gitti. Üst seviyeli bilirkişiler onu gördüler, adlî tabipler ve polisler bu mucizeyi imzalarla onayladılar. Taze monte edilmiş görünüyordu. Dikişler meydanda idiler.
Tedavi edilen Suudî Arabistan’lı ilân edip itiraf ediyor ve diyordu: «Hristiyanların Meryem anası beni dikti ve Oğlu’nun gücüyle beni yeniden diriltti». Sonra da bütün yakınlarını Suriye’ye gelmeleri için telefonla çağırdı. Şeydenaya Manastırı’na gittiler, Meryem anaya şükrettiler, şükür ayinleri ve sıcak dualar ettiler ve vaadettiği 80.000 dolar yerine, Meryem anamızın kendisine yaptığı büyük iyilik için 800.000 dolar bağışladı.
Bugün kendisi sürekli bu sarsıcı mucizeyi anlatıyor ve her defasında da, «Ben Müslüman iken, başıma şu ve şu olaylar geldi...», bununla da onun şimdi Müslüman olmadığını söylüyor, ne kendisi ne de ailesi. Bu mucize Arap ülkelerini ve bütün Orta Doğu’yu karıştırdı. Korkunç bir şaşkınlık ve velvele yarattı. « Tanré’ımız yaşıyor, gerçek ve tek her şeye kadir olan»!
Pimenon Manastırı
Peder Ignatios